| Kıbrıs Sorunu |PHILELEFTHEROS

GÖZ BOYAMA…

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik, “müzakerelerin yeniden başlaması için dürüst bir çaba” isimli absürt tiyatro oyununu bir kez daha izliyoruz. Beş yıllık hareketsizlikten sonra, Rum tarafı, iki toplumlu diyaloğun yeniden başlaması gerektiğini hatırladı. Muhtemel muhatapların pozisyonlarının, iletişimsizlik ve megafon diplomasisi ile domine edildiği bir sağırlar diyaloğu aslında. Bir tarafta federal modeli hatırlayan Nikos Anastasiadis ve çalışma arkadaşları, diğer tarafta Türkiye’nin iki devletli çözüm modelini hiçbir fırsatı kaçırmadan destekleyen “inatçı” Ersin Tatar. Değişen bir şey yok.

 

Tüm bu akıl karışıklığı içinde, Cumhuriyet’in Cumhurbaşkanı bir aydınlanma yaşamıştır. Kıbrıslı Türk lidere, Güven Yaratıcı Önlemlerin tartışılması ve uygulanmasından yola çıkarak müzakereleri yeniden başlatma çağrısı içeren bir mektup gönderir. Güven Yaratıcı Önlemlerin başta gelen önerileri arasında, Maraş’ın (tüm yasal hak sahiplerinin haklarına halel gelmeksizin) BM’ye iade edilmesi ve eş zamanlı olarak Ercan Havalimanı’nın BM gözetiminde uluslararası uçuşlara açılması var. Dönemin AB başkanlığını yürüten Finlandiya tarafından desteklenen bu öneri, ilk kez 2006 yılında ortaya çıkmış ve havalimanını tamamen kendi çalıştırmak isteyen Türk tarafınca tartışmasız bir şekilde reddedilmişti. O zamandan bugüne, öneri birkaç kez dostlar alışverişte görsün diye çekmeceden çıkarılmış ve ortaya atılmıştı. O zaman olduğu gibi, bugün de değişmeyen amaç, Rum tarafına bir şeyler yapıyor görünümü kazandırmak ve çözüm istediği algısını yaratmaktı. Bu “göz boyama” durumu gibi bir şey, zira o zaman da olduğu gibi bugün de amaç, Kıbrıs Rum tarafının çözüm istediğini ve buna yönelik bir şeyler yapıyormuş gibi davrandığını göstermek olmuştur.

 

Eğer Rum tarafı gerçekten Güven Yaratıcı Önlemleri teşvik etmek istiyorsa, eğer Cumhurbaşkanı ve çalışma arkadaşları gerçekten iki toplum arasında yok olan güveni yeniden tesis etmek istiyorlarsa, kalıbın dışına çıkarlardı. İki toplumun insanlarının da günlük hayatlarına doğrudan ve olumlu bir etki yaratacak öneriler yaparlardı.

 

Bu tür önlemler var, tam da önümüzde duruyorlar, yeter ki görmek isteyelim. Güven Yaratıcı Önlemlerin desteklenmesi şov amaçlı olmadığı ve yakınlaşmayı hedeflediği sürece tabii ki. Örneğin, yeşil hattın her iki tarafında da elektrik çok pahalı. Hatta, işgal altındaki kuzeyde çağdışı bir elektrik santralı bulunmakta. Bazen çalışıyor bazen de çalışmıyor. İki toplum, liderliklerin gerçekten istemesi durumunda, ara bölgede dev foto-voltaik tesisler kurabilirler ve burada üretilecek elektriği tüm adaya yayabilirler. Ülkenin hiç eksilmeyen güneşinden tam anlamıyla faydalanarak yenilebilir enerji kaynaklarına odaklanabilirler. Yeşil enerjiden sağlanacak ortak faydanın yanı sıra, Kıbrıslı Rumlar ihtiyatlı bir şekilde kuzeydeki santralın iyileştirilmesi için Avrupalı yatırımcılara onay verirken, Türkiye ve Kıbrıslı Türkler de, prensipte, kapalı Mağusa kentindeki çalışmalar ile ilgili dikkat çekmeden (açıklanmayan) bir moratoryum uygulayabilirler.

 

Siyasi irade olması halinde, görüşülebilecek diğer bir Güven Yaratıcı Önlem, hidrokarbonlar konusu olabilir. Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesinde gelecekte çıkarılacak doğal gazdan elde edilen gelirlerden Kıbrıslı Türklerin payının yatırılacağı emanet hesabı açabilir. Yıllardır bu hesabın açılacağı söyleniyor ancak bu söylem şu an sadece kâğıt üzerinde kalmış durumda. Aynı zamanda Kıbrıslı Türkler hidrokarbon gelirlerinin nasıl kullanılacağının belirleneceği bir foruma davet edilebilir. Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı da Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesinde yürüttüğü yasa dışı ve uygunsuz bir şekilde sürdürdüğü kazı çalışmalarını durdurabilir.

 

Kıbrıs sorunu 50 yıldır devam ediyor. Artık hiçbir şey kolay değil, zira Rauf Denktaş’ın yaratmayı çok istediği “gerçekler” oluşmuş durumda. Siyasi iklimi değiştirmek için, yıllardır “tekrarlanan” siyasi entrikalar ve uyuşmazlık içinde sarmalanmış Güven Yaratıcı Önlemlere değil, iki toplum arasındaki güveni yeniden oluşturacak karşılıklı inisiyatiflere ihtiyaç var.

Kaynak: GÖZ BOYAMA…

image_printPrint
LEFTERIS ADILINIS | PHILELEFTHEROS
Yunan asıllı Lefteris Adilinis Londra’daki BBC World Service’de on yıl çalıştıktan sonra 2001 yılında Kıbrıs’a taşınarak siyasilere ve diğer yasa yapıcılara benzeri görülmemiş bir erişim ile kendini hızla Kıbrıs’taki siyasi konularda önde gelen bir analist olarak kabul ettirdi. Kıbrıs siyaset yelpazesindeki medya kuruluşlarında yazı işleri müdürü olarak çalışan Lefteris Adilinis eşitlik ve tarafsızlık konusunda itibar sahibidir ve diplomatik çevreler ve iş çevreleri sık sık görüşlerine başvurmaktadır. 2019’da bir kariyer değişikliği yoluna giden Lefteris Adilinis şu anda bir hukuk firması olan Sinka LLC’nin direktörüdür.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR