ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
GEÇTİĞİMİZ Pazar günü yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Fidias Panayiotou’nun siyaset ve medya dünyasında yarattığı şoku izlemek çok keyifliydi. Kendinden memnun, kendini önemseyen, kendini yücelten sınıf, siyasi cehaleti bayrağı haline getiren Meniko’lu TikTok çocuğundan asla unutamayacakları bir dayak yedi.
Sonucun şokuyla o kadar uyuşmuşlardı ki, seçim sonrası demokrasinin kutlanması/şenliği/zaferi gibi alışılagelmiş klişelerden kaçındılar. Ve kesinlikle “tek kazanan demokrasiydi” diyemediler, çünkü tek kazanan, tek kişilik gösterisiyle Kıbrıscığın üçüncü en güçlü partisi olduğu ortaya çıkan Fidias’tı.
Reklam panolarına ve medya reklamlarına tek kuruş harcamadan, merkezdeki üç partinin (DİKO, EDEK, DİPA) elde ettiği toplam oydan daha fazlasını aldı ve kudretli AKEL’in sadece yüzde 2.4 puan gerisinde kaldı. Ve bunu, günlük canlı yayınlar aracılığıyla aptallık ve sıradanlığının reklamını yaparak elde etti.
TikTok ve YouTube’da zaten büyük bir takipçi kitlesine sahipti ve Kıbrıscığın önde gelen ‘influencer’ı olarak biliniyordu ki bu da sözde Fidias fenomeninin muhtemelen en endişe verici yönüdür. Banalliğin ticaretini yapan bir adamdan etkilenmek için oldukça zavallı bir insan olmanız gerekir. Belli ki nüfusun beşte biri için politikacılarımızın söylediklerinden daha eğlenceli.
MÜESSESEMİZ seçim sonuçları vesilesiyle tamamen haklı çıkmıştır, zira Nisan ayı sonunda bulunduğu bir kehanette “dünya, söyleyecek hiçbir şeyi olmayan politikacılara aittir” demişti.
Bu söz, Pazar günü diğer adayları büyük bir farkla geride bırakarak yeniden seçilme zaferini elde eden DİSİ milletvekili Loucas Fourlas’a atfen söylenmişti. Kayda değer hiçbir şey söylemediği ve yapmadığına emin olduğu için kimsenin Avrupa Parlamentosu’nda görev yaptığını fark etmediği beş yılın ardından, incelikli çalışmalarına devam etmesi için kendisine bir dönem daha verildi.
Fidias, Fourlas’tan daha yüksek bir seviyede, zira başkanımıza kazandıran formülü takip ediyor—çok konuşmak ama hiçbir şey söylememek. Avrupa Parlamentosu hakkında hiçbir şey bilmediğini itiraf eden Fidias’ın, Avrupa’da neler olup bittiği konusunda arkadaşı Fourlas tarafından bilgilendirilmeye dört saat harcaması ironik bir durumdu.
AYNI GÜN yapılan yerel seçimler, demokrasiden henüz vazgeçmememiz gerektiğini gösteren sonuçlar ortaya çıkardı. Baf’ta Fed Express’in DİKO, AKEL ve EDEK tarafından desteklenen rakibine rağmen yüzde 60 oyla yeniden seçilmesi demokratik sistemin henüz tamamen çökmediğini gösteriyor.
Bunun DİKO-EDEK’in kalesi Baf’ta gerçekleşmesi ise daha da dikkat çekicidir. Baflılar hakkındaki görüşlerimi değiştirmeyi ciddi bir şekilde düşünüyorum.
Nikos Tornaritis’in Lefkoşa belediye başkanlığı yarışındaki yenilgisi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisine ihanet ettiği için hak ettiği bir cezaydı.
Batıl inançları olan bir sade kahve içicisi, başkanlık seçimlerinde Başkan Nikos II’yi [Nikos Christodoulides] destekleyen tüm DİSİ adaylarının lanetlendiğine inanmaktadır. Tornaritis’in yanı sıra, amigolarından ikisi daha Pazar günkü seçimlerde yenilgiye uğradı.
Neandertal Baflı Costas Constantinou kaymakamlık seçimlerinde yenilgiye uğrarken, Strovolos Belediye Başkanı Andreas Papacharalambous da başkanlık sarayının aktif desteğine rağmen yeniden seçilemedi.
Cinsiyet eşitliği komiseri Josie Christodoulou’nun cinsiyet eşitliği planını uygulamadaki şahane çalışmalarına verdiği destek bile seçimleri lehine çeviremedi.
HER NE KADAR fazla yayın saati verilmemiş olsa da, kendini beğenmiş kaplumbağa sevdalısı Yorgos Perdikis’in ikinci defa seçilmesi tam anlamıyla felaket oldu. Perdikis’in milliyetçi yandaşları tarafından baltalanan liderin istifasının ardından partiyi kurtarmak için emeklilikten geri dönen Perdikis, bunun yerine partinin dibe vurmasına neden oldu.
Yeşiller Partisi geçtiğimiz Pazar günü oyların yüzde 1.3’ünü aldı ama şaşmaz Perdikis bununla ilgili hiçbir sorumluluk kabul etmedi. Seçim sonuçları konusunda endişeli olmadığını söyledi. Endişe konusunun “derin devletin sayıştay başkanına saldırısı” olduğunu söyledi.
Sanırım Yeşiller’in kötü performansının sorumlusu da derin devletti.
SAYIŞTAY BAŞKANINDAN bahsetmişken, kodaman avukat takımının, başsavcının uygunsuz davranışları nedeniyle görevden alınması için işlem başlatma yetkisine sahip olmadığı yönündeki iddialarının yargıçlar tarafından oybirliğiyle reddedilmesine çok şaşırdığını ve hayal kırıklığına uğradığını duydum.
Avukatlarından Geo Triantafyllides’e göre Odysseas’ın Çarşamba günü duruşmalar başlamadan önce Başsavcı George Savvides ile aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek üzere bir görüşme yapmayı teklif etmesinin nedeni muhtemelen buydu.
Avukatlar, uzlaşmaz ve kendini beğenmiş Odysseas’a sanki bu bir toprak parçası ya da eski bir borçla ilgili bir anlaşmazlıkmış gibi mahkeme dışında bir çözüm arayışına girmesinin iyi görünmediğini söylemiş olmalılar. Teklif dikkate alınmadı.
TANIK KÜRSÜSÜNDE Savvides, avukat arkadaşlarının hizmetlerini karşılıksız sunduğuna pek inanamadığı Christos Clerides tarafından sorgulandı.
Odysseas başlangıçta üç avukata kendi cebinden ödeme yapacağını beyan etmişti. Avukatlara ödeme yapabilmek için evini ipotek ettirmesi gerekecekti çünkü üst düzey bir devlet memurunun maaşı bile, hizmetleri karşılığında yüksek ücret talep ettiği bilinen üç avukatın yasal masraflarını karşılayamazdı.
Daha sonra kamu yararına çalışan bu becerikli hukukçuların derin devlet kurbanına karşılıksız hizmet sundukları bildirildi. Ancak bu durum, avukatlardan ikisinin aynı zamanda genel denetçinin yetkisi altındaki kamu kuruluşlarının avukatları olması nedeniyle çıkar çatışması sorununu gündeme getirdi.
Elbette bunun Odysseas tarafından yapılmış bir dikkatsizlik, dürüst bir hata olduğunu söylemeye gerek yok. Eğer herhangi bir çıkar çatışmasından haberdar olsaydı, kapsamlı bir soruşturmayı bizzat kendisi yürütürdü.
KIBRISCIK dışında yıllık 150.000 euro maaş alan çalışanların daha fazla para için grev tehdidinde bulunduğu başka bir ülke var mı? Bunun sadece dünyanın en açgözlü doktorlarına sahip bölgesel istikrarın temel direğinde yaşandığına eminim.
Bu doktorlar Hipokrat yeminine o kadar bağlı ki, daha fazla para için hastalarını 24 saat boyunca bakımsız bırakmaktan mutluluk duyarlar. Eğer asgari ücretle çalışan yoksul işçilerden bahsediyor olsaydık grev yapmalarını anlayabilirdiniz ama yılda 150 bin kazanan doktorların—ortalama ücretin 10 katından fazla—daha fazla para için greve gitmesi iğrenç bir şey.
20 Haziran’da 24 saatlik grev çağrısı yapıldı ve Okypy ödeme yapmazsa Temmuz başında dünyanın en açgözlü doktorları tarafından yeni grevler gerçekleştirilecek.
BAŞKAN NIKOS II, tampon bölgede mahsur kalan göçmenler konusunda BM’ye meydan okuyan sert konuşmasıyla kendini bile şaşırtabilirdi.
BMBG, BMMYK ve BMGS sözcüsü, göçmenlerin iltica prosedürlerine erişimini reddettiği ve onları kavurucu sıcaklarda tampon bölgede pişmeye terk ettiği için hükümetimizi eleştirdi. Bazıları dört haftadır orada.
Başkan Nikos II, göçmen meselesinin nasıl ele alınacağı konusunda Kıbrıscığın kimseden ders almayacağını ve kamuoyu açıklamalarıyla hükümet üzerinde baskı kurabileceklerini düşünenlerin hiçbir yere varamayacağını söyledi. Bu tür bir meydan okuma, herkese iyi davranmaya özen gösteren tatlı dilli başkanımız için alışılmadık bir durum olsa da patlamasının bir açıklaması var.
İnsanları memnun etme konusunda takıntılı biri olarak, göçmenler konusunda sert bir tutum sergilemenin, özellikle de popülaritesinin azaldığı bir dönemde kendisini Kıbrıscık halkına sevdireceğine dair bir hesap yaptı.
FIDIAS’I apolitik olmakla suçlayanlar, bu hafta TikTok çocuğu Kıbrıs sorununun çözümü için önerisini açıkladığında sözlerini yutmak zorunda kaldılar.
“İç sorunlarımıza odaklanmalı, İsrail gibi, Dubai gibi ülkelere dönüşebilmek için çok güçlü, çok zengin, olmalıyız, böylece yavaş yavaş müzakere masasında kaldıraç gücüne sahip olabiliriz ve onlar bunu (Kıbrıs sorununu) çözmemiz için bize yalvarırlar, biz de bundan birçok fayda elde edebiliriz.
“Müzakere masalarına gitmeye devam etmeliyiz ama bunu kaldıraç gücüyle yapmalıyız ki Kıbrıs olarak bir süper güç olalım ve onlar da bunu çözmek istesinler.”
Ne yazık ki Fidias 10 yıl boyunca başkanlık için aday olamayacak çünkü anayasa başkanlık için en az 35 yaş şartı koyuyor. Süper güç olmak için o zamana kadar beklememiz gerekecek.
Kaynak: KAHVEDEN HİKAYELER: TİKTOK SANSASYONU TÜM SİYASET KURUMUNU ALT ETTİ