“SEÇİMİ KAYBEDECEĞİMİZİ BİLİYORDUK” DEMEK YETMEZ…

Ulaştırma Bakanı ve YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, cumhurbaşkanlığı seçiminde destekledikleri Ersin Tatar’ın kaybedeceğini bildiklerini, görebildiklerini belirterek, “Son ana kadar öndeyiz, kazanacağız falan dedik, başka ne diyeceksiniz? ‘Kaybedeceğiz’ diyecek halimiz yok” dedi.
Arıklı’nın bu sözleri sosyal medyada hayli tartışıldı. Kişinin, kaybedeceğini bildiği kişi için “öndeyiz, kazanacağız” demesinin dürüstlük olmadığı vurgulandı…
Önce yalan söylemek, sonra da yalan söylediğini itiraf etmek dürüstlük müdür acaba? Biz hangi kategoriye koyalım Sayın Arıklı’yı… Demezler mi size, “Bakalım bize daha ne kadar yalanlar uydurdunuz?” diye. (Gerçi halk birçok yalanın, tutulmayan sözlerin de farkındadır.)
Ha yeri gelmişken söyleyeyim, Sayın Erhan Arıklı’nın “Mart ayına kadar erken seçim olmazsa YDP olarak hükümetten çekiliriz” açıklaması da kimseyi heyecanlandırmıyor. Kimse buna inanmıyor. “Hükümetten çekiliriz” tehdidiniz maalesef “yalancı çoban” hikayesine dönüştü…
Siyasette kandırmanın, yalan söylemenin normal olduğuna alıştırmak istiyorlar halkı. Çok sayıda insan buna alıştı da maalesef. Normal karşılıyorlar yalanı, aldatmayı…
Ancak benim buna itirazım var, ne isterse olsun yalandan uzak durulmalı, halk kandırılmamalı. Siyaset de düzgün yapılmalı, siyasiler yalancılar ordusu gibi görülmemeli.
Tabii yalan söyleyip de yalanını kamuya açık alanlarda itiraf etmeyip, perde gerisinde söyleyenler de var. Peki onları hangi kategoriye koyalım? Başka bazı bakanlar, milletvekilleri, kamuoyuna açık söylemese de dost sohbetlerinde seçimin kazanılamayacağını gördüklerini belirtiyorlar.
Kaybedeceğini bile bile birisi için çalışmanın zorluğuna işaret ederek, motivasyonsuzluklarının bundan kaynaklandığını anlatıyorlar ve “Herkes araziye çıksa ve çok çalışsa da sonuç değişmeyecekti, halk kararını vermişti” diyorlar.
Kaybedileceklerine kesin emin oldukları halde “Öndeyiz, kazanacağız” demeleri, bir parti göreviymiş, disiplin gereğiymiş…
Empati yapıp onları da anlamaya çalışıyorum, mindere çıkmadan mağlubiyeti kabul eden güreşçi gibi davranılabilir mi insan? “Kim ‘kaybedeceğim’ diye yola çıkar?” diye de düşünmüyor değilim.
Ancak bana göre, her şeye rağmen centilmence, etik davranmak gerekir. Elbette çıkıp da “biz kaybedeceğiz” ya da “kaybediyoruz” demelerini beklemiyorum. Ancak olmayan anketler üzerinden, “anket gördük, adayımız öne geçti, şu kadar öndeyiz” gibi yalanlar da söylememek lazım. Çıkan sonuç sizi rezil ediyor zaten.
Rakibinizin önde olduğunu görüp de yalan siyasete, kışkırtmaya, provokasyona da yönelmek doğru değildir.
Mesela “iki devletlilik tezkeresini” seçimden birkaç gün önce meclise getirmek ve oylatmak, kötü gidişatı düzeltmek için son çare olarak görülmüş. Ancak kazanmak için değil, aradaki farkı kapatmak, skandal bir sonuç almamak içinmiş…
Ne manidar bir karar… Bu seçimi Sayın Tatar’ın kazanamayacağı aşikardı. Ancak Tatar’ın ezici bir mağlubiyet almasında ülkeyi çok kötü yöneten koalisyon hükümetinin çok büyük rolü varken, bu başarısızlar ordusuna meclisten “iki devletlilik tezkeresini” geçirtmek Tatar’a katkı değil, daha da zarar verdi.
Seçim sürecinin tam ortasında “atak politika” diye bir icat çıkarmak da tuhaftı. Çünkü atak politika pankartlarında “hükümetin yapmadığı ve yapamadığı işler” sıralandı. Halkın şikayetçi olduğu, tepki gösterdiği hükümetin yetersizlikleri atak politika pankartlarına yansıyınca, vatandaşlarımızın travmaları daha da arttı. Sayın Tatar, hastaneler, hemşireler, doktorlar vaat ederken, vatandaşlar ilaç bulamıyor, sağlıktaki sorunlarla cebelleşiyordu. Atak politika, halkın tepkisinin atak yapmasına neden oluyordu.
Varmak istediğim nokta şu; hükümet çok başarısızdır ve seçim sonucunun bu kadar farklı çıkmasında da rolü büyüktür. Burada özeleştiri yapıp aslında çok başarısız olduklarını, çok hatalar yaptıklarını kabul etmeleri gerekir. Özellikle de Başbakanın bu gerçeği görebilmesi şarttır. UBP’de olağanüstü kurultay ve çok erken seçim kaçınılmazdır.
Gerek kamuoyuna açık gerekse perde gerisinde “Seçimi kaybedeceğimizi biliyorduk” demek yetmez. Neden halktan bu kadar sert bir tokat yediğinizin de muhakemesini yapmanız gerekiyor. Seçimin sonuçlandığı gece “sandıktan ders çıkaracağız” sözü, sözde kamış anlaşılan, o dersi çıkardığınızı göstermeniz gerekir.
Tabii Sayın Tatar’ın da özeleştiri yapıp, bazı dersler çıkarmalıdır ama o emekli hayatı yaşayacağı için o tarafa fazla değinmiyorum. Mesele; halihazırda icraatın başında olanların yanlışlarına devam ederek hayatını sürdürmek istemesi sorunudur.
Görüyorum da hem koalisyonun büyük partisi hem de küçük ortaklar bir özeleştiri yapma niyetinde değil. Halkın verdiği mesajı almadan bildiğiniz yolda ilerlemek istiyorsunuz da tuttuğunuz yol, yol değil ki. Ülkeyi bu şekilde kötü yönetmeye, fiyaskolara devam etmeye hakkınız yoktur, yarattığınız felaketin hesabını vermeden de devam edemezsiniz, üstelik de bu kadar sert bir tokat yemişken…
Bu köşe yazısı ilk defa 27.10.2025 tarihinde yayımlanmıştır.