ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
BAŞKAN NİKOS II’nin ne kadar şakacı olduğu ortaya çıkıyor. Bir yıldan uzun bir süredir sahnelediği en iyi şakasının merkezinde Kıbrıs sorunu vardı ve BM Genel Sekreteri’nden Avrupa Komisyonu Başkanı’na kadar herkesi gezdirmeyi içeriyordu.
Daha fazla yol kat edilebilirdi ancak Kıbrıs sorununu bir süredir takip eden üzgünler için şaka geçen Pazartesi günü Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar’la yaptığı görüşmede sona erdi ve bazı beceriksiz manevralarla görüşmeyi erken bitirme kararına hepimiz çok güldük.
Belki de çözüm arzusuyla ilgili şakanın fazla ileri gittiğini ve insanların bunu ciddiye alma tehlikesi olduğunu düşünmeye başladı. Türkler şakayı anlamaz ve iki devletliliği tutturmak yerine çözüm görüşmelerine hazır oldukları sinyalini verirlerse ne yapacaktı?
Bu nedenle Pazartesi günü BM Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın evindeki toplantıya, Tatar’ın reddedeceğini bildiği, dördü geçişlerle ilgili, dördü de kendi seçtiği rastgele konularda olmak üzere bir torba öneriyle gitti.
Bunlar Mini Me’nin toplantı öncesinde bahsettiği “çok spesifik önerilerdi” ve “olumlu bir sonuca varılabilmesi için yapıcı tutumumuzu kanıtlar” niteliktelerdi. Gerçek şu ki, bu “çok özel öneriler” toplantının sonucunun olumlu olmak dışında her şey olabileceğini garanti ediyordu.
EĞER BU ÇOK SPESİFİK ÖNERİLER İSTENİLEN SONUCU VERMEZSE, Başkanımızın elinde toplantıdan sonra gazetecilere açıklayacağı başka bir kart daha vardı. Sunduğu önerilerin “ya hep, ya hiç” esasına dayandığını, bunun da Tatar’a süreci terketme fırsatını sunduğu anlamına geldiğini söyledi.
Yapıcı duruş ve samimi siyasi irade söylemini tamamen yerle bir eden bu açıklamanın muazzam aptallığını fark eden Mini Me, sonraki birkaç günü Başkan’ın tam olarak bunu kastetmediğini açıklamakla geçirdi. Mini Me, “ya hep ya hiç” ifadesinin tüm önerileri değil sadece dört geçiş noktasını kapsadığını, ancak bu konuda bile Başkan’ın tam olarak bunu kastetmediğini söyledi.
Ne demek istiyordu? Kesin olarak bildiği bir şey varsa o da Kokkina ve Athienou geçiş noktalarının dahil edilmesinin Türkler tarafından asla kabul edilmeyeceğiydi ki Tatar-Hristodulides görüşmesinden önceki görüşmelerde BM’ye bu açıkça ifade edilmişti. Öyleyse neden bunları önerilerine dahil etti ve ya hep ya hiç esasına göre teklif etti?
Ayrıca BMGS Ekim ayındaki yemekte liderlere Mia Milia geçişi konusunda bir anlaşmaya varmalarını söylediği halde neden geçişlerle ilgisi olmayan dört öneride daha bulundu? Belli ki Tatar’ın geçişlere ‘evet’ demesi durumunda bir güvence olarak elde anlaşmazlık potansiyeli taşıyan daha fazla konu olmasını istemişti.
BAŞKAN’IN İKNA KABİLİYETİNE hayran kalmamak elde değil. En az Tatar kadar görüşmelerin yeniden başlamasını istediği her geçen gün netleşmesine rağmen, BM Genel Sekreteri’ni görüşmelerin yeniden başlaması konusunda bastırması gerektiğine ikna edebildi.
Ayrıca, BM Genel Sekreteri özel temsilcisi Maria Angela Holguin’in görevi tam bir başarısızlıkla sonuçlanınca da Kıbrıs sorununa ilişkin çabalarını sürdürmesi için Antonio Guterres’i sıkıştırmaya devam etti. Guterres iki lideri Ekim ayında New York’a davet etti ve gayrı resmi bir beşli konferans da düzenleyeceğini ancak ikilinin Lefkoşa’da bir araya gelerek güven arttırıcı önlem olarak bir geçiş noktasının açılması konusunda anlaşmaları gerektiğini söyledi.
Böylece toplantıya Türkler için kabul edilemez olan yeterince öneriyle gitti ve biraz da güvensizlik yaratmayı başardı. Buna ‘karşılıklılık’ adı verildi, yani Kıbrıslı Rumların Mia Milia’da bir geçişin açılmasını kabul etmeleri karşılığında bir şeyler kazanmaları gerekiyordu.
Eğer adam müzakerelerin yeniden başlamasını sağlamaya iddia ettiği kadar kararlı olsaydı, basit bir güven artırıcı önlemi karşılıklılık adına yeni bir müzakere sürecine dönüştürür müydü? Bu tür maskaralıkların, ilerlemeye yönelik samimi siyasi iradesinin bir şehir efsanesi olduğunu ortaya çıkaracağını düşünmedi mi?
BU APTALCA TAKTİKLERİN hepsinde ulusal güvenlik danışmanı Tasos Tzionis’in imzası var. Tzionis, hedefi sıfır ilerleme ve statükonun korunması olan şahane Kıbrıs sorunu taktikleri konusunda uzman Etnarkhos Tassos’un sağ koluydu.
“Müzakerelerde bulunarak müzakerelerden ayrılacağız” onun tuhaf mantralarından biriydi ve bu düşünce Tzionis tarafından Başkanımıza aktarıldı. Aslında istemediği müzakerelerin yeniden başlaması için elinden geleni yapıyor çünkü bir sürecin devam etmesi çıkmaza girmekten daha eğlenceli. Bu sayede yapıcı tutumundan, samimi siyasi iradesinden ve statükonun sürdürülemezliğinden bahsedebiliyor ki aslında bundan oldukça memnun.
Onun Kıbrıs sorunu politikası güzel sözler ve alınmayan kararlardan ibarettir. Kararlar onu eleştirilerin hedefi haline getirecektir ki bunu kaldıramaz.
ELEŞTİRİYE TAHAMMÜLÜNÜN ne kadar düşük olduğu, son birkaç gün içinde Başkan’a yönelik eleştirilerin dile getirilmesinden hemen sonra radyo programlarında konuşmak için talepte bulunan Mini Me tarafından ortaya kondu.
Perşembe sabahı Politis Radyosu’nda hükümetin futbol kulüplerinin vergi borçlarını ele alış biçimi tartışıldı ve Başkan, adaletin yerini bulmasına izin vermek yerine konuya müdahale etmekle suçlandı. Mini Me hemen radyoyu aradı ve konuşmak istediğini söyledi.
Cuma sabahı Akel genel sekreteri Stef Stef CyBC radyosunda Başkan’ın sekiz tuhaf önerisi hakkında konuşuyordu ve Mini Me yine yanıt vermek için programa çıkmayı talep etti. Önceki gün komünistlerin eleştirilerine yanıt veren ve yeni kelime olan ‘karşılıklılığı’ gündeme getiren yazılı bir açıklama yayınladığı düşünülecek olursa buna neden gerek duyuldu?
ÇATLAK BAF PİSKOPOSU TYCHIKOS, davranışlarıyla Başpiskopos Georgios’u öylesine kızdırdı ki, Başpiskopos bütün haftayı Phil’e onun ne kadar geri kafalı bir papaz olduğunu anlatmakla geçirdi. Onu Kilise’yi karanlık çağlara geri döndürmek istemekle suçlarken, çılgınlıklarından örnekler verdi.
Tychikos “şeytani” olduklarını söyleyerek piskoposlukta gazlı içecekleri yasakladı ve tüm gıda ürünlerinin içeriklerinin rahipler tarafından okunmasını talep etti. Ayrıca Tychikos’un, inananları “Tanrı’ya yakın olmayan insanlar” tarafından kendilerine sunulan hiçbir şeyi yememeye çağıran bir vaazını hatırlattı. Vaazında “şeytani şeylerle uğraşan insanların bizi zehirlemek için yiyecek ve içeceklerimize maddeler koyduğunu” açıkladı.
Georgios’u asıl kızdıran ise, Tychikos’un Vatikan’da bulunan Aziz Pavlus’un kutsal emanetlerini Papa’nın sapkın olduğu gerekçesiyle Baf’a kabul etmemesiydi. Kutsal emanetlerin merhum Başpiskopos Hrisostomos’un Papa’dan ricası üzerine gönderildiği düşünüldüğünde bu büyük bir utanç konusuydu.
Georgios Phil’e Tychikos’un dış mihrakların etkisinde olduğuna inandığını söyledi. Bu, Piskopos’un bir vidasının gevşediğini söylemenin Hıristiyanca bir yoluydu.
DÜNYANIN EN CEFAKAR DOKTORLARI, Meclis komite toplantısında maaşlarının kamu hastanelerinin sürdürülebilirliğini tehdit ettiği yönündeki yorumlardan büyük rahatsızlık duydu ve sendikaları Pasyki, üyelerine yapılan bu haksız muameleyi şikayet etmek için bir bildiri yayınladı.
“Pasyki için, yanıltıcı izlenimlerin önlenmesi amacıyla doktorların ücretlerinin sunuluş şeklinin yeniden gözden geçirilmesi hayati önem taşımaktadır” diyen Pasyki, Okypy’yi kısa bir süre önce yapılan doktor grevi sırasında hastane doktorlarına fazla ödeme yapıldığını öne sürmekle de suçladı.
Sadece fazla maaş almakla kalmıyorlar, aynı zamanda 150.000 euro’luk yıllık maaşlarının üzerine iki bin euro daha talep etmek için grevler düzenleyerek iğrenç derecede açgözlü davranıyorlar. Ücretleri hakkında yaratılan izlenimler yanıltıcı olmanın dışında herşeydir.
GÜVENLİK VE İSTİKRAR TİMSALİ olarak da bilinen Kıbrıscık’ın ihtişamlık hezeyanları, Başkan Nikos II tarafından X üzerinden Başkan Donald Trump’a gönderilen tebrik mesajının da gösterdiği gibi gün geçtikçe güçleniyor.
Kıbrıs ve ABD’nin “stratejik ortaklığımızı yeni zirvelere taşımak, bölgesel barış ve istikrarı teşvik etmek ve AB-ABD ilişkilerini derinleştirmek için yakın işbirliğinde bulunarak başarabilecekleri çok şey olduğunu” belirtti.
AB, Trump’ın ticaret planları nedeniyle tehdit altında olan ABD ile ilişkilerini sadece korumakla kalmayıp aynı zamanda derinleştirmek için Başkanımıza güveniyor. Bu da ancak ABD ile kendi stratejik ortaklığımızın yeni zirvelere taşınmasından sonra mümkün olacaktır.
Bu köşe yazısı ilk defa 26.01.2025 tarihinde yayımlanmıştır.
Kaynak: KAHVEDEN MASALLAR: BAŞKAN HRİSTODULİDİS KENDİ KAZDIĞI KUYUYA MI DÜŞÜYOR?