| SOSYAL KONULAR |Kıbrısın Sesi

UTHMAN DEĞİL, BİZ UTANALIM

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

İnsandır sonuçta,

ne var?

At gitsin, tutukla çeksin, ‘of be’ de geçsin.

Vicdanımız mı kanadı?

Daha dün Afrikalılar memleketi mahvetti diyenler, ırkçılığın, insan düşmanlığının alasını yapanlar, hem de kalemleri ve mikrofonlarıyla topluma karşı, şimdi insanlık dersi veriyorlar.

Çok mu acıdınız 5807 gündür aç, sefil halde yanıbaşımızda yaşayan Uthman’a?

Yoksa siyah diye mi görmediniz gece karanlığında…

Yoksa siyah diye mi görmediniz günün aydınlığında…

Görmediniz değil mi?

Şimdi alıp HUKUK DEVLETİSİNİZ ya, tutuklayacak ve hücreye tıkacaksınız, üstü başı UTANÇ içinde olduğumuz Uthman’ı.

Oysa canınız çektiğinde hop bir Bakanlar Kurulu kararı suçsuz günahsız insanları ‘istihbarat’ kisvesi adı altında gemiye bindirip atan,

Canınız çektiğinde hop bir Bakanlar Kurulu kararı insanları terörist ilan edip yasaklı göçmen yapan, yıllardır burada ekmeğinin derdinde olan ailelere KIYAN siz değil misiniz?

Canınız Uthman’a mı acıdı şimdi?

Koyu harflerle yazalım: İnsan hakları konusunda tam bir ikiyüzlülük sergiliyoruz toplum olarak.

Çünkü insanları, İNSAN olarak kabul etmiyor, ayrımcılığı, ya siyaseten, ya da farklı ‘hassasiyetler’ üzerinde kurguluyoruz.

Uthman bu toplumun aynasıdır.

Yolda kalmış, kimsesiz düşmüş, üstü başı kir pas içinde yaşayan BİZleriz,

UTHMAN DEĞİL.

Yıllardır bu mahkemelerde binlerce insan sadece siyah olduğu, sadece AFRİKALI olduğu, sadece savaştan, sefaletten, ayrımcılıktan kaçtığı için görmezden gelindi.

Duvara dizilip aşağılamanın alasını yaptı bu düzen insanlara. Arada tutuklanan sığınmacılara insan hakları örgütleri, Mülteciler Derneği yardım etti de biz de olabildiğince katkı koyduk, KURTULUP GÜNEY’E geçmelerine.

Evet, çünkü uluslararası hukuk dışındaki bu insanlık DIŞI yapı bizi artık insanlığımızdan utandırıyor.

Savaşın acıları üzerinde, temeline adaletsizliği atarak inşaa edilen bu KURULU DÜZEN bizi insanlığın yüz karası haline getiriyor.

Gün be gün, SAHTE bir zenginleşmenin ama SAHİCİ bir yoksulluğun içine sürükleniyoruz. Kimimiz farkında, kimimiz lüks bir yoksulluğun acınası körlüğü içinde…

Yazdık, kaç kere söyledik, duvara dizmeyin insanları diye.

Şimdi daha fazla utansın, daha fazla rencide edilsin diye Uthman’ı da duvara dizdiler üstelik.

‘Al işte büyük iş başardık’ CEMAAT dercesine !

Bu böyle süremez.

Utanacak ve duvarın önünde, sanki bir suç işlemiş gibi dizdirilecek kişi Uthman DEĞİLDİR!

BİZİZ !

Diz duvara insanlığımızı dizmeliyiz önce, körlüğümüzü, oynadığımız üç maymunu…

Örneğin apartman içinde yaşadığımız siyahi komşularımıza yaptığımız düşmanlığı, trafikte, okulda, çarşıda, yabancılara karşı burun kıvırdığımız ve kendimizi ‘Batılı’ gördüğümüz için oynadığımız bu iki yüzlü oyunu bir kenara bırakmazsak daha çok utanacağız.

Kafamızı iki elimizin arasına alalım ve düşünelim.

Çaresiz kalıyorsan, Uthman yerinde sen olsaydın ne yapardın?

Ah vah çekip hiçbir çare üretmeyen bir yazı yazmak zul geliyor bana artık.

Mahkemedeki yargıç, gördüğüm kadarıyla önündeki mevzuat ne gerektiriyorsa onu yapıyor. Görev bizi yönettiğini iddia edenlere düşüyor. Kaçak yaşayanlara dair derhal farklı hukuki düzenlemelere gidilmeli, bu tutuklamalar ile çözülebilecek bir sorun değildir. Bu idari bir sorundur, siz insanları kayıt altında tutamıyorsanız ve 5807 gündür bu ada yarısında kaçak yaşayabiliyorsa bir insan, bu idarenin suçudur, asla kişinin değildir.

‘Vatandaşlık’ politikasını sil baştan yazmanın yolunu bulmalıyız. Giriş-çıkışları kontrol etmek ve girenin bu kadar yıldır nerede olduğunu beyan etmemesi karşısında kaçan duruma düşmesine dair başka bir yol bulmalıyız. İdarenin memurlarının toplum vicdanını yaralayan ve günün sonunda devlete (hatta AİHM’de Türkiye’ye) tazminat ödettirecek yasadışı uygulamalarına karşı durmalıyız.

Son sözüm, Utham’ı sınırdışı edecek olanlara.

Azıcık vicdanınız kaldıysa, rüşvet yemediğiniz, partiliniz de olmayan, üstelik zinhar size oy vermeyecek Utham’a bu defa olsun elinizi uzatın.

5807 gündür yapmadığınızı bu defa yapın !

Kaynak: UTHMAN DEĞİL, BİZ UTANALIM

Share:
TACAN REYNAR | KIBRISIN SESİ
Tacan Reynar 1982 yılında Lefkoşa'da doğdu ve bölünmüş Mağusa'da, savaş bölgesi Maraş'ın utanç tarlalarının yanında büyüdü. DAÜ'de Hukuk okudu ve yüksek lisans tezini federasyonlardaki yetki çatışmaları üzerine yazdı. 2010 yılında 'Kuzey Kıbrıs' Yüksek Adalet Divanı tarafından bölge mahkemesi yargıcı olarak atandı. Afrika Gazetesi davalarından sonra, 2018 yılında, rejimi protesto etmek için Kıdemli Yargıçlık görevinden istifa etti. Yenidüzen Gazetesi ve diğer medya platformlarında yayınlanan köşe yazıları yazmaya başladı ve bunları daha sonra 'Kristal Kale' adlı bir kitapta topladı. Reynar, siyaset, kamu hukuku, insan hakları ve uluslararası ceza adaleti konularına odaklanan birçok sivil toplum kuruluşunda aktif olarak yer aldı. 2023 yılında ortağı olduğu Kıbrısın Sesi dijital haber sitesini kurdu ve halen burada genel yayın yönetmenliği görevini sürdürmektedir.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR