ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Çok çabuk unuttuk değil mi?
Selde, en fazla kullanılan otoyolun yanında, dibinde bariyer olmadığı için uçuruma sürüklenen ve bir arabanın içinde kaybettiğimiz gençlerimizi,
Trafik kazalarında yeterli güvenlik önlemi alınmadığı için yitip giden yüzlerce anneyi, babayı, sevdiğimizi,
Yine yeterli güvenlik önlemi olmadığı için bir çocuğun mayına basarak devlet tarafından öldürülmesini,
Yine sağlıkta ihmal nedeniyle hastanelerde hayatlarını kaybeden vatandaşları, koruyamadığımız çürümeye yüz tutmuş yaşlılarımızı…
Daha sayalım mı… Yeter mi bize bu kadar ölüm?
Şimdi de bebeklere mi kıydı bu düzen?
Doymadık mı ey ahali kana kana KAN içmeye?
Ölüme bu kadar mı duyarsız kaldık artık, bir CANı korumaktan bu kadar uzak ve tiynetsiz !
‘Sağlık Bakanı’ çıkıp açıklama yapıyor: Gereken yapılacak…
Bebeklere ne verildiği bile tespit edilememiş üstelik uzun süre. Sonra hastane yönetimi açıklıyor, bebek mamalarına saf alkol KARIŞ-MIŞ !
Ve en acısı da, çocuğunu kaybeden ve yoğun bakım ünitesinde küvezde hayat savaşı veren ‘YENİ DOĞAN’ bebeklerin ailelerine haber dahi verilmemesi.
Bundan daha acı ne olabilir bu toplum için?
Hemşireler ihmal yaptı, peki onların başlarındakiler?
Bir yorum okuyorum yükselen ‘BAKAN İSTİFA!’ çağrısının altında.
‘Ne yani bakan mı öldürdü?’ diye. Bu toplum böylesine derin ve kör bir cehaletin pençesine düştü maalesef.
Bakan dediğin bostan korkuluğu mudur? Nasıl bir zihniyet içindeyiz !
Böylesine bir ihmali ‘tahkikatın selameti’ için gizlediğini söyleyen Bakan?
Polis ‘tahkikatın gizliliği’ için haber verilmesin demiş. O da uymuş söylenene. Ne yani ihmali olanların kimler olabileceğini bile tespit için daha kaç güne ve kaç saate ihtiyacınız vardı?
Böyle mi sorumluluk alınır? Böyle midir tahkikatı, önce acılı ailelerden sonra da toplumdan gizleyerek ‘salimen’ yürütmek?
Bir insan öldü ihmal yüzünden.
Ve ihmalin zincirleme halkası içinde olanlar kamuoyundan gerçekleri saklamakla meşgul.
Şimdi ne söylesek siyaset olacak, ne söylesek kafi de gelmeyecek üstelik.
Ağlasak, ağlasak ve ağlasak geri gelmeyecek giden bebek.
Bu kurulu düzende elbet bir gün hepimiz öleceğiz. Bebeğimiz bu batmış sistemin son kurbanı oldu.
Adeta bu kurulu düzeni kuranların ellerinde yitip gitti işte.
Liyakatın, denetimin ve SORUMSUZ SORUMLULARın ellerinde bir ışık daha söndü.
Şimdi o bebeği minicik bir tabuta koyup gömecekler.
Ama affetmesin sakın bizi o bebek. Koruyamadık onu.
Bu lanet düzenin içinde yaşayan bizler bir cana daha kıyılmasına müsade ettik.
Ne ağlasak, ne küfretsek, kaç kişiye ihmal nedeniyle ceza versek de değişen bişey olmayacak.
Bu SORUMSUZLAR koltuk bulup, üzerine binip bizi yönettiği sürece OL – MA – YA – CAK !
Bunu değiştirmediğimiz müddetçe de hepimiz sorumluyuz.
Ah ! İşte gidiyor giden…
O yüzden bebeğimizi değil, BİZi kefene sarın şimdi…
Selamızı yedi düvele salın ve deyin ki,
bırakın istifayı, istifra bile edemediler, yiyip içtikleri ve hırsızlık üzerine kurdukları adaletsiz düzene !
Sorumluyuz BİZ,
Kocaman ellerimizle, onun minik yüreğini yaşatamadığımız için…