İLK İKLİM MÜLTECİLERİ

Etiketlerin iyi olmadığını biliyorum. Bunu 1974 yılında bizzat yaşadım. Ancak bu, etiketler veya acıma duygusu değil, bir gerçeği tanımlamak ve anlamakla ilgili.
Yıllardır iklim mültecilerinden bahsediliyor. Evlerini kaybeden veya yangın ve selden etkilenen yerleri terk etmek zorunda kalan, ya da kuraklık nedeniyle yaşanmaz hale gelen bölgelerden kaçan insanlar. Bunların bizden uzak bilimsel teoriler olduğunu düşünürdük.
BM, son on yılda 220 milyon insanın hava durumuna ilişkin olaylar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldığını tahmin ediyor. Bu, illa ki başka bir ülkeye gitmek anlamına gelmez; kendi ülkelerinde de mülteci durumuna düşebilirler.
Bu aşamada, yangın mağdurlarından bahsediyoruz. Evleri yanan, ancak bu evleri yeniden inşa etmek için yardım alacak insanlar. Sıfırdan yeni evler inşa edecekler. Ve yarın sel olursa, bu sefer onlara sel mağduru diyeceğiz. Bunu, düzeltilebilecek geçici bir durum olarak düşünmek istiyoruz.
Ama gerçek şu ki, kendi evinizin efendisi sizsiniz. Bahçeniz, meyve ağaçlarınız, hayvanlarınız var… Sabah uyanıyorsunuz ve her şey yerli yerinde. Mahallenin sesleri, doğanın kokusu, tanıdık manzaralar, birlikte yaşadığınız insanlar. Elinizi uzatıp doğanın size sunduğu meyveleri tadıyorsunuz. Ve ertesi gün şafak söktüğünde, elinizde hiçbir şey kalmıyor. Uyuyacak yatağınız, giyecek giysiniz yok. Çevrenizdeki manzara hiç tanıdık gelmiyor, sesler kaybolmuş, manzara başka bir dünyaya ait gibi. Hayatta kalmanız, yabancıların iyiliğine bağlı. Size giyecek eski giysilerini, çocuklarınızı beslemek için yiyecek paketleri vermelerine. Onlar için bu bir iyilik ama sizin için tüm bunlar acı verici. Onlar bunu tüm kalpleriyle yapıyorlar ama siz kendinizi acınacak durumda hissediyorsunuz.
BM, “Giderek ısınan dünyamızda kuraklık, sel, ölümcül sıcaklar, şiddetli fırtınalar ve diğer aşırı hava olayları endişe verici sıklıkta acil durumlara sebep oluyor” diyor. Ve bu durum yalnızca önleme veya kurtarma yapıları ve imkanları olmayan az gelişmiş ülkeleri etkilemiyor. İklim mültecileri gelişmiş ülkelerde de var. Doğu Akdeniz ise yüksek riskli bölgelerden biri.
Geçen hafta çıkan yangının maddi hasarı telafi edilebilir. Yüz milyon o kadar da büyük bir rakam değil. Bir meydan için bunun yarısını verdik. Önemli olan gerçeği kavramak ve elimizden gelenin en iyisini yapmak.
Ve çözüm kesinlikle bir kundakçıyı, ya da hayali bir kundakçıyı linç etmek değildir.
Bu köşe yazısı ilk defa 30.07.2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Kaynak: İLK İKLİM MÜLTECİLERİ