ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Bu köşe yazısını, DIPA’nın [Demokratik İttifak] resmi ve kesin olarak Nikos Hristodulidis’in adaylığına desteğini açıklamadan önce yazıyorum – ki bu dün, Siyasi Konseyin toplantısından sonra vuku bulmuş olmalı– ve bundan dolayı bu (sıkıcı bir şekilde kestirilebilir) kararın hangi mantıkla alındığı konusunda herhangi bir yorum yapacak bilgiye sahip değiliz.
Ancak, ben eminim ki Marios Garoyian [Çevirmenin notu: DIPA lideri], her zaman yaptığı gibi favori [adayı] desteklemek için vakit kaybetmemesi dışında, bir kez daha “Prensiplerle ilgili konularda, ülkenin bekasıyla ilgili konularda, hiçbir koltuk, makam veya şöhret beni ilgilendirmiyor” gibi duygulu bir şeyler ortaya atacaktır. Daha önce yaptığı gibi – örneğin Temmuz 2012’de “DİKO [Demokratik Parti] hiçbir şartta Annan Planı’na destek vermiş bir adaya destek veremez” diye büyük bir açıklama yapmış olsa da, 2013 yılında, Nikos Anastasiadis’e cömert desteğini teklif etti. Ama heyhat, (ki benim de vurgulamaya çalıştığım konu budur) ülkeye duyduğu lanet sorumluluk hissi o kadar büyük ki, kendisini zafer kutlamalarında kürsüye çıkmak zorunda bıraktı.
Böylece, DIPA’nın, Nikos Hristodulidis’i destekleme kararı (yaygın olarak söylendiği şekliyle utanmadan ve tereddütsüz bir şekilde), (her zaman olduğu gibi) prensiplere dayanan pozisyonlara ve bağımsız adayla yapılan görüşmeler sonrasında varılan yakınlaşmalara (büyük olasılıkla) dayalı olacaktır. Ki kendisi son altı ayda, bu zavallı ülkenin yaşlı nüfusunun iki yıldır süren pandemi boyunca olmadığı kadar ‘aşı’ olmuştur.
Bu bir yetenektir ve bunu kabul etmemiz gerekiyor: Tüm bu insanları tatmin edebilmek – iki bölgeliliğe karşı olanları, destekleyenleri, federasyon karşıtlarını, yeniden birleşme yanlılarını, doğru içerikle ve hiçbir içerik olmadan, GESY’yi [ulusal sağlık programını] destekleyenler ve desteklemeyenleri, Guterres Çerçevesini destekleyenler ve desteklemeyenleri, bunun yanı sıra ekonomi ve iç yönetim konularında çok sayıda “güçlü görüşe” sahip olmak – bu yöndeki yeteneğinin hakkını vermek lazım. Bu kadar birbirinden farklı unsuru bir arada sentezleyebilen çok yönlü biriyle karşılaşmak çok ender bir durum. Bu da kendisini destekleyen partiler ve bireylerin yaptığı açıklamalarla teyit edilmektedir.
DİKO onu 18-maddelik bir sözleşmeyle ‘bağladığını’ söylüyor! EDEK [Sosyal Demokrasi Hareketi] ve Sizopoulos ise onu “sadece programına basit bir enjeksiyondan öteye, güçlü bir anlaşmayla” bağladığını iddia ediyor. DIPA, daha önceden de ifade edildiği gibi, aynı görüşlere sahip olup olunmadığını belirlemek için yazdan önce ve yaz boyunca kendisiyle geniş kapsamlı görüşmelerde bulundu – ve öyle oldukları sonucuna vardılar! Eleni Theocharous [Dayanışma Hareketi lideri] “doğru içeriği”… desteklemekten memnuniyet duyarken, [eski DİKO milletvekili] Angelos Votsis ([Hristodulidis] kendisine hiç bir vaatte bulunmadığı için ve kendisinden daha önemsizlere vaatlerde bulunduğu için bize mağdur gözükse de) onu, öncelikle (öncelikle!) ÜZERİNDE ANLAŞILMIŞ OLAN İki-bölgeli, İki Toplumlu Federasyonu savunan net bir duruşu olduğu için desteklemekte vakit kaybetmedi. Büyük harflerle yazılan söz ona ait.
Farkındasınız değil mi, bir aday ile değil de – tanrı ismini kutsasın –Aziz Neofitu’nun mezarıyla uğraşıyoruz. Büyük ihtimalle, söylenildiğine göre, dini çevreler tarafından kabul görmesinin nedeni de budur. Böylece bütün bu insanlar kol kola vermişken (her birinin ahlaklı ve yozlaşmayan anlarını sıralamayalım şimdi) ve aynı şekilde yozlaşmayan Nikos Anastasiadis de başında dururken, en “yolsuz hükümetin” içinden suya sabuna dokunmadan çıkan ve tüm göstergelerin (tamam, son neticeyi de bekleriz) Cumhuriyetin bir sonraki cumhurbaşkanı seçileceğini gösterdiği, Nikos Hristodulidis “yönetime karşı çıkmayı”, “yolsuzlukla mücadeleyi” ve eleştirilerin hedefinde olan Kıbrıs sorununda “umut yaratmayı” başarırsa, şüphesiz bu bir mucize olacaktır.
Kaynak: AZİZ NEOFİTOS’UN MEZARI