ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Capitol Hill ve onun ‘dost kuvvetlerinden’ gelen koordineli temponun Calvin’in şehrinde atılan bebek adımları için coşkuyu dikte ettiğini anlıyorum ve kutlama havasını bozmak istemem. İnkar edilemez bir şekilde, uzun süreli hareketsizlik—özellikle de uzun yıllar boyunca—vücuda acımasızca eziyet eder ve eklemler için korkunçtur, çünkü kas ve bağları zayıflatır, daha sonra kemikleri yerinde tutmak için mücadele ederken sertlikler kötüleşir ve ağrı artar. Yani aslında, hareketsiz durmanın verdiği uyuşukluktan kurtulmak hastaya biraz rahatlama sağlar…
Bununla birlikte, Başkan Hristodulidis’in son iki yılını Kıbrıs sorununun kalp ritmini elektroşok tedavisi yoluyla sıfırlamanın bir yolunu bulmaya çalışarak geçirdiğini hatırlatmalıyım. Bize sürekli ve ısrarla söyledikleri şey buydu: “Kıbrıs sorununa elektroşok vermenin bir yolunu bulmamız gerekiyor.” Doktor olmadığımdan, iyileşmek için defibrilatör ve elektroşoka ihtiyacı olduğu varsayılan birine zaman öldürmenin nasıl yardımcı olabileceğini anlamakta güçlük çekiyorum.
Nisan 2023’te bu köşede yazdığımız gibi—Nikos Hristodulidis bize yeni bir terminoloji öğrettiğinden: “Zamanında yapılan defibrilasyonun hayatta kalma olasılığını %15-50 oranında artırabileceğini anlamak önemlidir. Bunun nedeni, kalp durmasına neden olan işlevsel sorunun başlangıçta ani ölüm yerine aritmileri tetiklemesidir. İlk 5 dakika içinde acil kardiyopulmoner resüsitasyon ve defibrilasyon ile spontan dolaşımın geri dönme (ROSC) ve dolayısıyla kazazedenin iyileşme şansı önemli ölçüde artar.”
Şunu belirterek devam ettik: “Bu paragraftaki anahtar kelimeler? ‘Zamanında’ ve ‘derhal’. Kıbrıs sorunu bu yıl (not: 2023) 49. yılını (saymaya başladığımız 1974’ten bu yana) ve BM’nin ‘Kıbrıs sorununu’ ilk kez bir kararla ele almasının üzerinden 59 yıl geçti. Müzakere süreci altı yıldır komada. Dolayısıyla,” diye sormuştuk o zaman, ‘böyle bir durumdaki ’kurban’ elektroşoktan sonra iyileşebilir mi?”
Ama şimdi, iki yıl sonra öğreniyoruz ki, sadece zaman öldürmek dahi iyileşme umutlarını arttırıyor! Dolayısıyla—seyahat rehberlerinin “göz kamaştırıcı İsviçreli hanımefendisi” Cenevre’nin, daha önce de belirtildiği gibi “Calvin’in şehri” ifadesiyle bir lakap daha taşıdığını ve Calvinizm’in sloganının Latince “Post tenebras lux”, yani “Karanlıktan sonra aydınlık gelir” anlamına geldiğini göz önünde bulundurursak—şöyle haykırmaktan başka ne yapabiliriz: Sen büyüksün, ey Tanrım, ve yarattıkların harikulade!
Ve tanık olduğumuz döngüsel gelişmeler karşısında nutkumuz tutulmuşken haykırdığımıza göre, lütfen bu, kronik durumumuzun bundan sonra izleyeceği iyileşme sürecinin ilk mucizesi olarak kayıtlara geçsin. Ne de olsa, Efthymios Diplaros’un çok güzel bir şekilde ifade ettiği gibi, ulusal nedenler bunu gerektiriyor. Siyasi gökkubbede parlak bir yıldız olarak göze çarpan derin bilgeliğe sahip o genç politikacı: “Kıbrısımız her şeyin üstündedir…. Sorumluluk zorunludur… Birlik içinde ilerliyoruz…”
Dolayısıyla, farklı koşullar altında da olsa, iki toplumun lideri yanlarında beş düzine kadar tek bir amaca sahip yetkili—siyasetçiler, danışmanlar, ortaklar, din bilginleri ve Ferisiler—üç Garantör Güç, Genel Sekreter liderliğindeki BM heyeti ve AB’nin teşrifatçısı ile birlikte ülkelerinden ayrılıp mezarlıkların temizlenmesine karar vermek üzere iki günlüğüne başka bir yere gitmiş olsalardı, bugün bize bu sonucu—zafer elde etmeden kazanma şeklinde—açıklayan kişiler onları asıp keserlerdi. Yine de biz… ‘Diplarian’lığımızı koruyoruz [Editörün notu: Efthymios Diplaros’a referans]. Kıbrıs’ımız her şeyin üstündedir. Ve “yıldızların dizilimi” konusunu ciddi bir şekilde ele alacağımız gelecek haftaya kadar (nihayet söylenmemiş gerçekler ürkekçe ortaya çıkıyordu), dilerseniz Platon’un Mağara Alegorisi’ne başvurabilirsiniz. Tabii eğer hava sıcaklığı artmazsa—ki artması durumunda yüzmeye gitseniz iyi olur—ve bilge halkların dediği gibi, “borcu olan ve geri ödeme imkânı olana lanet olsun.”
Bu köşe yazısı ilk defa 23.03.2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Kaynak: ZAFER ELDE ETMEDEN KAZANDIK