TARİH YAZACAĞIZ AMA SON TESLİM TARİHİ OLMADAN

Kıbrıs cumhurbaşkanı, Türk işgalinin 50. yıldönümünde (16 ay önce) Yunanistan başbakanının karşısına çıkıp tarih yazmaya hazır olduğunu, önümüzdeki aylarda kritik ve cesur kararlar alabileceğini açıkladığında, en geç 2024 sonu veya 2025 başında tarihi bir ikilemle karşı karşıya kalmayı beklediği açıktı. Diğer bir deyişle, Kıbrıs sorununun nihai çözümü. “Önümüzdeki aylar kritik olacak. Önümüzdeki aylar zorlu geçecek. Önümüzdeki aylarda kritik ve cesur kararlar alabiliriz. Tarih yazmaya ve ülkemizi yeniden birleştirmeye hazırız” demişti cumhurbaşkanı.

Hatta cesaretlenen Yunanistan başbakanı, “alınması gereken cesur ve cüretkar kararlar”dan bahsederek cumhurbaşkanının kararlılığına karşılık verdi.

Ankara’nın onayıyla her fırsatta “iki devlet” ve “ayrı egemenlik” sloganlarını tekrarlayan Ersin Tatar karşısında cumhurbaşkanımızın, tarih yazma kararlılığını Noel Baba Kayseri’den adaya inmeden hemen önce ve ışık hızıyla nereden bulduğunu merak ettik. Müzakerelere oturma konusunda en küçük bir niyet dahi ortaya koymayan Türk tarafıyla karşı karşıya kalmışken, kim birkaç ay içinde tarih yazmaktan bahsedebilir ki? Tatar’ın işgal altındaki bölgelerde bulunması ve Ankara’nın “iki devlet” çözümünden başka hiçbir şeyi kabul etmeyeceğini tekrarlamasından doğabilecek tek beklenti, zamanın güven artırıcı önlemler hakkında konuşarak ve çıkmazın sorumlusunun kim olduğu üzerinden şekillenen karşılıklı suçlamalarla tüketilmesiydi.

Kıbrıs Türk liderliğindeki değişimle birlikte, en ufak bir süreç başlamamış olsa dahi yeni bir atmosfer ve ivme oluştu. Bunun nedeni, yeni Kıbrıslı Türk liderin federasyon temelinde hızlı bir çözüm bulma sürecine girmeye kararlı olduğunu açıklamasıdır. Bu nedenle bir ön koşul ortaya koyuyor: tanımlı bir takvime sahip müzakereler. Artık geçmişte olduğu gibi amaçsız konuşmalar yok. Tufan Erhürman’ın da dediği gibi, açık uçlu konuşmalar değil, belirli bir takvime sahip konuşmalar.

Başkan Hristodulidis, Erhürman’ın ön koşuluna yanıt vermedi. Sonuçta buna mecbur da değil. Ancak müzakerecisi, radyo istasyonlarında yaptığı uzun uzadıya açıklamalarla cömertçe yanıt verdi. Takvime hayır diyor, ancak ‘istikrarlı adımlar’ atılmasını savunuyor. Takvimin “son derece hassas bir konu” olduğunu ve “geçmişte verimli sonuçlar vermediğini” söylüyor.

Yani: Tarih yazacağız, ama yavaş yavaş. Takvim olmadan. Önümüzdeki aylarda bunu başaracağımızı söyledik, ama işleri aceleye getirmeyelim — bu verimli sonuç vermez. Özellikle de Tatar gitmiş ve Erhürman gelmişse…

Bu makale ilk defa 18.11.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: TARİH YAZACAĞIZ AMA SON TESLİM TARİHİ OLMADAN