ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Köşeyi kimlerin okuduğuna dair kesin istatistiklere sahip değilim, ancak şu anda yerli okuyuculara hitap ediyorum.
Kendinizi sadece beş dakikalığına bile olsa adada yaşayıp çalışan Afrika kökenli, farklı bir dine mensup bir göçmenin yerine koymaya çalışın. Bir an için bile olsa, aşağılanmayı, güvensizliği, hor gören bakışları (ya da Beyaz Kurtarıcı Kompleksi’nin bir sonucu olarak küçümseyici/acıyan bakışları, hangisi daha kötü bilmiyorum), gizli ya da açık ırkçılığı, yanlış renk, din ya da kökene sahip olduğunuz için her gün vücut bütünlüğünüz ve hatta kendi hayatınız için korkmayı hissedin. Tüm bunları birkaç dakikalığına bile olsa hissetmeyi başardıysanız, şimdi de besin zincirinin en altında olmanın gerçekten nasıl bir şey olduğunu anlamak için bunlara yoksul, siyahi, farklı dinden, göçmen, “eşcinsel” olmayı ekleyin. Ve eğer bundan daha beterinin olamayacağını düşünüyorsanız, yukarıdakilerin hepsi ve bir kadın olduğunuzu hayal edin. Kelimenin tam anlamıyla herkes tarafından hor görülüyorsunuz – ve bazıları sizi öldürmek istiyor.
LGBTQİ göçmenlerin kabusuna hoş geldiniz; sıradan göçmenlerden (ki burada çıta zaten oldukça düşük) daha da kötü durumda olan bir grup insandan bahsediyoruz, ve bunun nedeni, üyelerinin kendi ırksal/etnik grupları tarafından bile aşağılanma, marjinalize edilme ve hatta dövülme riski altında olmaları. Dolayısıyla yabancı düşmanlığı, bağnazlık, ırkçılık ve artık daimi hale gelen sağcı zorbaların tehdidiyle uğraşmak zorunda kalmaları yetmezmiş gibi aynı zamanda genellikle dini inançlar, etnik/ırksal gelenekler ve hatta geldikleri ülkelerin acımasız yasalarının bir sonucu olarak kendi topluluklarının homofobisiyle de uğraşmak zorunda kalıyorlar. Kıbrıs’ta Somalili bir lezbiyen aktivistin, kendisine küfreden ve onu tehdit eden erkek yurttaşları tarafından sık sık hedef alındığını biliyorum (Somali’nin İslami fanatikler tarafından kontrol edilen bölgelerinde, eşcinseller acımasızca öldürülmektedir). İnsani yardım örgütleri, failleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse sınır dışı edilmek üzere yetkililere ihbar etmekle tehdit edecek kadar ileri dahi gittiler – savunmasız grupların daha da savunmasız bireylere karşı durduğu durumların ne kadar berbat olduğunu düşünün.
Kıbrıs Afrikalı LGBTIQ+ Topluluğu, Kıbrıs’taki Afrikalı LGBTQIA+ topluluğunu temsil eden gayrı resmi bir savunuculuk ve destek grubudur. Yaklaşık 500 üyesi bulunmaktadır ve kendisine gerekli destek ile bilgi birikimini sağlayan ACCEPT’in himayesi altındadır; Queer Collective CY [Kuir Kolektif Kıbrıs] ve Queer Cyprus Association [Kuir Kıbrıs Derneği] gibi diğer yerel LGBTQIA+ örgütleriyle yakın işbirliği içinde çalışmaktadır. Kıbrıs Afrikalı LGBTIQ+ Topluluğu, Afrikalı, Filipinli ve Kıbrıslı LGBTQIA+ bireyler de dâhil olmak üzere farklı kültürel ve azınlık grupları arasında köprüler kurarken güvenlik, sosyal entegrasyon ve eşitliği teşvik etmektedir. Grup aynı zamanda Kıbrıs’taki LGBTQIA+ Afrikalıların karşılaştığı ayrımcılık sorunları konusunda farkındalık yaratmayı ve görünürlüğü artırmayı amaçlamakta, ikili kimliklerinin karmaşıklığı ve destek hizmetlerine erişimin zorluklarına odaklanmaktadır. Grubun karşılaştığı en ciddi sorunlardan biri, üyelerinin eşcinselliğin ölüm cezasıyla eşdeğer tutulduğu ülkelere sınır dışı edilmesidir. Pazar günü öğleden sonra Lefkoşa’daki Eleftheria Meydanı’nda düzenledikleri ilk protestonun ana nedeni de bu. Öğrendiğime göre—daha çok görünürlükle alakalı olarak—onların da var olduğu, ve tam da bu hiç de imrenilmeyecek ikili özelliklerinden dolayı heteroseksüel göçmenler, ya da eşcinsel yerlilerden iki kat daha fazla risk altında olduklarını haykırmak. Ve devletten onlara insanca davranmasını, uluslararası anlaşmalara riayet etmesini ve açıkça eşcinsel olan göçmenleri kovuşturmaya uğradıkları, ya da öfkeli kalabalıklar tarafından linç edildikleri ülkelere sınır dışı etmekten vazgeçmesini istemek.
Afrika’da eşcinsel haklarının durumu özellikle endişe vericidir. Kıta genelinde LGBTQİ toplulukları yaygın olarak ayrımcılık, ötekileştirme ve sıklıkla şiddete maruz kalmaktadır. 54 Afrika ülkesinin en az 30’unda eşcinselliği suç sayan yasalar bulunmaktadır, ancak eşcinselliğin yasadışı olmadığı yerlerde bile eşcinsel ilişki kuranlar marjinalleştirilmekte, ayrımcılığa uğramakta, toplumdan dışlanmakta, istismara uğramakta veya öldürülmektedir. Kıbrıs’taki Afrikalı göçmenlerin çoğunun geldiği Nijerya, Kamerun ve Somali’de durum daha da vahimdir. Nijerya’da eşcinsellik, 14 yıla kadar hapis cezasını içeren bir suçtur ve şeriat yasalarının yürürlükte olduğu ülkenin Boko Haram kontrolündeki kuzey kesiminde cezası ölüm dahi olabilmektedir. Kamerun’da, ülkenin kendi yasaları eşcinsel ilişkiye rıza göstermeyi 5 yıla kadar hapis cezası ile suç saymaktadır. Hukuki cezaların ötesinde, toplumsal ret ve nefret genellikle kamuya mal olmuş kişiler ve kurumsal aktörler tarafından pekiştirilmektedir. Örneğin, Fransa’nın LGBTQİ hakları elçisinin ziyareti duyurulduğunda, sosyal medya ve siyasi liderlerden LGBTQİ bireyleri “sapkın” ve toplum için “yıkıcı” olarak nitelendiren bir tehdit ve nefret söylemi dalgasının başlamasıyla iptal edildi. Uganda 2023 yılının Mayıs ayında “yoğun eşcinsellik durumları” için ölüm cezasını da içeren cezalarla dünyadaki en katı eşcinsellik karşıtı yasalardan birini kabul etti. Yasa, LGBTQİ haklarını teşvik eden veya destekleyen herkesi cezalandırmakta, ve LGBTQİ bireylere yönelik herhangi bir destek beyanında bulunmayı yasadışı hale getirmektedir. Gana’da kanunlar eşcinsel ilişkiyi suç saymakta ve 3 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir; LGBTQİ haklarını destekleme ve ilgili içeriği yayma cezalarını da içeren önerilerle birlikte daha katı tedbirler yıllardır tartışılmaktadır. Senegal’de eşcinsellik 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır, ve LGBTQİ kişilerin polis tarafından tutuklanması ve kötü muameleye maruz kalması yaygındır. LGBTQİ örgütleri, katı mevzuat ve güçlü toplumsal ret nedeniyle bu toplulukları destekleme çabalarında önemli engellerle karşılaşmaktadır.
Eski bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs, eşcinselliğin suç sayılması gibi utanç verici bir dönemden geçmiştir (Afrika’da eşcinselliğin hala suç sayıldığı ya da geçmişte suç sayıldığı ülkelerin hepsi eski İngiliz sömürgeleridir—Birleşik Krallık’ta eşcinsellik 1967 yılına kadar suç sayılmıştır) ve sivil birliktelik konusunda hatrı sayılır bir mesafe kat etmiştir (ve eşcinsel çiftlerin kanun önünde tam eşitliği için daha da alması gereken uzun bir yol vardır). Ancak toplumun büyük bir kısmının çağdışı zihniyeti, ve ırkçı/homofobik söylemin hızlı yükselişine rağmen açıkça daha kötü durumda olan insanlar için güvenli bir sığınak haline gelebilir. Bu insanlar savaş ve doğal afet kurbanı, ya da muhalif olmayabilirler, ancak doğaları gereği kendi ülkelerinde hapis, işkence ve hatta ölüm riski altındadırlar. Bu nedenle onlara yalnızca aradıkları görünürlüğü değil, aynı zamanda destek, bakım ve korumayı da verelim. Sözde modern ve medeni bir devlet olarak.
Kaynak: ŞEYTANIN AVUKATI: LGBTİ AFRİKALI GÖÇMENLER: İKİ KAT DAHA GÖRÜNMEZ, İKİ KAT DAHA SAVUNMASIZ