ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
26 yaşındaki Ahsen Nur Kilitçioğlu‘nun şüpheli ölümünün şüphelisi olan, İskele Polis Müdürlüğü’nde görevli eski sevgilisi polis H.A, hem ailenin hem Ahsen’in en yakın arkadaşlarının hem de kamuoyunun gözünde hala baş şüpheli konumunda.
Peki neden?
Gelin iki ayrı senaryoya bakalım.
***
Birinci senaryoyu biz yazalım ve eğer böyle olsaydı sürecin nasıl işleyeceğini değerlendirelim;
-30 Mayıs sabahı Ahsen’in cansız bedeninin vatandaşlar tarafından sahilde bulunduğu andan itibaren polis, ailesinin ve en yakın arkadaşlarının ifadelerini bir tamam almış olsun.
-Alınan bu ifadelerdeki H.A detayı da yine usulüne uygun şekilde Mağusa polisi tarafından tutanaklara geçmiş olsun.
-Soruşturma kapsamında H.A, anından görevden el çektirilmiş olsun. Çünkü kendisi de bir tahkikat polisi ve sürece müdahale edemez hale getirilmeli.
-H.A‘nın ifadesi alınsın ve bu ifadenin teyit ve tekzibi sürecince de tutuklu kalmış olsun.
-Polis bu süreçte H.A‘nın, Ahsen‘in öldüğü ya da öldürüldüğü saatler içinde nerede olduğunu gerek kamera kayıtlar gerek telefon sinyalleri gerek onunla olduğunu söyleyen kişiler varsa onların ifadeleriyle belirlemiş olsun.
-Ve çıksın kamuoyuna, “İşte ispatı! H.A o saatlerde buradaydı, işte telefon sinyalleri işte kamera kayıtları…” desin.
Ne olurdu?
Ailenin ve toplumun gözünde H.A aklanmış olur ve tahkikat süreci diğer boyutlarıyla devam ederdi. Ki belki de bu sırada gerçekten katil olan kişi varsa; o da gözden kaçmamış olurdu.
***
Gelelim gerçekleşen sürece;
-Mağusa polisi, olayın ilk gününden itibaren -bugün hala- anne dahil aile yakınlarının ve yakın arkadaşlarının ifadelerini almayı adeta reddetti, avukatlarla kavga etti.
-Alınan bir ifadeden de H.A ile ilgili kısmı çıkardı, tutanaklara geçmedi. Sadece buraya kadar bile polis görevini kötüye kullanarak suç işledi!
-H.A’yı tahkikatın ilk gününden bu güne kadar 1 saatliğine bile görevden uzaklaştırmadı! İskele Polis Müdürlüğü‘nde çalışan H.A, tahkikat konusunda deneyimli bir polis olmasına, polisin neyi delil kabul edip etmeyeceğine ve tahkikatta neler yapılıp yapılmayacağına son derece hâkim olmasına rağmen görevde kalmaya devam etti! Bu durum şüpheleri bir kez daha artırdı!
-Aradan günler, haftalar geçti. Kamuoyunun baskısıyla Polis Genel Müdürlüğü açıklama yapmak zorunda kaldı ve sadece “H.A’dan da ifade aldık” demekle yetindi.
-H.A’nın, Ahsen’in öldüğü ya da öldürüldüğü saatlerde nerede olduğunu ispatlayıcı hiçbir belge, bilgi sunmadı!
-Neden görevden el çektirilmediğini açıklamadı.
-Annesi dahil ailenin ve yakınlarının ifadelerinin neden alınmadığını açıklamadı. İfadeleri almayan polisler hakkında işlem yapmadı!
-H.A’nın adının verilen ifadeden nasıl olur da çıkarıldığını açıklamadı.
***
Ve ne oldu?
Günler sonra da H.A‘nın adı polis terfi listesinde karşımıza çıktı!
Yani H.A, bu soruşturma kapsamında açığa alınsaydı, hakkındaki şikâyetler tutanaklara geçip yürürlüğe koyulsaydı, o terfi gerçekleşmeyecekti!
Yani her şey H.A‘nın terfii için yapılmıştı!
Evet, bir genç kadının ölümü, bir polisin terfiinden daha önemli değildi!
***
Üstelik Ahsen’in, daha önceki süreçte H.A’dan şiddet gördüğü gerekçesiyle darp raporu alıp polise gittiği de biliniyor. Beraber gittiği arkadaşı bunu anlatıyor.
Oradaki polisin Ahsen’in ifadesini, “H.A’nın rütbesi düşer, yükselemez” gerekçesiyle almamak için 40 takla attığını söylüyor.
Yani bugün Ahsen’in ölümüyle hiçbir bağlantısı olmasa da kadına şiddet uygulayan bir polis, terfi ettirilmiş oluyor.
***
O dönem Ahsen’in ifadesini almayan ve görevini kötüye kullanan polis tespit edildi mi? Soruşturma başlatıldı mı? Bu sorular da cevap bekliyor.
Özgür Gazete‘nin edindiği bilgilere göre; olayın ilk günlerinde ifadesi alınan H.A, bir telefon mesajı gösteriyor polise. O mesajda H.A’nın bir arkadaşına, “Ormana geldim, biraz yalnız kalıp kafamı dinleyeceğim” dediği görülüyor.
Yani H.A, “Bakın ben olay günü ormanda yalnızdım” diyor ve polis bunu ispat kabul edip, “H.A olay günü ormandaydı” diyebiliyor.
Bunun teyit ve tekzibi yapılmıyor. Sadece bir mesaj gösteren H.A, olaydan sıyrılmış oluyor.
***
Ayrıca kamuoyunda ilk günden bu yana “H.A Mağusa polisinde mi yoksa İskele polisinde mi çalışıyor?” sorusu bilinçli şekilde cevaplanmıyor, ortalık flu bırakılıyor ve H.A’nın, Mağusa’da görev yapan bir başka polisle karıştırılmasına adeta ortam yaratılıyor.
Halbuki H.A, Mağusa polisinden tam 3 sene önce sürülüyor. Yani 3 senedir İskele Polis Müdürlüğü’nde çalışıyor. (Bunun sebepleri başka bir yazının konusu)
Ahsen’in şüpheli ölümünün soruşturması değil sadece bir başka polisin adının da bu olaya karıştırılması da bilinçli şekilde organize ediliyor.
Her şey H.A için!
İnsan merak ediyor değil mi!
Neymiş bu H.A!
***
Avukatların 3 dilekçesi var poliste. bunlardan biri de; “Soruşturma başka bir ilçeden tamamen bağımsız bir tahkikat polisine verilsin”
Ne kadar makul bir talep değil mi?
Ama hayır, oda yapılmıyor!
***
Şimdi soruyoruz, H.A’nın aklanma hakkını kim elinden almış oluyor? Toplum mu yoksa polis teşkilatının ta kendisi mi?
Toplum neden hala onu şüpheli konumunda görüyor? Delirdi mi bu toplum?
H.A’yı koruyanlar kimler? Neden normal bir vatandaş gibi muamele görmedi.
Hakkında bu denli şaibeler olan, kadına şiddet uygulayan polis terfii ile ödüllendirilirken, böyle bir polise kim nasıl güvenecek? Teşkilat bu durumdan hiç utanmıyor mu?
Peki ya teşkilatın bağlı olduğu GKK, bu durum onun da umurunda değil mi?
***
Velhasıl kelam;
PGM yaptığı açıklamalarla medyayı suçlayacağına, şu utanç tablosuna bakmalı. Varsa eşlerinin, kızlarının ve annelerinin yüzüne rahatlıkla bakabilmeli.
Biz kız kardeşimiz Ahsen için konuşmaya, yazmaya devam edeceğiz.
Erkek egemen polis/asker teşkilatının bu rezalet sürecini yüzlerine vurmaya devam edeceğiz.
Bu iş burada bitmedi!
Bu köşe yazısı ilk defa 24.06.2025 tarihinde yayımlanmıştır.
Kaynak: BİLAL’E ANLATIR GİBİ: İSKELE POLİSİ’NDE GÖREVLİ H.A NEDEN HALA BAŞ ŞÜPHELİ?