ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Avustralyalı genç gurbetçi Thanasis Nicolaou, 12 Temmuz 2005’te – herhangi bir zorunluluğu olmaksızın – tamamen ülkesine hizmet etmenin görev olduğu duygusuyla Milli Muhafız Ordusu’na katıldı. 29 Eylül’de, bir köprü altında ölü bulundu. Olay intihar olarak açıklandı ve dosya hızla kapatıldı.
18 yıl boyunca, yetkililer, hükümetler, devlet ve onların küçük papağanları, resmi rapora asla inanmadığı ve bir kişinin, bir başına karşı karşıya geldiği en duyarsız kuruma karşı eşit olmayan ve tek başına bir haklı çıkma mücadelesi verdiği için Thanasis’in annesi Andriana ile alay ettiler. Söz konusu mücadele, koruması gereken kendi vatandaşlarını öldürmekle kalmayan, aynı zamanda katilleri ve suç ortaklarını da korumaya devam eden duyarsız Kıbrıs devletine karşı yürütüldü. Thanasis’in bedeninin mezardan çıkarılması ve yapılan yeni otopsi, başından beri yetkililer için görünür olan suçu ortaya çıkardığı zaman, ailesinin de haklılığı kanıtlanmış oldu, ancak aynı zamanda suçu sistemli bir şekilde örtbas edip, aksini iddia eden herkesi deli, paranoyak veya devlet düşmanı ilan ettiler. Bu 18 yıl boyunca kaç Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı, Başsavcı ve Polis Genel Müdürü gelip geçtiğini sayın ve bu konuda ne yaptıklarına bir bakın. Kesinlikle hiçbir şey. Havlu atıp ona “suçlanabilecek hiçbir şey yok, her şey doğru yapıldı, oğlun [askerlik] göreviyle başa çıkamadı ve kendini öldürdü” dediler. Bazıları daha az, bazıları daha çok ama hepsi kayıtsızlıktan, duyarsızlıktan, beceriksizlikten ve belki de menfaat sağlamaktan suçlu. Bırakın da etraftaki [siyasi] parti köpekleri suçu hep başkalarına yüklerken “bununla hiçbir ilgimiz yoktu” diye havlasınlar. Onları umursamayın. Kaldı ki, tarih zaten bunu yapmıştır.
Şimdiki Başsavcının tahkikata kesin olarak son vermesi ve Cumhurbaşkanı Hristodoulidis’in kurbanın ailesi tarafından açılacak özel ceza davalarının bedelini ödemek için bilfiil kan parası teklif etmesiyle devlet ellerini yıkadı, pisliği halının altına süpürdü ve her şeyi temizlediği için gurur duyuyor.
Öldürülmesi ve ardından yaşanan olaylarla, Thanasis yalnızca kendi ebeveynlerinin çocuğu olmaktan çıktı. O hepimizin çocuğu oldu. Veya en azından olabilirdi. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuş olması, görmemesi gereken bir şeyler görmüş olması ve yanlış kişilere güvenmesi, kaderini belirledi ve bu herhangi birimizin başına gelebilirdi. Otopsi yapma şansı olmadan bunun intihar olduğu kararını veren “Devlet patoloğunun” tezgahının üstünde yatan senin kendi çocuğunun donmuş, cansız bedeni olabilirdi. Acı ve ıstıraptan dolayı yüzün asık ve yara bere içinde, gözlerin yaşadığın kayıptan dolayı ve seninle alay edildiği için öfkeden sertleşmiş ve sabahları yataktan kalkmak için tek motivasyonun, nefes almaya devam etmen için tek sebebin olan haklı çıkma tutkusuyla, tüm o yıllar boyunca ortalıkta dolaşan SEN olabilirdin. Nefes almaya devam etmenin tek nedeni bu olabilirdi. Hukuk Dairesi’nin veya Cumhurbaşkanlığının önündeki kaldırımda, gotik bir romandaki siyah giysili hayaletimsi bir figür gibi dolanırken, KENDİ çocuğunun cesedinin korkunç fotoğraflarının olduğu pankartları taşıyan [sen olabilirdin]. Bir de size, çocuklarını korkuttuğu için onları kapatmanızı veya gitmenizi söyleyen “acıyanlar” olduğunu düşünün. Sonrasında da en azından kendi çocuklarının hala hayatta olduklarını düşündüklerini.
İşte bu yüzden bugün saat 18.30’da Hukuk Dairesi’nin önünde olmanız şart. Bunu Thanasis veya Andriana için yapmayın. Kaybetmeyi kaldıramayacağınız kendi çocuğunuz, kardeşiniz, arkadaşınız, sevdikleriniz için yapın. Hem de en önemlisi, onlara orada olduğunuzu gösterin. Adaletsizliğe, var olmayışa, beceriksizliğe, duyarsızlığa, haysiyetsizliğe, yolsuzluğa, kayıtsızlığa, cezai ihmale karşı. Çünkü Thanasis Nicolaou’nun davası, kendi çocuklarını öldürmenin dışında, onları korumak için elinden geleni yapmayan bir devletin tüm patolojilerini kapsar.
Kaynak: ŞEYTANIN AVUKATI: THANASIS (İÇİN) SAVAŞTA NE YAPTIN?