ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
GENEL OLARAK
Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla, seçim kampanyasının ortasında ve İngiliz Başbakanına karşı güvensizlik oylamasının ardından, devlet ve vatandaşlar olarak, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının nasıl seçildiğine kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum.
1964 sonrası tarihsel bilgi ve deneyimler, beceriksiz veya siyasi olarak tutarsız ya da rüşvetçi ve sahtekar da olsa, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı‘nın ne siyaseten ne de yargısal olarak denetlenerek kontrol altına alınamayacağınıgöstermiştir. Kıbrıslı Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Kıbrıslı Türk yetkililerin ayrılması ve tüm yetkilerin Cumhurbaşkanına aktarılmasıyla birlikte zaruret hali doktrini Cumhurbaşkanı üzerinde kontrol sahibi olma olasılığınıortadan kaldırmış oldu. Toplumsal kontroller ve dengeler artık mevcut değil. Bunun sonucunda Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’nu atayıp görevden alabiliyor. Tüm bağımsız memurları ve yarı devlet kuruluşlarının tüm üyelerini atayabiliyor. Eğitim Hizmeti Komisyonu ve Kamu Hizmeti Komisyonu üyelerini atayabiliyor. Kilit pozisyonlardaki yaklaşık 1000 kişinin atamasını yapabiliyor. Anayasamızda yer alan temel güçler ayrılığı çerçevesinde Meclis bazı yasa tasarılarını geri gönderebilir veya fonlarda kesinti yapabilir ama esaslı bir kontrol uygulayamaz. Cumhurbaşkanı sadece vatan hainliği durumunda ya da cezai veya yüz kızartıcı bir suç işlemesi halinde Yargı tarafından kontrol edilebilir.
Başka yerlerde
Daha olgun bir demokratik sisteme sahip diğer ülkelerde, siyasi yetkililerin, örneğin vatan haini olarak veya tecavüze teşebbüsle suçlanmadan, çeşitli gerekçelerle kontrol edilebileceği, denetlenebileceği, yargılanabileceği ve hatta çeşitli gerekçelerle itham edilebileceği prosedürler vardır. Richard Nixon Watergate yüzünden istifa etti; Başkan Bill Clinton pantolonundaki bir leke için; Macaristan Başbakanı doktora tezinde intihal tespit edildiği için; Almanya Başkanı ise indirimli bir daire satın aldığı için çok sayıda soruşturmaya maruz kalmıştır.
Geçen hafta Büyük Britanya’da «Partygate’in» sonuçlarını gördük: Hükümetin Covid 19 salgını sırasında kapanma ilan etmesine rağmen Boris Johnson ve ekibindeki bazı üyelerin Başbakan’ın 10 Downing Street’teki konutunda düzenlenen partilerle kapanmayı ihlal ettiklerine dair Başbakan Boris Johnson’a yönelik suçlamalar yapıldı. İngiltere polisi yasayıçiğneyen vatandaşlara ağır cezalar verirken Başbakan kendini yasanın üstünde gördüğü için İngiliz halkı öfkelendi. Kendi partisi tarafından Boris Johnson’a karşı güvensizlik oylaması yapıldı ve Başbakanlık görevinden alınması talep edildi. Muhafazakar Partili 359 milletvekilinden 211’i Johnson lehinde oy kullanırken 148’i aleyhine oy kullandı. Oylamayı kazanmayı ve şimdilik Başbakan olarak kalmayı başardı. Ancak, The Guardian gazetesinin yorumladığı gibi, ‘Muhafazakar milletvekillerinin neredeyse % 40′ının Johnson’ın iktidarda kalmasını istemediği gerçeği, Johnson’ın liderliği önümüzdeki yıl pratik olarak şüpheye düşürmese de, yakın gelecekteki gelişmelerin bir ön göstergesidir».
Kıbrıs’ta
Mutatis mutandis, kurumsal olarak ne kadar geride olduğumuzu anlamamız için, AKEL veya DISY’nin Demetris Hristofiyas veya Nicos Anastasiades’in istifa etmesini talep eden bir güvensizlik oyu sunma olasılığını hayal edin. Sizce bunun kaç ışık yılı gerisindeyiz?
Her halükarda, Kıbrıs’ın başkanlık sisteminde güvensizlik oyu verilemiyor, bu yüzden cumhurbaşkanı üzerinde kontrol sağlamak daha da zor. Bu fenomen son derece tekrarlanabilir bir durum:
* Tassos Papadopulos, Miloseviç‘in şirketleriyle ilgili suçlamalardan, Sırp hükümetinin hala aradığı on milyar dolardan ve Financial Times ile olan davalarından kurtulmayı başardı.
* Demetris Hristofyas, Engomi’deki evinde inşaat işleri için müteahhit Miltis’e borçlu olduğu parayla ilgili suçlamalardan kurtuldu. Mari patlaması için elbette hakkında bir soruşturma açıldı, ona siyasi yükümlülükler yüklendi, ancak istifa etmeye zorlanmadı.
* Nicos Anastasiades, 2013 ve 2018 ‘de bakanlarına dayattığı ve herhangi bir ihlal durumunda siyaseten kelle alacağına dair uyarılarda bulunduğu etik kuralları ihlal ederek, Suudi Arabistanlı arkadaşı tarafından ödenen Seyşeller’deki bedava tatilleriyle ilgili tepkileri görmezden geldi.
Her üç durumda da, Kıbrıs olgun bir demokrasi ve yasalara saygılı bir devlet olsaydı, en azından soruşturmalar bu ülkenin bağımsız ve (önemli olan nokta burası) hukuken dava açabilecek yetkilileri tarafından yürütülürdü. ABD’de, Donald Trump henüz Başkanken, biri Kongre, diğeri ise bağımsız bir ceza savcısı tarafından olmak üzere iki soruşturma ile karşıkarşıya kaldı.
Kıbrıs’ta, elbette, sorularımıza verilen cevaplardan da anlaşılacağı gibi, bağımsız bir otoritenin vatana ihanet, cinayet veya tecavüzle itham edilmediği sürece, bir cumhurbaşkanını mahkemeye götürebileceği bir yasa yoktur! Diğer tüm suçlar için, Cumhurbaşkanı medya tarafından eleştirilebilir, ancak yasal olarak ona dokunulamaz. Örneğin, hepimiz devlet bütçelerine göre bir cumhurbaşkanının maaşının yılda 100.000 Euro olduğunu biliyor olabiliriz: Varlıkları ve fonlarının kaynak beyanında bulunurken bu bilgileri dahil ediyor ama aynı zamanda milyoner olduğunu da beyan ediyor ve bundan herhangi bir sorun çıkmıyor. Kendi ülkelerinde aranan ve Kıbrıs pasaportu edinmiş çeşitli Rusların özel jetleriyle seyahat edebiliyor ama bunda yanlış olan hiçbir şey olmuyor. Kendi hukuk bürosundan avukatlar, farklı bir firma için çalıştıklarına dair yalan beyanda bulunarak, kendi başkanlık ettiği devletin havayollarıyla iş bağlamaya çalışıyor ama kimin umurunda?
Tekrar ediyorum: Bir Kıbrıs Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten, tecavüzden veya sokak ortasında bir vatandaşıöldürmekten yargılanabilir. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı Sarayı‘nın önündeki kavşakta aşırı sürat yapan CumhurbaşkanlığıMuhafızlarının aracı, Tassos Papadopulos’da olduğu gibi gazeteci Stella Sourmeli’nin arabasını hurdaya çevirirse elbette bunda cevaplanması gereken bir durum yoktur. Kıbrıs Cumhurbaşkanının karayolları yasalarındaki tüm kurallarıçiğneyerek ‘deli gibi’ araba kullanma hakkı vardır. Asıl çirkin olan, başkanlık arabasını yasaları uygulamaktan sorumlu polis memurlarının kullanıyor olmasıdır.
Cumhurbaşkanlığı adayları
Yukarıdaki düşünce ve endişeler ışığında, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi için tüm adayların, ülkemizin sergilediği bu devasa açığa ilişkin tutumlarını net bir şekilde ortaya koymalarını bekliyoruz ki bu elbette sadece bir demokrasi açığıdeğil, aynı zamanda bir yolsuzluk aracıdır.
1964’te Zaruret Hali Doktrini kapsamında bize kalan Anayasamız artık ülkemize hizmet etmiyor. Gerekli yetki kontrol ve dengelerini sağlamıyor, şeffaflığa ve yürütmeye yükümlülüklerin atfedilmesine hizmet etmiyor.
Anayasanın birçok yönü şimdiye kadar değiştirildi; sonuç olarak tüm değişikliklerin anayasal düzende sorunlara neden olduğu bahanesi muhtemelen inandırıcı değildir.
Cumhurbaşkanının yetkilerini azaltmak ana hedefiyle derhal Anayasada reform yapmak için harekete geçmeliyiz. Cumhurbaşkanıyla ilgili denetim ve dengelerin getirilmesi için anlamlı bir prosedür oluşturulmalıdır. Cumhurbaşkanıherkesi ve her şeyi atayamaz. Etrafında kendi insanları olması mantığı Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı‘nda 5-10 kişi için geçerli olabilir. Ancak Başsavcıyı, Baş Haznedarı, Yüksek Yönetim Denetçisini, Kıbrıs Yayın Kurumu (RIK), Kıbrıs Elektrik Kurumu, Kıbrıs Telekomünikasyon Kurumu (CYTA) yönetim kurullarının Başkanlarını, Kamu Hizmeti Komisyonu ve Eğitim Hizmeti Komisyonu üyelerini atayamaz. Hatta işgal altındaki köylerimizin muhtarlarınıda atayamaz.
Anayasada yapılacak değişikliklerle belirli devlet yetkililerini ve diğer yetkilileri atamanın demokratik ve şeffaf bir yolunu bulmamız gerekiyor. Bu şekilde kurumlar bağımsız ve rekabetçi bir şekilde işleyecek, ülkemizde daha derin bir demokrasi tesis edilecek ve bu da daha fazla liyakat ve şeffaflıkla sonuçlanacaktır.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, Kıbrıs’ın normal bir Avrupa devleti olma yolunda çalışmaya başlamasıgerekiyor. Bunun için elbette sadece siyasetçilerin değişmesi yeterli değildir. Her bir Cumhurbaşkanının seçilmiş bir diktatör gibi hareket etmesine olanak tanıyan yasal çerçevenin de değişmesi gerekiyor. Ama her şeyden önce bizlerin de değişmesi gerekiyor.