ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
İlk önce bayraktı. Diğer tarafta kilometrelerce uzaktan görülebilsin diye 425 metre genişliğinde ve 250 metre yüksekliğinde bir bayrak. Gece bile, üzerine yerleştirilen binlerce ışık sayesinde daha da net görülebiliyor; o kadar ki altında yazan “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısı net bir şekilde okunabiliyor. Bayrağın [dağa] çizilmesinin üzerinden onlarca yıl geçti. Ona baktıkça, öfke, karamsarlık ve yenilgiyi hissedersin (Bunun herkes için geçerli olup olmadığından emin değilim). Ama gerçek şu ki hepimiz bunu yapmaktan kaçınıyoruz. Ya o duygularla yüzleşmek istemediğimizden ya da varlığına o kadar alıştık ki onu görmeden de bakabildiğimizden.
Ta ki, her biri 32 metre yükseklikte olan altı minareli dev caminin arka fonu haline gelene kadar. Söylenenlere göre 6 bin kişilik kapasitesiyle Doğu Akdeniz’in en büyük camisi ve bünyesinde bir de İmam Hatip okulu barındırıyor. İnşa edildiği Haspolat bölgesi artık eskisi gibi değil, tıpki artık hatırladığımız gibi olmayan diğer birçok yer gibi. Bu yerlerdeki eski işaretler kayboluyor ve yerlerine “artık herşey bitti, geri dönüş yok” diye haykıran semboller dikiliyor. Umutları nasıl canlı tutabilirsiniz? Tüm bunları nasıl ortadan kaldırabilirsiniz? Belki, sadece görsel olarak. Tıpkı bir fotoğrafta bayrağı kaldırıp yerine “hepimizin terapiye ihtiyacı var” sloganını yazan Kıbrıslı Türk sanatçının yaptığı gibi. Ya da bir grup sanatçının bayrağı Alexander Milov’un “Aşk” isimli heykelinin reprodüksiyonuyla değiştirme önerisi gibi. Birbirlerine sırtlarını dönerek oturmuş iki yetişkinin içinde hapsolmuş ve birbirlerine ulaşmaya çalışan iki çocuğun heykeli.
Ara sıra, şu an olduğu gibi seçim dönemlerinde, adaylar müzakerelerin yeniden başlaması için her şeyi yapacaklarını söylüyorlar. Bu vaat bir kez daha seçim yarışının ana unsurlarından biri haline geliyor gibi görünse de pratikte – ve çelişkili bir biçimde – gerçek olan, az sayıda insanının kaleleri ve camileri yerinden hareket ettirebilecek görüşmelerin başlayabilmesinin kolay olduğuna inandığıdır. Türkiye sistematik ve düzenli bir şekilde durumu bugünkü haline getirdi ve tabii ki bunu kendi kusurlarımızı bize karşı kullanarak yaptı.
Üstelik bazılarımız dev caminin ve arka planında Beşparmaklardaki bayrağın fotoğrafına bakıp kum saatinin boş olduğunu hissederken, Cumhurbaşkanımız tek bir sözle adayların kazanma ihtimallerini desteklemek veya baltalamak için küçük siyasi oyunlar oynamakla meşgul. Bu durum artık sadece bizi hasta edecek bir durum değil.