ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Nikos Hristodulidis’in Pazar günü İran’ın İsrail’e gönderdiği mesajla ilgili yaptığı açıklamaları düzeltmek için Kıbrıs hükümetinden kim çıkarsa çıksın bunun bir önemi yok, çünkü İran’ın “bizden İsrail’e bir mesaj iletmemizi istediğini ve bunu yapacağımızı” söyleyen bizzat Cumhurbaşkanı’nın takendisiydi. Hatta bu amaçla aynı gün İsrail Başbakanı ile bir telefon görüşmesi yapacağını dahi söyledi.
Ancak aynı gün İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Esmaeil Baqaei, “İran İslam Cumhuriyeti hiçbir ülke aracılığıyla İsrail’e herhangi bir mesaj göndermemiştir” açıklamasını yaparak Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in sözlerini yalanladı.
Lefkoşa’nın Tahran’dan hemen bir tepki beklemediği açık olduğundan, Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letymbiotis, Kıbrıs Haber Ajansı’na vaziyeti kurtaran bir açıklama yaptı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “gerginliğin daha da tırmanmasını önlemek, ve çözümler üretip fikir ayrılıklarını gidermek amacıyla diplomasiyi kullanmak gerektiğine ilişkin—düzey farketmeksizin—tüm temaslarda ortaya çıkan mesajları ilettiğini” söyledi.
“Bu mesaj, temaslarımızdan gelen ortak bir mesajdır ve tüm muhataplarımıza açıkça iletiyoruz. Özellikle konuyla doğrudan ilgili olanlara. Özellikle bir rol oynayabilecek ve oynaması gereken AB’ye. AB üyesi ve bölgedeki tüm ülkelerle mükemmel ilişkilere sahip bir devlet olarak Kıbrıs, istikrar sağlama rolünün bir parçası olarak bu mesajları iletebilir” diye ekledi.
Gerçekte, Doğu Akdeniz’de bir ülke ve özellikle de savaş krizi yaşayan bir AB üye devleti olarak, cumhurbaşkanınız İran ve İsrail gibi iki savaşan taraf arasında ‘acil’ bir mesaja ilişkin, bu kadar ciddi bir konuda yalan söylerken, hangi rolü oynayabilirsiniz? Bundan sonra en ufak bir konuda size kim güvenecek?
Ve sanki bu yetmezmiş gibi, ertesi gün, cumhurbaşkanlığı sirk cambazı Victoras Papadopulos [Editörün Notu: Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Basın Ofisi Direktörü], Omega TV’deki “Enimerosi Tora” programına çıktı ve bu gafı üç yıl daha ileriye, 2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerine taşıdı, ve “Cumhurbaşkanı, açıklamalarında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölgedeki tüm ülkelerle temas etmesiyle karakterize olduğunu söyledi. Bizden bir mesaj iletmemiz istendi. Bunu yapacağız, bu nedenle telefonla da iletişim kurulacak“ dedi. Ardından Victoras Papadopoulos, eleştiride bulunanlara ithafen ”gerisi asılsız. Cumhurbaşkanına saldırmak için fırsat buldular“ dedi ve AKEL ile DİSİ’nin daha önce herhangi bir tavır almamışken ”neredeyse eşzamanlı” tepki verdiklerini sözlerine ekledi.
Kahve dükkanlarında yapılan dedikoduların resmi devlet politikasına seviyesine taşınması ve ciddi (!) bir cumhurbaşkanlığı danışmanının ‘yanlışlıkla’ veya ‘yanlış anlaşılma’ nedeniyle yapılan açıklamaya benzer bir açıklama yapmaması akıl almaz bir durumdur. Bunun yerine, Victoras Papadopulos, cumhurbaşkanının yaptığı büyük diplomatik hatayı DİSİ ve AKEL’in üzerine yıkmakla görevlendirildi.
Ve asıl soru şu: Hükümetin bu dayanılmaz ciddiyetsizliği ve affedilemez sorumsuzluğu nereden kaynaklanıyor? Öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanının ELAM lehine parlamento seçimleri için kampanya başlatmaya karar verirken DİSİ’ye ulusal yenilgicilik, AKEL’e komünist ahlaksızlık yüklemesi, ve aşırı sağın Sağ ve Merkeze kendini konumlayarak 2026 parlamento seçimlerinden çıkacak yeni parlamentoda önemli bir seçmen tabanı elde etmesinden.
Bu sırada, 2028 cumhurbaşkanlığı seçimleri çerçevesinde Hristodulidis, sorunlarla yüklü Doğu Akdeniz’de arabulucu rol oynayan uluslararası çapta bir diplomat olarak kendini ortaya koyan, AB’nin yeni yükselen yıldızı görünümündedir. Nitekim, Erdoğan’ın uyguladığı güç ve nüfuz politikasına karşı bir denge unsuru oluşturacak bir lider olarak görünüyor. Bu da, özellikle Türkiye’nin Balkanlar’dan başlayıp Asya’yı geçerek Afrika’nın derinliklerine kadar uzanan bir süper güç haline geldiği bu dönemde, Kıbrıs için gülünç bir imaj yaratıyor.
Son yıllarda Ankara, Irak, Katar ve Somali’deki üsleri; Azerbaycan, Arnavutluk, Libya ve Sudan’daki varlığı, ve başta Afrika olmak üzere, Birleşmiş Milletler barış gücü misyonları ile diğer Avrupa Birliği veya NATO ülkelerine katılımıyla kilit noktalardaki askeri varlığını genişletti.
Artık Suriye üzerinde tam kontrol sahibi olan Türkiye’nin büyük güçler masasındaki ağırlığı artmıştır. Bu nedenle, neredeyse her gece İran ve İsrail halklarını ‘hedef’ alan çeşitli kalibrelerdeki füzeler başımızın üzerinden uçarken, Nikos Anastasiades’e eşlik ederek Kıbrıs’ı bölünmenin eşiğine getiren adam [Editörün notu: Yazar, Victoras Papadopulos’un 2017 Kıbrıs uzlaşma görüşmeleri sırasında Cumhurbaşkanı Anastasiades’in danışmanı olarak çalıştığı gerçeğine atıfta bulunmaktadır] her kamera gördüğünde yeni iletişim şovları ortaya koymak yerine, Temmuz ayını göz önünde bulundurarak Kıbrıs meselesini nasıl ele alacağını düşünmelidir—ne de olsa Angela Holguin vazgeçilmez olmadığını ve mevcut bilgiler çerçevesinde lafını esirgemeyerek olayları olduğu gibi ifade edeceğini göstermiştir. Sayın Hristodulidis’in Holguin’in mesajını uzun zaman önce aldığını, ancak aptal ayağına yattığını hatırlatırım…
Bu makale ilk defa 18.06.2025 tarihinde yayınlanmıştır.