1

KAHVEDEN HİKAYELER: AŞK HER ŞEYİ FETHETTİĞİNDE

BİR velayet savaşı ve ev ile mobilyaların paylaşımıyla ilgili yasal bir tartışmayla şekillenen sert bir boşanma, hayal kırıklığına neden olacak bir şekilde yozlaşmış bir aşk ve şefkat gösterisine dönüştü. Dedikleri gibi, aşk her şeyi fetheder.

Prez Nik’in [Nikos Anastasiadis] DİSİ [Seferberlik Partisi] başkanına bitmeyen sadakatini ve cumhurbaşkanlığı adaylığında sonsuz desteğini belirtmesi için yapması gereken tek şey, Averof’u Cumhurbaşkanlığında, çömezi Hristodulidis’i kötülediğini düşündüğüm, baş başa bir görüşmeye davet etmesiydi.

Doğuştan aktörlük yeteneklere sahip olan Nik, girdiği her türlü çıkmazdan tatlı diliyle kurtulabilir ve Averof’u, bırak başka bir adaya bakmayı, hiç bir zaman aldatmadığı ve en azından çocuklar büyüyüp evden ayrılıncaya kadar ona sadık kalacağı konusunda ikna etmesi çok uzun sürmedi.

Sonradan dışişleri bakanı Yannis Kasulidis ve DİSİ başkan yardımcısı Harris Georgiadis’in de katıldığı baş başa görüşmede tüm bunlar konuşulmuştu büyük ihtimalle. Averof hepsini yuttu. Toplantıdan parlayarak, az önce özgüven aşısı olmuş bir adam gibi, yüzünde gülümsemeyle ayrıldı.

Nik emekliliğinde Abraham Lincoln’a cevap niteliğinde bir kitap yazmalı, “Herkesi her zaman nasıl kandırabilirsiniz’. En çok satanlar listesine giren bir yazar olacaktır.

 

ÖPÜŞÜP barışma toplantısından bir gün önce, Cumhurbaşkanı kendisine bir televizyon programında Averof tarafından yönlendirilen suçlamalarla ilgili sessizliğini bozma kararı almıştı. Averof kendisinden “odadaki fil” olarak bahsetmişti.

Sunucunun, adaylığının Nik tarafından baltalanıp baltalanmadığı yönündeki sorusuna Averof doğrudan bir cevap vermekten kaçındı ve “bu olayı temizlemekle yükümlü olan kişi cumhurbaşkanından başkası değildir” dedi. Başka bir deyişle, sorumlu Nik idi. Cevabın ilk ağızdan gelmesini tercih ediyordu.

Bazı yazar bozuntuları birkaç kez yorum yapmasını istese de Nik durumu açıklığa kavuşturma talebini görmezlikten gelen sade bir açıklama yaptığı Salı gününe kadar birşey söylemedi.

Kendisi, “Söylenenlere ve yazılanlara cevaben, tek endişemin tarihi Demokratik Seferberlik (DİSİ) partisinin birliğini korumak olduğunu açıklığa kavuşturmak isterim. Aynı zamanda, bir kez daha belirtmek isterim ki, her zaman olduğu gibi Sayın Averof Neofitu’nun görüşlerini ve geçmişte veya şu anda duyduğu endişeleri dinlemeye hazırım” dedi.

Bir nevi tehdit savurarak, DİSİ başkanına “çok gizli” bir mektup göndereceğini de söyledi. Eğer [bu mektup] “çok gizliyse” neden bunu açıkladı? Sonradan varılan uzlaşı, mektubun hiçbir zaman gönderilmemesini garantiledi.

 

CUMHURBAŞKANININ sözleri eylemlerinden ayrıdır, her daim farklı evrenlerde var olmuşturlar. Bunu dogmatik ve umumi olarak yaptığı “tek kaygım partinin birliğidir” sözleriyle göstermiş oldu.

Bunlar sözleriydi. Peki ya eylemleri? Partinin adayına karşı yarışacağını bilmesine rağmen Hristodulidis’in hükümette dışişleri bakanı olarak görev yaptığı sırada seçim kampanyasını da yürütmesine izin vermekte bir sakınca görmemiş, ancak Averof’tan gelen baskının ardından ondan kurtulmuştu.

Nik’in çömezi DİSİ’nin oylarını çalıyordu, özellikle de kamuoyu yoklamalarına göre partinin üçte birinin ona oy vereceği dikkate alınırsa, bunda da başarılı oldu. Etkin bir şekilde partinin birliğini parçalıyordu ama bir kez bile Cumhurbaşkanı bu davranışını, içi boş sözlerle bile, kamuoyu önünde kısıtlamamıştı.

Kendini zorlayarak yaptığı tek şey, DİSİ toplantılarından görünerek Averof’un adaylığına destek verirmiş gibi yapmak oldu ve bir kez daha, sözleri eylemlerinden tamamen ayrı düştü.

Bir de Limasol’da, seçilme ihtimali olan üç adayın hepsine de yakın olduğu için üzerlerindeki etkisinin devam edeceği yönünde ve açık bir şekilde Hristodulidis’i desteklediğini gösteren uygunsuz konuşma vardı. Çaresizce korumak istediği DİSİ’nin birliğinin çömezi tarafından bozulmuş olması onu hiç de rahatsız etmiş gibi gözükmüyordu.

 

NİK’in gönülsüz desteğine rağmen, durum Averof için pek de iç açıcı gözükmüyor. Cuma gecesi Antenna TV tarafından yapılanan son kamuoyu yoklamasına göre, Hristodulidis’in desteğinin yarısından azına sahip, ( %34’e karşı % 16), Andreas Mavroyannis ise %14 ile ikisinin arkasından geliyor.

Bu arada, ortalığı karıştırmak için kasıtlı olarak yapılan ve Politis’de yayınlanan kamuoyu yoklaması, Aveof’un yerine Meclis Başkanı Annita Dimitriu’nun DİSİ adayı olarak seçime katılması durumunda, Hristodulidis’ten hem birinci hem de ikinci turda daha fazla oy alacağını ortaya koydu.

Yoklama varsayımsal bir soru üzerine yapılmış, ama bazıları bu sonucu seçmenin yeni adaylar görmek istemesi olarak yorumladı. Henüz hata yapmamış ve pırıl pırı bir imajı ile siyasete yeni giren biri olarak Annita, bir radyo program sunucusu tarafından “mavi gözlü meryem ana” olarak tanımlanmıştı.

Averof’un sahip olduğu tecrübe ve siyasi zekanın küçük bir bölümüne bile sahip olmayabilir ama ondan çok daha güzel ve ne yazık ki bu yüzeysel zamanlarda görüntü seçmen kitlesi için çok daha ön planda.

 

KOMONİSTLER, liderlerinin tercihine karşı gelerek, ürkek devlet memuru Mavroyannis’i partinin adayı olması konusunda zorladıkları için kendilerini paralıyorlardır.

Yoldaş Stef Stef [AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanou], Achilleas Dimitriadis’i partinin adayı yapmaya karar vermişti ancak bir grup milletvekilli [Stefanos’un] liderliğini baltalamak için, son iki seçimde AKEL’den aday çıkan ve kaybeden Stavros Malas’tan bile daha az güvenilir olan Mavroyannis’i zorla aday yaptırdılar. Gerçek şu ki, ikisi de çekici değiller.

Dostum Achilleas da nasıl göründüğüne bakılırsa seçilmeyecekti, ancak Antenna’nın kamuoyu yoklamasına göre, parti desteği olmadan ve bütün televizyonlar sadece üç adayı gösterdiği için televizyon ekranlarında kısıtlı bir şekilde yer almasına rağmen halkın %5’inin desteğine sahip.

Eğer salak yoldaşlar onu desteklemiş olsalardı, belki de seçimi kazanma şansları bile olabilirdi ama tahminim entrikacı milletvekilleri, Rusya Ana’nın tercih ettiği ve Sergei Lavrov’la yakın ilişkileri olan Hristodulidis’e yardımcı olabilmek adına, kaybetmesi kesin olan bir aday istediler.

 

MAVROYANNİSCİLER ve işçilerin partisi para toplamak için düzenlenen Gala yemeğinde adam başı 300 € isteyince sosyal medyada rezil edildiler. Bu ücret emekçi üyeler için karşılanamayacak kadar yüksekti . Olaya nasıl bakarsan bak, aday sosyalist bir cumhuriyet kurmayı planlasa bile, para toplamak için marksist olmayan bir yöntem seçilmiş.

AKEL zenginler için düzenlenen bu yemeğe onay vermek zorunda kalmış, zira Mavroyannis’in kampanyasında ciddi anlamda paraya ihtiyaç duyuluyordu. Aday kendisiyle aynı köyden olduğu için kampanyaya büyük maddi destek sağlayacağını söyleyen mega-zengin işadamı, fikrini değiştirdi ve Mavroyannis’in kamuoyu yoklamalarında kötü gittiğini görünce para toplamak için kampanya başlattı.

Parasını kazanma şansı olmayan bir aday için harcamak istemedi ve büyük ihtimalle Baflı olmasına rağmen Hristodulidis’in kampanyasına bir yardım yapmıştır.

 

SEÇİM etkinliklerinde hesapsızca harcama yapan Hristodulidis’in kampanyasında hiçbir maddi sıkıntı yok.

Seçim kampanyasını finanse etmek için kitlesel fonlar kullanacağını söyleyen Hristodulidis kimsenin hayal edemeyeceği kadar iyi gitti gibi gözüküyor, özellikle de insanların hem elektrik faturalarını hem de market alışverişini karşılayacak para bulamadığı bir dönemde.

Hatta o kadar çok para var ki, Hristodulidis, kendisini ve ailesini korumak için özel bir güvenlik şirketi tuttu. Eskiden polis korumalarının yaptığı gibi, bir güvenlik ekibinin Limasol’daki kayınvalidesinde pişen yemekleri Lefkoşa’ya taşıması da bu sözleşmeye dahil mi bilemiyorum.

 

İKİ yılı aşkın bir süre devam eden pandemi boyunca bitmeyen reklamlardan kazandığı ününü kaybeden, covid ünlüsü ve panik yayıcısı Dr Petros Karyannis geçtiğimiz hafta yine haberlerde yer almayı başardı.

Tass haber ajansına koronavirüsün alt varyantı BQ1’in geçtiğimiz Salı günü Yunanistan’da görüldükten sonra yakın zamanda Kıbrıs’a gelmesini beklediğini söyledi. Omega’nın diğer alt-varyantlarından daha ağır semptomlara neden olmadığını söyledi.

BQ1’in gelişi için Larnaka havalimanında hoş geldin komitesinin başkanlığını yapmak için ayarlama yapmışsa buna şaşırmazdım.

 

XYLOPHAGOU’deki büyük-penis şekilli patates heykelinin ardından, komşu köy Derinya, bu yılın yılbaşı köyü seçilmesinin ardından bir “festival çileği” dikme kararı aldı.

Noel Baba şapkası takan dev çilek, köyün ortasına yerleştirilmiş. Meğerse Derinya çilek yetiştiriliciliği ile meşhurmuş (bunu bilmiyordum) ve belediye de yerel ürününü tanıtmak için maket çilek fikrini düşünmüş.

Hiçbir köyün dünyanın en güzel salatalığı olan Kıbrıs hıyarını tanıtmak için bir şey düşünmemiş olması bende ciddi bir hayal kırıklığı yarattı. Patates ve çileklerimiz için aynı şeyi söyleyemeyiz. En iyi hıyarı yetiştiren Peristerona veya Akaça, insanların kilometrelerce uzaktan görebileceği 20 metre büyüklüğünde bir hıyar heykeli dikmeyi düşünmeli zira hıyar tüm Kıbrıscığın gurur duyduğu bir sebze olmalıdır.

Kaynak: KAHVEDEN HİKAYELER: AŞK HER ŞEYİ FETHETTİĞİNDE