LIVIN’ LA GRIVA LOCA

“Kahraman Dhigenis’e hain demeye nasıl cüret ederler?” Bugünkü ‘Animeros Politis’ adlı radyo yayınında ‘Politis’e gelen öfkeli telefon, Kıbrıs’ın yok edicisi hakkındaki her türlü tartışmayı karakterize eden mantığın anlamsızlığını doğrulamaya hizmet ediyor. Gerçek şu ki, Grivas hakkında çok daha kötü şeyler söyledim (hak ettiği yerin tarihin tuvaleti olduğu gibi), ancak ülkemize sözde bir ultra-vatansever tarafından ihanet edilmesi çok daha fazla acı veriyor. Geride kalan pişmanlık duygusundan yoksun takipçileri hâlâ inkar içinde yaşıyor olsalar bile.

70’li yılların başında komaya girip 2025 yılında uyanan biri televizyonu açtığında, Makarios ve Grivas’ın hâlâ tüm siyasi tartışmaları tekelinde tuttuğu, Goodbye Lenin ‘in sürrealist Kıbrıs versiyonuyla karşılaşırdı. Geçmişin derinliklerinden gelen bu lakırdılara karşı çıkan bazı sesler duyulsa da, gerçek şu ki, genel geçer terimlerle konuşan ve mikro-politik nedenlerle Grivas’ın DİSİ tarafından mezardan çıkarılmasını açıkça kınamayan herkes, tartışmayı 21. yüzyıla taşımakla gerçekten ilgilenmiyor; bunun yerine, onu EOKA B ahmaklarının kurucusundan mümkün olduğunca uzağa götürmek istiyor. Aslında eşit mesafeyi korumak, “evet, ama..” demek ve gri alanlardan bahsetmek her zaman karanlığı beslemektedir. Başkan’ın da söyleyebileceği gibi, açıkça öyle (bu yıl Grivas’ın anıtına aşırı sağcı Göç Bakanı ile hükümet irtibat görevlisini göndererek pisliği temizledi – orada öylece oturup somurtacak değildi!)

Bugünkü haliyle DİSİ’nin Grivas’ın bu yılki anma töreninde yer almayacağına gerçekten inanan her kimse, muhtemelen gerçeklikle hiçbir bağlantısı yoktur. Seçmenlerin, Trumpizm’in hakimiyet kurmasının ardından yükselen ve normalleşen aşırı sağa doğru sürekli kaymasıyla (ve bu seçmenlerin partinin iki eski lideri tarafından yetiştirildiklerini unutmayalım), anma töreninde sadece bulundukları ve -ne bileyim- onun onuruna ‘Grivas Dhigenis: Bir Müzikal’i sahnelemedikleri için şükretmeliyiz. Evet, o kadar çaresizler. ELAM’a kayabilecekleri korkusuyla en uç ve marjinal kitlenizin en bayağı içgüdülerine hitap etmeye çalışmak, en düşük ve en ucuz siyaset türüdür – sanki adada bilmediğimiz başka bir siyaset türü varmış gibi. DİSİ’nin ne-olursa-olsun-bir-numaralı-parti-konumumuzu-kaybedemeyiz mantığıyla aşırı sağa yönelmesi artık resmen bir gerçek (üstelik her şey Pelekanos’un yerine geçen Başkan Yardımcısı Karousos ile başladı) ve umalım ki Grivas’ın (yine) hortlamasıyla işler daha da kötüye gitmesin.

Geçmişle flört etmek esas olarak en büyük iki partinin işine yaramaktadır ve bu partiler ne yazık ki hâlâ iki baskın ideolojiyi temsil etmektedirler, her ne kadar katı, çorak ve hükümsüz kalmış olsalar da (Sağ ve Sol). Çoğu batı ülkesinde bunlar evrim geçirmiş ve günü yakalamışken, Kıbrıs’ta hala Soğuk Savaş günlerinin zihniyet ve retoriği devam etmektedir. DİSİ, Grivas ve diğer fosilleri vatansever sağı toparlamak için kullanırken, AKEL de Grivas’ı AKEL dışında kendisiyle flört etmeyi düşünebilecek her demokrat ve liberal vatandaş için bir öcü olarak kullanıyor. Haksız da sayılmazlar. DİSİ’nin tek tük ilerici çıkışları sizi bir süreliğine kandırabilir, ta ki Grivas’ı anma töreni gibi olaylar sizi ELAM tef çalarken beceriksizce dans eden bir DİSİ’nin acımasız gerçekliğine geri götürene kadar. Çünkü sözde modernleştirici, Avrupa’ya öncülük eden DİSİ partisinin geldiği nokta budur: ELAM ile kimin daha üstün olduğuna dair sürekli bir sidik yarışı. Vatanseverlik. Glafkos (Kleridis) sadece mezarında takla atmıyor, break-dans yapıyor! Ne yazık ki DİSİ’nin çöküşü ne kadar trajikse, AKEL’in Grivas’tan bahsedildiğinde saplantılı bir şekilde tetiklenmesi de o kadar trajikomik. Gördüğünüz gibi, artık bize didaktik bir şekilde DİSİ’nin geçmişte ne kadar sıkışıp kaldığını göstermeleri yeterli değil; kendi tuzaklarından ne kadar kaçabildiklerini göstermeleri gerekiyor. Ve tabii ki burada her ikisi de ağır bir yenilgiye uğruyor. Geçmiş takıntısı iki yönlü bir yoldur ve her biri bir kulvara girmiş, ters yöne yarışmaktadır.

Sonuç olarak, talep devam ettiği sürece, en büyük iki parti geçmişin cesetlerini formalin içinde muhafaza edecek ve tapınılacak azizlerin kalıntıları gibi sergileyeceklerdir. Tarih oradadır; öğretilir, incelenir, analiz edilir, taklit edilemez ya da silinemez. Ancak bugünün her bir  tartışması önümüzdeki elli yıl boyunca tekelde kalacaksa başımız büyük belada demektir!!!

Bu köşe yazısı ilk defa 28.01.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: LIVIN’ LA GRIVA LOCA