| SOSYAL KONULAR |TO THEMA ONLINE

ŞEYTANIN AVUKATI: KÜÇÜKLERİN KATLİ

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

‘Drouseia’da bu okula gitmesi gereken başka çocuklar da var, ancak böyle bir hakları olmadığı halde bakanlık tarafından daha uzaktaki başka anaokullarına ve okullara nakledilmelerine izin veriliyor, ve hatta devlet tarafından otobüslerle taşınıyorlar; öte yandan, okulun çocuklarını bir geziye götürmek istediğimizde bize uygun otobüs olmadığını söylemişlerdi. Kendileri için çalışacak birini istediklerinde… bu çocukların ailelerine gidiyorlar ama bu çocukların kendi çocuklarıyla aynı okula devam etmelerini istemiyorlar.’

Drouseia Anaokulu Veli Derneği Başkanı Themis Savvidou’nun “Politis “te yer alan sözleri, 50 yıl önce göçmenliği iliklerine kadar yaşamış bir toplumun üzücü durumunu sadece birkaç cümleyle özetliyor. Toplumsal ırkçılık (veliler çocuklarını göçmen profiline sahip öğrencilerin devam ettiği okullardan alıyor), kurumsal ırkçılık (devlet, hakları olmadığı halde Kıbrıslı Rum öğrencilerin “vatansever” nedenlerle okuldan alınmalarını kolaylaştırıyor, ayrımcılığı ve gettolaşmayı pekiştiriyor) ve elbette saf, ortodoks, ulusal ikiyüzlülüğümüz: yabancıları, sadece asla kabul etmeyeceğimiz ücretler karşılığında dokunmayacağımız işleri yapacak kişisel köleler oldukları sürece istiyoruz. Gerçekten de, bu kadar çok gerçek süper Yunan vatanseveri varken, nasıl oluyor da hala yarı işgal altında bir vatan oluyoruz?

ELAM’ın başarısız Neandertal politikacısının Drouseia anaokulundaki çocukları hedef alan paylaşımı dört gündür internette dolaşıyor ve kimsenin umurunda değil. Eğitim Bakanlığı düne kadar hiçbir fikri olmadığını söylüyordu, polis birisinin yabancı anaokul çocuklarının Kıbrıslı Rum nüfusu dönüştürme planının (!) bir parçası olduğunu yazıp, yüzlerini ve isimlerini açıkça yayınlamasının suç teşkil edip etmediğini araştırmaya devam ediyor (bir Amerikan üniversitesine Larnaka’dan Yiannakis Yiannaki adında bir mezunları olup olmadığını sormak neredeyse iki yıllarını aldı) ve Eurovision’dan futbola kadar her konuda yorum yapabilen, konuşkan Cumhurbaşkanı, Chloraka ve Limasol’daki pogromları düzenleyen kana susamış, ırkçı güruha maruz kalan küçük çocukları savunmak için yarım kelime bile bulamadı—takdir edersiniz ki bu, yeniden seçilmesi için gerekli olan aşırı sağ oyları çekmek amacıyla inşa ettiği göç karşıtı imajı zedeleyebilirdi. Kendi yabancı düşmanı söylemi içinde sıkışıp kalmış durumda ve bu da onu belki de tek cefakar müttefiki olan BM ile kafa kafaya çarpışmaya doğru sürüklüyor.

Drouseia anaokulu öğrencilerinin köken ve isimleri nedeniyle (bebeklerden bahsediyoruz, lanet olsun) sosyal medya ve başka mecralarda teşhir edilmelerinin üzerinden dört gün geçti ve HİÇ KİMSE “göçmenleri istiyorlar” denmesin ve siyasi bedel ödenmek zorunda kalınmasın diye duyarlı davranmıyor. AKEL’in ancak bugün polisten olayla ilgili güncel bilgi istediğini düşünün, diğerleri zahmet bile etmiyor; oyların ELAM’a gitmemesi için göç konusunda yeterince sert olmadıklarından ötürü kendilerini suçlamakla meşguller (son seçimlerde aldıkları mesaj buydu, dikkatinizi çekerim). Michaloliakos yetimlerinden (ki onlardan daha azını beklemezsiniz) daha kötü olan bir şey varsa o da her yeni ırkçı söylemlerini kucaklayan kurumsal sessizliktir [Editörün notu: Nikos Michaloliakos, Yunanistan’daki aşırı sağ parti Altın Şafak’ın (Chrysi Avgi) hüküm giyen lideriydi]. Protesto yok, tepki yok, sert bir açıklama yok, sadece Çocuk Hakları ve Kişisel Verilerin Korunması Komiserlerinden gelen, ve malumun ilamına işaret eden bazı refleksif duyurular var.

Elbette, ikisinin de zorbayı ait olduğu hapishaneye gönderecek gücü yok. Ne yazık ki iktidar sahiplerinin umurunda değil. Gördüğünüz gibi, bir avuç yabancı çocuğu her önümüze gelen psikopata maruz bırakmak, örneğin bakanınızın (o zamanki) Twitter’da zalim bir trolün babasının kıyafetleri hakkında olumsuz yorum yaptığı için sızlanması kadar önemli değil. O zaman elbette trolün izini sürmek için tam bir fiyasko operasyonu düzenlemeli ve olayla ilgisi olmayan bir öğretmenin evine girip onu gecenin bir yarısı karakola sürüklemelisiniz. Ancak, polisi böyle önemsiz konularla rahatsız etmek doğru değil. Onlar, allahın belası acil durum hatlarına gelen çağrılara 10 saniye içinde cevap vermeleri konusunda Polis Şefi tarafından kendilerine gönderilen kullanım kılavuzunu okumakla meşguller—ah, bunlara kibarca konuşmaları, şikâyetleri ciddiye almaları ve çağrıları ilgisiz servislere yönlendirmemeleri de dahil. Küçük canlarım şu anda temel bilgileri öğreniyorlar, kafalarını karıştırmayalım ve ne bileyim… bir can kaybına neden olmayalım?

Tek bir kişi bile bu süzme ahmaklardan bazılarının bu nüfus dönüştürme saçmalığını biraz daha vatanseverce ele alıp (ki keşke tüm faşist pisliklerin yerine oksijeni çalmak yerine üreten ağaçlar koymak gibi bir plan olabilseydi) okulun önünde tehditkâr amaçlarla toplanabileceğini, duvarlara sloganlar yazarak çocukları terörize edebileceğini, ya da daha kötüsünü yapabileceklerini düşünemedi mi? O zaman “sorumlular” ellerini masaya vurup olayı iğrenerek kınayabilirlerdi… ancak namuslu vatandaşlar kızmasın diye hemen “evet, ama göç de kontrolden çıktı” diye eklerlerdi.

‘ELAMberduşunun’ paylaşımına tek bir konuda katılıyorum, o da kendi ülkemizde yabancı olacağımızı yazdığı nokta. Kesinlikle haklı, çevremdeki insanların pek çoğunu etraflarını saran kötü kalplilikten ötürü artık tanıyamıyorum…

Kaynak: ŞEYTANIN AVUKATI: KÜÇÜKLERİN KATLİ

Share:
MARINOS NOMIKOS | TO THEMA ONLINE
Yirmi yıldan uzun bir süredir gazetecilik yapan Marinos Nomikos, keskin mizahı ve içgörülü sosyal yorumlarıyla kurulu düzenin başının belası olmuştur. Diğerlerinin yanı sıra, Politis, Kathimerini ve Phileleftheros gazeteleri, TV Mania ve Down Town dergileri ve Active, Sfera ve Kanali 6 radyo istasyonları ile işbirliği yapmıştır. Halen ToThemaOnline ve LimassolToday web siteleri için yazılar yazmakta ve Alpha tarafından hazırlanan 'TV Stories' podcast'ini sunmaktadır.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR