ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
BELKİ de artık doğuştan gelen muhafazakârlığımla mücadele edemeyen ve günümüzle bağlantısını tamamen kaybeden huysuz bir ihtiyar oldum. Toplumun Pazartesi gecesi Atina’da bir hastanede vefat eden çalışma bakanı Zeta Emilianidou’nun ölümüyle ilgili bu kadar ölçüsüz davranmasına hayret etmemin nedeni muhtemelen buydu.
Hükümet ve medya, genel yası dört gün boyunca tek haber haline getirerek gündemi belirledi. Son derece yetenekli, çalışkan ve dürüst bir kamu görevlisi olan ve çalışma bakanlığı yaptığı dokuz yıl boyunca bu özelliklerin tümünüsergileyen Emilianidou’ya saygısızlık etmek istemem.
Ama eski meslektaşları, politikacılar ve birlikte çalıştığı kişilerin radyo ve televizyonlara çıkıp canlı yayınlarda ağlayarak kimin daha duygusal olacağı ve ona en büyük methiyeyi düzeceği konusunda rekabet etmelerini dinlemek bu huysuz ihtiyarın midesine fazla geldi.
Ben her zaman sevdiğin birinin yasını tutmanın özel bir mesele olduğunu ve canlı yayında veya sosyal medyada yer alacak bir şey olmadığını düşünmüşümdür. Sanki kaybedilen bir arkadaşın veya sevilen birinin yasını tutmak bile, kimse sizin umursamadığınızı ve yeterince hassas olmadığınızı düşünmesin diye, binlerce kişiye pazarlanması gereken kamuya açık bir eylem haline gelmiş gibi görünüyor.
Hükümet ve medya Emilianidou’yu Rahibe Teresa ilan ederken haftanın geçer akçesi mübalağa idi. Sarsılmış görünen Başkan Nik cenazede yaptığı konuşmada ondan ‘yoksulların bakanı’ ve ‘en iyi bakan’ olarak bahsederken, onu “yeri doldurulamaz” olarak niteledi.
Bunun öncesinde sanki elçiliğimizde bunu yapabilecek kimse yokmuş gibi cenazenin adaya dönüşünü ayarlaması için sağlık bakanını Atina’ya gönderdi. Çarşamba günü merhumeye saygı olarak ne gibi önlemler alınacağını kararlaştırmak için bir kabine toplantısı düzenledi ve öğretmenler dahil tüm kamu görevlilerinin katılmak için izinli olacağı, cenazenin iki saat süreyle katafalka koyulacağı ve bir devlet töreni yapılacağı duyuruldu.
Son birkaç gündür tutulan genel yasın da gösterdiği üzere perspektif sahibi olmak övünebileceğimiz bir şey değil. Perşembe sabahı Başkan Nik çalışma bakanlığındaki taziye defterini imzalarken devletin yayın kurumu canlı yayın yaptı. Bu bile özel bir şekilde yapılamazdı çünkü insanların Nik’in ne kadar şefkatli ve saygılı olduğunu bilmeleri gerekiyordu.
Duyarsızlıkla suçlanmamak için daha fazlasını yazmayacağım.
DNA’mızdaki perspektif eksikliği, geçtiğimiz Pazar günü erken saatlerde Baf hastanesinde meydana gelen bir olayla da sergilendi. Bu olayda üç sarhoş genç kadın hala anlaşılamamış bir nedenle ambulansla acil servise götürüldü.
20’li yaşlarının başında olan İngiliz kadınlar acil serviste rahatsızlığa neden olarak bir hemşireye saldırıp kafasına vurmadan önce bağırarak küfür ettiler. Bir polis onları tutuklamaya çalıştığı zaman ise hepsi kaçtı ama sonunda bulundular ve biri Pazar ve diğer ikisi de Pazartesi günü mahkemeye çıkarıldılar.
Sendikalar hastane çalışanlarının korunması gerektiğiyle ilgili öfkeli açıklamalar yaparken aslında önemsiz bir mesele olan bu olay medya tarafından orantısız bir şekilde patlatıldı. Sağlık bakanı Hadjipantela olayı kınadı ve hastane çalışanlarının güvenliğini görüşmek üzere Devlet Sağlık Hizmetleri Dairesi (Okypy) ve hemşireler birliğini toplantıyaçağırdı. Sağlık bakanı Başkan tarafından cenaze müdürlüğü görevleriyle görevlendirilince Salı günü Atina’ya uçmasıgerektiğinden bu toplantı ertelendi.
Bu tip olaylar sık yaşansaydı bu yapılanlar haklı olabilirdi ancak münferit bir olaydan çalışanların güvenliğiyle ilgili bir mesele çıkarmak da oldukça aşırı bir durum.
Hemşire sendikalarının ani tepkisi muhtemelen umursuzlukla suçlanmak istemeyen Hadjipantela’nın bir toplantıçağırmasına neden oldu.
Bir sendika, hemşirelerin hastalar ve refakatçileri tarafından sık sık sözlü, fiziksel ve psikolojik istismara maruz kaldıklarını iddia etti. Sakın bu istismar bazı hemşirelerin kabalığı ve doktoru görebilmek için insanları uzun süre bekletmelerinden kaynaklanan bir durum olmasın? İnsanlar, hemşireleri sözlü veya psikolojik olarak istismar etme niyetiyle acil servise gitmiyorlar.
Üç sarhoş İngiliz’in saldırdığı hemşirenin baş ağrısından muzdarip olduğu bildirildi. Baş ağrısını atlatması için kendisine verilen dört haftalık istirahattan geri döndüğünde iyi olacaktır.
BAŞPİSKOPOS II. Chrys o koca ağzını açtığında maneviyattan yoksun olabilir ve gerçekleri söylemek konusunda ekonomik davranabilir ama dedikoducu tarza olan eğilimi bize büyük içerik sağlar.
Geçen Pazar ve Pazartesi Politis’deki röportajı bize gittiği zaman ne kadar özleneceğini hatırlattı.
“Lellos’un oğlu” dediği Cumhurbaşkanı adayı Achilleas Demetriades’e, Akel’in adayı olursa onurunu kaybedeceğini söyledi ve şunu ekledi: “Nerede yaşıyorsun? Ayda mı? Bu adanın sakini değil misin? Solcuların İngilizlerin ajanlarıolduğunu anlamadın mı?
Mülakatı yapanın bunu açıklamasını istemesi üzerine Chrys şunları söylüyor: “Gazeteciyseniz ve bunu bilmiyorsanız, eksiksiniz demektir. Bu şimdi olmadı, ta Papis’in (partinin eski başkanı Ezekias Papaioannou) zamanından beri böyledir.”
Ayrıca, Ukrayna kilisesi anlaşmazlığında Moskova patrikhanesinin tarafını tutan ve onunla bir ayin yapmayı reddeden iki Kıbrıs piskoposuna da saldırdı. Piskoposlardan birinin Rus parasıyla satın alındığına dair spekülasyon yaptı.
Onlara şöyle dedi: “Siz Kıbrıs kilisesinin üyesi değilsiniz. Protestansınız.” Ortodoks Kilisesi’nde Protestan olarak yaftalanmak pedofil olarak anılmaktan daha kötüdür.
Acaba Başpiskopos kanser dışında bir de selefi gibi bunamadan mı muzdarip? Bu sorunun cevabı katı bir ‘hayır’. Öyle olsaydı röportajda bir yandan adayların hiçbirine yakın olmadığını iddia ederken bir yandan da Bafidi hemşehrisi Christodoulides’i başkanlık için bu kadar kurnazca desteklemezdi.
Makarios zamanından bu yana böylesi bir halk desteği alan tek kişi olduğunu iddia ettiği Christodoulides’i yeni Makarios ilan etti. Sonrasında da yeni Makarios’un sözcüsü gibi davranmaya başladı. Christodoulides’in Kasoulides’in konuşmasınıçalmakla hiçbir ilgisi yoktu ve iletişim danışmanı tarafından tuzağa düşürüldü; DISY ile hiçbir bağlantısı olmayan bağımsız bir adaydır; parti desteği olmadan bile yasa tasarılarını Meclisten geçirecek; Başkan Nik’in kızları onu destekliyor; Averof’un seçimlerde ikinci tura kalma şansı da yok.
Orijinal versiyonunun bütün olan bir ülkenin hükümdarı olarak başladığını ve halkın desteğini korurken sonunda memleketin üçte birinden fazlasını Türkiye’ye kaptırdığını düşünürsek Kıbrıs’ın ihtiyacı olan son şey yeni bir Makarios’dur. Halkın desteğini almış bir başkana sahip olmak uğruna Kıbrıs’ın üçte birini daha kaybetmeyi gerçekten göze alamayız.
YENİ Makarios, Zeta’nın üç günlük yasını tutmadığı için sosyal medyada biraz eleştiri aldı. “Zeta’nın cenazesinin olduğu gün, çift bir konserdeydi. İstisnasız diğer tüm adayların tüm yükümlülüklerini iptal ettikleri bir zamanda bizim Niko hayranlarıyla fotoğraf çektirmek için konser geziyordu. Bakanla yıllarca çalışma arkadaşlığı yapmadınız mı? Yoksa bize bunun da bir iletişim danışmanının hatası olduğunu mu söyleyeceksiniz?” Tweet’de konserden bir fotoğraf da vardı.
Yeni Makarios’a doğrudan hitap eden bir diğer Twitterati üyesi daha keskindi. “Ulan yavş.. (Zeta ile) sekiz yıl boyunca beraber çalıştınız. Üç günlük yasa (üç gün sürüyor) senden başka herkes saygı gösterdi. Kendini seçim kampanyasından ve zevzeklikten alıkoyamadın mı?”
Eminim Başpiskopos’un yeni Makarios’un son falsoları hakkında çok makul bir açıklaması vardır ve bunu bir sonraki röportajında açıklayacaktır.
HELLİM krizinde hafifleme belirtisi yok. Başkan Nik’in ‘toplumun sorunlarını çözen bilge lider‘ rolüyle müdahale etmesine rağmen hiçbir çözüm bulunamadı.
Bu arada peynir üreticileri tarafından hala maliyet altı fiyatlar ödenen koyun ve keçi üreticileri Cuma günücumhurbaşkanlığı sarayı önünde heybetli bir diğer süt dökme ve saman balyası yakma gösterisi planlıyorlar. Sorun çözücünün onlara ay sonuna kadar beş milyon Euro daha vaat etmesi halinde sorunsuz bir şekilde oradan ayrılacaklar.
Sorun, menşe korumalı ürün özelliklerini karşılamayan ve yasal olarak hellim adı altında satılamayan veya ihraçedilemeyen büyük miktarlarda hellimdir. Müessesemizin, büyük ölçüde görmezden gelinen, sahte hellimi ‘Bunun hellim olmadığına inanamıyorum’ şeklinde etiketleme önerisini bir kez daha tekrar etmek istiyorum.
Diğer bir fikir de sahte hellim paketinde ‘hemmil” etiketini kullanmak olurdu. İnsanlar bunun bir yazım hatası olduğunu düşünüp peyniri satın alırlardı. Menşe korumalı ürün için başvuru yapmayın yeter.
MERKEZ Bankası Başkanı Constantinos Herodotou’nun fan kulübü büyüyor. En yeni hayranı, merkez bankasına hizmet satan IMH grubundan değil, geçen pazar “en aranan damat” övgüsünde bulunan Kathimerini’deki bir yazar.
Bankacılık sistemi için olumsuz etkiler yaratmadan RCB işini hallettikten sonra, “Laiki’nin cesedinin tasfiyesini tamamladı, böylece avukatlar ve muhasipler için başka bir partiyi sona erdirdi.”Yazar, merkez bankası başkanı olarak sözleşmesinin yenilenmesini savunmadı ve “acaba onu cumhurbaşkanlığı için mi düşünmeliyiz?” sorusunu sordu. Papadopoulos Junior’un annesinin ona yeni Makarios’u desteklemesi için baskı yaptığını duymuş olsam da DİKO hala adayını arıyor.
OKUYUCULAR bana küçülen tahınlı (daşinobitta) efsanesine neler olduğunu sordular. Tahınlının (daşinobittanın) değişen fiyatı/ebatı ekonomimizin nasıl gittiğinin doğru bir yansımasıdır. Üzülerek belirtmem gerekiyor ki üç haftadır tahınlı (daşinobitta) almadım ama söz veriyorum gelen sayıda eksiksiz bir tahınlı (daşinobitta) haberi yapacağım.
Kaynak: KAHVEDEN HİKAYELER: PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ DNA’MIZDA VAR