AKIL TATİLE ÇIKTI

Son dönemde yasa, tüzük ve protokollerin en temel amacı, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını hiçbir engel olmadan adanın kuzeyine getirmek. TC yurttaşları dışında kalanlara ise olabildiğince güçlük çıkartmak…

Türkiye’nin buralara yerleşmesini istiyorlar.
Her koşulda…

***
“Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama” yasasında gördünüz, güya “yabancıların” adadan toprak almasına sınırlama gelecekti.

TC yurttaşlarına “üç katı” hak tanındı.

Sanayi bölgelerinde gördünüz!
Türkiye’den sanayiciler gelsin, başkası da gelmesin diye binbir kelime oyunu…

***
Geçenlerde yeni bir karar okudum.
Adanın kuzeyine çalışmak için gelen yabancı uyruklu işçilere “Türkçe bilme” kriteri getirilmiş.

“Çalışma Bakanı” diyor ki, “yerli iş gücünün korunması amacıyla” bunu yapmışlar!

O zaman, mevcut yasaları niye uygulamıyorsunuz? Örneğin “yurttaş” olmayan mimarlar proje çizemezler!
Külliyenin mimarı Türkiye’den…
Yasayı delmek için “istisnai” yurttaşlık veriyorlar….
İnşaatın bitimine yakın…
Meslek örgütünün üyesi de değil…
Ne oldu “korumacı” tavrınız?

***
Anlamadığım şu, bir yabancı, çalışmak için Türkçe öğrenecek ve öyle mi gelecek adaya?

Diyelim ki bahçıvan…
Bu alanda ehil olması değil mi aslolan?

Taş ocağında ehliyetsiz kamyon sürdürülen ve can veren işçi, Türkçe bilse ne olacak? Şimdi ağıtlar Türkçe mi yakılacak ardından?

Fırıncı iyi ekmek yapsın, hijyenine özen göstersin, karakteri sağlam olsun yetmez mi?
Elektrikçinin elektrik, sıvacının sıva bilmesi örneğin…

Ha yerlisi varsa zaten…
Türkçe bilse de gelmesin!

***
Bu insanlara- ve özellikle de çocuklarına – Türkçe öğretmemiz önemli… Ama “Türkçe bilmiyorsa, gelmesin” demek, bir başka hedeftir, bir başka plan…

Umarım yanlış anladım.
“Bundan sonra yabancı işçiler kayıt olurken,  onlardan Türkçe yeterlilik sertifikası talep edeceğiz” diye anlattılar çünkü…

Lisan elbette önemli…
Yapacağı işe göre…
Örneğin garson olacaksa ya da resepsiyon memuru, İngilizce şartı olabilir.

Evde bakım yapacaksa, Türkçe yeterliliği anlayabilirim…
Çok daha önemlisi, sağlık ve bakım bilgisi…

Ama adam Japon mutfağında aşçıysa “suşi” bilmesi gerekir, Türkçe yerine, yanlış mıyım acaba?

***
Bu nüfus mühendisliği mantığını araba ehliyeti meselesinde de gördük.
TC ehliyetiniz varsa, doğrudan trafiğe çıkıyorsunuz.
İyi de Türkiye’ye göre Kıbrıs’ta trafik ters!

Bunun “ana yavru” söylemi ya da “tanımış tanımamış” meselesiyle ilgisi yok.
Ölecek yollarda…
Öldürecek…

Ha eğer “diğer ülke yurttaşı”ysa…
O zaman 10 ders alacak, sınava girecek…

Milliyetine göre karar mı olur?
Üstelik Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını sevmek de değil bu…
Tam aksine…
Ölüme göndermek, göz göre göre…

***
Düşünsenize, İngiltere’de trafik soldan ama onun ehliyetini tanımıyoruz.
Kursa giriyor!
Sınava!
Ama Türkiye’yle “ulusal sürücü belgelerinin ve sürüş ehliyetlerinin karşılıklı tanınması ve değişimi anlaşması”varmış, kurs yok, sınav yok…

***
Evrensel kriterlerin ya da bilimselliğin önemi yok… Her işimizde ya milliyetçilik var ya talimat düzeni… Tam bir alt yönetim modeli… Adanın bir yarısı Kıbrıs, diğer yarısı Türkiye olsun diye, akıl tatile çıktı iyice…

Bu köşe yazısı ilk defa 03.02.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: AKIL TATİLE ÇIKTI