HRİSTODULİDİS, FİDAN’A FİKİRLERİNİ FISILDIYOR

Geçen yıl, Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgalinin 50. yıldönümünde Anadolu Ajansı, Türkiye Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) yayınladığı son bildiride Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelere yer verildiğini bildirmişti.
Bildiride Kıbrıs ile ilgili olarak şu ifadeler yer almıştı: “Türkiye’nin uluslararası antlaşmalar çerçevesinde ve garantör ülke olarak Kıbrıs’ta yürüttüğü barış operasyonu sayesinde yarım asırdır adanın tamamında hüküm süren barış, huzur ve güvenlik ortamının, operasyonun meşruiyetini ve başarısını tarih önünde tartışmasız bir şekilde teyit ettiği belirtilmektedir. Kıbrıs meselesinin, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü ile KKTC’nin uluslararası toplumun eşit bir üyesi olarak tanınması temelinde, iki devletli çözümle çözülmesi için kararlı duruşun sürdürüleceği vurgulanmıştır.”
Türk liderliği Crans-Montana’dan bugüne kadar bu tutumunu tekrar tekrar dile getirdiği için bu pek de haber niteliği taşımıyordu. Ancak, Türk siyasi liderliğinin bir politikayı savunması ile bu politikanın MGK tarafından benimsenmesi arasında fark vardır. Daha da kötüsü MGK’nın tutumu değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de iki devletli çözümü benimsemiş olmasıdır. Kıbrıslı Türk gazetesi Kıbrıs (26.07.24), “Tarihi Bir Olay” başlığı altında, eski “başkanlık özel temsilcisi” ve eski Kıbrıs Türk müzakerecisi Ergün Olgun ile eski müzakereci Osman Ertuğ’un açıklamalarına yer verdi. Ertuğ, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararını “tarihi bir olay” olarak nitelendirdi. Olgun, kararı değerlendirirken şunları söyledi: “Barış Harekâtının 50. yıldönümünde bu şekilde bir karar alınması ve TBMM’den geçmesi bizim için 20 Temmuz’u taçlandırıcı tarihi bir an, tarihi bir karar ve tarihi bir belge oldu.”
Yukarıda belirtildiği gibi, Türk liderliğinin izlediği politika ile Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kararlaştırılan ve MGK tarafından desteklenen politika arasında bir ayrım bulunmaktadır.
Bugün, Kıbrıs sorununun durağanlığıyla uğraşıyoruz. Cumhurbaşkanı Hristodulidis, genişletilmiş konferansa katılıp, ön koşullar, şartlar ve dipnotlar olmadan Guterres Çerçeve Planı’nı kabul ettiğini açık ve ikna edici bir şekilde ortaya koymak yerine, Türkiye Dışişleri Bakanı ile gizlice görüşerek—Ersin Tatar’ın duymaması için—kulağına, ona AB vizesi ve pasaport vereceğini fısıldadı. Kıbrıslı Türklerin bir federasyon çatısı altında hak ettikleri siyasi eşitliği kabul ettiğini dürüstçe teyit etmek ve BM tahkimine dayalı bir takvimle müzakereye hazır olduğunu ilan etmek yerine, Fidan’ın MGK kararlarından sapacağını düşündü.
Fidan’ın MGK kararlarından vazgeçeceğine gerçekten inanmış mıydı?
Bu köşe yazısı ilk defa 20.07.2025 tarihinde Alithia gazetesinde yayınlanmıştır.