BİTTİ Mİ?

Düğün ve cenaze bitti mi?
Aynı evde…
Aynı gün…

O zaman yavaş yavaş yeniden “normalimize” dönebilir miyiz?
Anormal olan normalimize!..

 ***

Milli masalların dozu ayarlanmışsa…
Uyuyan uyumuş, uyanan uyanmışsa…
Marşların, nutukların, bayrakların ardına gizlenmişse bilinmezlik, belirsizlik, güvensizlik…

Tankların paletinde, topların namlusunda kaybolmuşsa yalan, talan, hile…
Ay yıldızı yitirmişse rulet masasında…
Et yemişse tırnağı…
Ada, yakın sermayeye parça parça paylaştırılmışsa…

Kültürün, kimliğin, belleğin üzeri çizilmişse…
Yeniden sıradanlaşabiliriz.

Düğün geçtiyse…
Cenaze kaldırıldıysa…
Aynı evden, aynı gün.

***

Baksanıza!
Seçim kampanyası çoktan başlamış.
Gülüşler rötuşlu, bakışlar yapay…
Sadakat yine afişlerde…
Egemenlik, bir devletin ya da otoritenin, başka herhangi bir güce bağlı olmadan kendi kararlarını alma ve uygulama yetkisidir.

Tam tersini yaşarken…
“Egemenlik” söylemleri nasıl da eğreti duruyor dudaklarda…

Kıbrıs’ta bundan daha büyük yalan var mı?
Belki de vardır.
Onu da bir gün anlatır tarih…

***

Bir haftadır yazmıyordum halbuki…
Yine aynı yerden başladık.

İnsan, böylesi ağır bir hamasetin altında nefessiz kalıyor.
Tepeden inen siyasal bir dil, sahneye konmuş yapay bir kahramanlık ve halkın iradesini görmezden gelen bir hoyratlık…
Ezici bir uğultu gibi.

Oysa…
Sahilde, birkaç gün önce çocuğumla yürüyordum.
Sözleri umutlu, hayalleri diri…

Sonra dertlenmiştim…
Yirmi beş yıllık, iki çocuk annesi bir gazetecinin “asgari ücretle” çalıştığını okuyunca…
Bunca yılın ardından…
İşine de son vermişler.
Bir yabancı sermayenin elinde…

Sonra…
Barışın adını hep yüksek sesle söyleyen, kocaman bir adam…
Asaf Abi
Deli bir hastalığın kıyısında…
“Düştü, düşecek” dediler…

 ***

Düğün ve cenaze bitti mi?
Aynı gün…
Aynı evde…

1974’te bu ada ikiye bölündü.
Gerçek.
Kuzey, Türkiye’nin kontrolünde…
Gerçek.
Barikatlar, yabancılaşma, yarılma…
Gerçek.
“Ne boyun eğ, ne de çatış”
 diyen duyarlılık gerçek.

Statükoyu sevdi her iki yanda da iki yüzlülük, milliyetçilik, rantiyecilik…

Korkular da gerçek, endişeler de…
Gelecek belirsizliği…
Gerçek.

Toprak kazananların yurt kaybettiği…
Devlet kazananların bir toplumu yitirdiği…

Yaralarımız…
Sızılarımız…
Kaygılarımız…
Güvensizlik…
Gerçek.

Evlatlarımız…
Geçim derdi…
Ölüm…

İnsanı en çok da gerçekler yoruyor.

Düğün ve cenaze bitti mi?
Aynı evde…
Aynı gün…

Ev yerinde mi hâlâ?..

Bu köşe yazısı ilk defa 21.07.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: BİTTİ Mİ?