ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Konstantinopolis’i Türklerden kurtaracak ve ona Bizans dönemindeki ihtişamını geri kazandıracak ‘sarışın ırk’ (Ruslar) ile ilgili Rahiplerin yaydıkları (Tanrıların kehanetleri olarak da bilinen) mitlerle yaşayan dindar kilise müdavimleri ve Ortodoks fanatikler, geçtiğimiz hafta Rusya Ana tarafından ağır bir darbe aldılar.
Cumhurbaşkanı Putin, adanın uzun süre acı çeken Rum Ortodoks çoğunluğundan çok işgalcilerine sempati duyma ihtimali yüksek Sünni bir Müslüman olan Murat Magometovich Zyazikov’u Kıbrıscığa yeni büyükelçi olarak atadı. Zyiazikov kendini üçüncü Roma’yı kuracak sarışın kurtarıcılardan biri olarak bile görmüyor olabilir.
Rusya Ananın adadaki destekçileri, Zyazikov Müslüman olmasaydı, uzun yıllar KGB’de [Sovyet dönemi Rus İstihbarat Teşkilatı]ve Sovyetlerin yıkılmasının ardından yerini alan FSB’de [Rus İstihbarat Teşkilatı] çalışmışolmasını ve 6 yıl boyunca İnguşya Cumhuriyeti’nin nefret edilen gaddar cumhurbaşkanı olarak görev yapmış olmasınıgörmezden geleceklerdi.
Zyazikov, 2008 yıllında, dönemin [Rusya] Federasyonu Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev tarafından İnguşya cumhurbaşkanlığı görevinden kovulmuş. Zyazikov’un görevden alınması, uçakta tartıştığı muhalif gazeteci Magomet Yevloyev’in Nazran’da polis tarafından tutuklanması ve ardından nezarette öldürülmesinden sonra gerçekleşmiş.
Yeni büyükelçiyle röportaj yapacak RİK/KHA/Fileleftheros gazetecilerinin, Zyazikov’un selefine gösterdikleri hürmetin aynısını gösterdikleri sürece, korkmalarını gerektirecek bir durum yok.
BAZILARI bu atamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapılan bir lütuf olarak yorumladı, ki bu ortada dolanan diğer hipotezden daha rahatlatıcı bir durum.
Putin dokuz yıl boyunca görevde olan büyükelçisini –işgüzar, öğretici ve kibirli Stan Osadchiy’ı – çok yumuşak buldu. Yerlilere karşı daha sert bir tavır içinde olan birini istedi. Özellikle de şimdi daha fazla kişi siyasi iktidarın Rusya Anaya olan yüz kızartıcı bağımlılığını sorgularken.
Zyazikov, devlet medya kuruluşlarımız ve Filelefteros aracılığıyla talimatlarını açık bir şekilde veren, düzenli olarak çıkarlarımız için neyin en iyisi olacağının söyleyen ve Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından hükümetin AB yaptırımlarını uygulama kararı ile ilgili tehdit seviyesine varan açıklamalar yapan Stan’dan daha fazla ne yapabilir ki?
Son olarak, birkaç hafta önce Stan, bir grup protestocu Rusa mutfak bıçağı çeken Ukraynalı sarhoş bir kadın hakkında cinayete teşebbüs suçlaması getirilmediği ve kefaletle serbest bırakılmasına karar verildiği için yetkililere çıkışmıştı. Moskova’nın bir ‘terör eylemi’ olarak nitelediği cinayet girişiminde hiç kimse yaralanmamıştı (son bölüme de bakınız).
Zyazikov’un gelişiyle ilgili başka bir teori daha var. Eski bir KGB ve FSB ajanı olarak, elçiliğin casusluk birimini daha iyi yönetebilir, burada yaşayan Rusları daha iyi takip edebilir ve Putin’in düzenlediği özel operasyon hakkında kimsenin şüphelerini açıkça dile getirmemesini sağlayabilir.
DIŞİŞLERİ bakanlığı eski daimî sekreteri ve büyükelçi Alexandros Zenon, bir kez bakanlığın geleneksel yalakalığına aykırı davranarak Stan’a ofisini terk etmesini söylemişti.
Radyo Proto’da Zyazikov’un atanmasıyla ilgili konuşan Zenon, Stan’ın siyaset ve kilise diplomasisi ile ilgili konularda sıkça problem ve hoşnutsuzluk yaratan pis müdahaleci huyundan söz etti. Stan aynı zamanda Ukrayna kilisesinin özerkliğini tanıyan kiliseyi açıkça sansürlemiş ve Ekümenik Patriği Türk ordusunda hizmet etmekle suçlamıştı.
Zenon, radyo programında, ofisinde gerçekleşen bir toplantıda, Stan’ın kendisinden Rusya’nın çıkarları ve hedeflerini gerçekleştirebilmesi için “AB’ye verdiğimiz taahhütleri yasadışı bir şekilde ihlal etmemizi” talep ettiğini anlattı. “Bana aynı zamanda çok açık bir şekilde bizi dinlediklerini ve izlediklerini söyledi. Yani telefonlarımızın vs dinlendiğini.”Zenon tam da bu sırada konuşmayı bitirmiş ve Stan’ın ofisinden ayrılmasını istemiş.
Ciddi ve saygın bir büyükelçinin, Rus elçiliğinin telefonları dinlediği yönünde yaptığı şok edici açıklama, medyada hiçbir yer bulmadı ve sadece Politis’ın radarına takıldı. Sanırım başka hiç kimse, Kıbrıs konusundaki ilkeli duruşundan vazgeçer ve siyasilerimizi gizlice dinlemeyi bırakır diye, Moskova ile ilişkileri tehlikeye atmayı göze alamadı.
SAĞLIK Sigorta Kurumu başkanı, Tomas Antoniu, çıkar çatışması nedeniyle istifa etmek zorunda kalmasının ardından basın tarafından Zeta muamelesi gördü [Çevirmenin notu: Bir süre önce hayatını kaybeden Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Zeta Emilianidou ölümünün ardından medya tarafından bir aziz olarak lanse edilmişti].Çıkar çatışması komitesi, Antoninu’nun fiyoterapist olan eşinin, Gesy [Genel Sağlık Sistemi] kapsamında hizmet verdiğini tespit etmişti.
SSK’nın 10 yıldır başkanlığını yapan Akel’li Antoniu, Ağustos başında Prez Nik’e istifasını sunmuştu ve cumhurbaşkanıda komitenin hazırladığı raporu kendisine teslim etmesinin ardından, çarşamba günü istifayı kabul etmek zorunda kaldı. Cumhurbaşkanı görüşlerini, Antoniu’nun istifasını “üzülerek” kabul ettiğini açıklayarak ortaya koydu.
Bu da medyanın koro halinde arkasından yas tutmasına neden oldu. “Halk olarak Antioniu’ya yakın tarihimizdeki en büyük reformu yaptığı için müteşekkir olmamız gerek, kendisi bir dolandırıcı olarak yansıtılmamalı ve görevden ayrılması bu kadar kolay kabul edilmemeli” diye yazdı bir köşe yazarı. Bir başkası şunu sordu: “Tomas SSK’nin başında olmasaydı, bizler Gesy’ye sahip olacak mıydık?”
Müritlerinin vardıkları ortak görüş, Antioniu’nun, Keve [Rum Ticaret ve Sanayi Odası] ve Oev’in [Rum İşverenler ve Sanayi Federasyonu] SSK yönetim kuruluna atamak istediği deccal Dr. Agathangelou konusunda hükümet ile uzlaşmayı reddettiği için cezalandırıldığı yönünde. Böylece kutsal sağmal inek olan Gesy ilk şehidini verdi.
Çıkar çatışması komitesinin Tomas hakkındaki raporu yayınladıktan sonra, Odysseas’in “ben size söylemiştim” tarzı bir açıklama yapmaması nedeniyle biraz hayal kırıklığı içindeyim.
Çıkar çatışması mevzusu gündeme geldiğinde, her şeyi araştırmayı kendine görev bilen Odyesseas, resmen kendisini ilgilendirmemesine ve kimsenin kendisinden böyle bir talepte bulunmamasına rağmen konuyu araştıracağını açıklamıştı.
Hükümet konuyu komiteye aktardığını duyurduktan bir gün sonra, kendi araştırmasının sonuçlarını açıklayarak bir çıkar çatışması olduğunu belirtmiş ancak tespiti tamamen göz ardı edilmişti. Bu da egosu için çok acı verici olmalıydı. Şu an haklılığı kanıtlandı ve hepimiz kendisi için çok mutluyuz.
SAĞLIK Bakanlığı müsteşarı Dr Kristina Yiannaki, Tel Aviv’deki Sheba Tel HaShomer hastanesine ziyareti sırasında hastane yöneticileri tarafından, “uzun yıllar kamu sağlığına yapmış olduğu” hizmetler nedeniyle onurlandırılmıştı. Ziyareti sırasında kendisine sağlık bakanı Mihalis Hajıpantela eşlik etmişti.
İyiliğe inanmayan bir edepsiz olarak, Dr Yiannaki’nin onurlandırılmasının birçok Kıbrıslı hastayı Tel Aviv’deki hastaneye bizim ödediğimiz vergilerle tedaviye göndermesiyle alakalı olduğu yönünde şüphelerim var.
Bu kötümserliğimin en az bir kişi tarafından daha paylaşıldığını öğrenmenin beni rahatlattığını da belirtmek isterim. Kıbrıscığın Twitter camiasından, Gourounaki isimli bir şahıs, Dr Yiannaki’nin onurlandırılması konusunda aşağıdaki tweet’i yayınladı.
“Her gün karışık kebap yediğim ve en iyi müşterisi olduğum için mahallemin kebapçısı tarafından onurlandırılmam gibi bir şey.”
İÇİŞLERİ bakanı Nikos Nuris fonlarındaki 7 milyon Euro’luk bir açığı kapatmak için Kıbrıslı Türklere ait malların yönetimi ile ilgili yasada yapılan değişiklik önergesini gelecek ay meclise göndereceğini açıkladı.
Açığın kira ücretlerinin çok düşük olmasından kaynaklandığını iddia etmesine karşın, ortada mülkleri kullananların birçoğunun o düşük kira ücretlerini bile ödemediği yönünde sinsi bir şüphe var.
Değişiklik yasasının geçmesi durumunda, elinde KT malı olanlara mülkiyet hakkı da tanınacak ve bu kişiler mallarınıçocuklarına miras olarak bırakabilecek. Nuris ise pek ikna edici olmasa da, yasada yapılacak bu değişikliğin mallarıelinde tutanları malların bakımı için yatırım yapmaya teşvik edeceğini söyledi.
Mülteci statüsünü miras yoluyla geçen bir hak haline getirmelerinin ardından hükümet KT’lere ait kiralanan mülkleri de miras yoluyla geçen bir hak haline getirmeye karar verdi. Yani eğer çocuğu olmayan bir mülteci elinde KT’lere ait bir mülk tutuyorsa, öldüğünde mülkü, mülteci olmasa da eşine devredebilecek mi? Kadının bir önceki evliliğinden olan ve evde yaşayan çocukları varsa, bu kişiler de mülteci değilse, ev miras olarak onlara geçebilir mi? Bahse girerim yasada yapılan değişiklikler bu soruları cevaplayamaz, zira tek amaç tapu vermeden kişilere mülkiyet hakkı tanımak.
RUS Yoldaşların Koordinasyon Konseyi, bir grup Rusa bıçak çeken şüphelinin duruşmasının görüşüleceği Larnaka Kaza Mahkemesi önünde, pazartesi günü saat 8’de bir eylem düzenleyeceğini açıkladı.
Komiteden elde edilen bilgiye göre, “zanlının, hareketinin ciddiyetini yansıtmayan hafif bir suçla itham edilme ihtimali bulunuyor.” Komite aynı zamanda ‘Rus Araştırma Komitesi’nin kadına karşı “etnik nefrete dayalı olarak iki veya daha fazla kişiyi öldürmeye teşebbüs” suçlamasıyla ceza davası açtığını açıkladı.
Rusları dünya tarafından zulümedilen mağdurlar olarak yansıtan komite, açıklamasında, “Bugün adil ve tarafsız bir yargılanma için hakkımızı savunuyoruz” dedi. Pazartesi günü hakkında dava okunacak ve Koordinasyon komitesi tarafından çoktan cinayete teşebbüsten suçlu ilan edilen Ukraynalı kadına da bu şekilde yargılanma hakkını tanımamalarıise utanç verici. Bu nedenle, mahkemelerin önünde “hafif suçlamaları” protesto edecek bir linç grubu toplanacak.
