| KIBRIS SORUNU || POLİTİKA |PHILELEFTHEROS

“UNUTULMADAN ÖNCE, KITSCH’E DÖNÜŞECEĞİZ”

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Milan Kundera’nın “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” kitabının son sayfalarında yer alan bu ifadeyi daha önce de aktarmıştım. Bunu her yaptığımda, o anki mevcut vakaya daha da uygun düştüğüne inanıyorum – bu vakada da, Nicos Anastasiades’e.

Belki de bunun nedeni kısmen Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak üstlendiği prestijli makamdır. Halk onu bu yüksek makama iki kez seçti: önce %57.48 oyla, sonra da %55.99 oyla. İktidarda geçirdiği on yıl, hiç kuşkusuz, sorunsuz bir seyir olmanın çok uzağındaydı. Hatta bu dönemi bıçak sırtında geçen on yıl olarak tanımlamak daha doğru olur.

Söz konusu dönem mali krizin zirvesine, banka mevduatlarının benzeri görülmemiş şekilde “traş” edilmesine, Eurogroup toplantılarının perde arkası dramasına, bankaların kapatılmasına, iç sıkıntılara ve ekonomiyi yeniden inşa etme çabalarına tanıklık etti. Bu sırada, Mont Pèlerin ve Crans-Montana’daki önemli toplantılar, müzakerelerin çökmesi, federal çözümün toprağa gömülmesi ve bunu takip eden siyasi söylemde ‘iki devlet’in ortaya çıkmasıyla Kıbrıs sorununda da önemli gelişmeler yaşandı.

Bu on yıl aynı zamanda ülkenin uluslararası itibarını zedeleyen ve uluslararası kanallar tarafından belgesel ve dizilere konu edilmesine yol açan bir dizi yolsuzluk skandalı ve ahlaki uygunsuzlukla da gölgelendi. Ne yazık ki Başkan’ın adı bu skandallarda sadece anılmakla kalmadı, çoğu durumda merkezi bir rol oynadı.

Nikos Anastasiades de yolu güllerle kaplı bir siyasetçi değil. Spyros Papageorgiou’nun Başpiskopos Makarios hakkındaki meşhur kitabında kullandığı etkili başlığı ödünç alarak ve belki de biraz abartarak, “ateş ve çeliğin çemberinden geçen” bir siyasetçi olduğu dahi söylenebilir. Neyse ki bu, geçmiş dönemlerin acımasız şiddeti olmaksızın, modern bir bağlamdaydı. Yolculuğuna parti içi mücadeleler, siyasi krizler, entrikalar, siyasal antipatiler ve ideolojik nefret damgasını vurdu. Kendisinden nefret edenlerin yücelttiği, yüceltenlerin ise nefret ettiği bir siyasetçiydi. Yine de galip geldi. İster bir röportajında bana söylediği gibi “bir köpekbalığının midesi ve timsahın derisine” sahip olduğu için, ister ikna yeteneğiyle koşullara uyum sağlama becerisi nedeniyle, isterse de siyasi oyunu kurma, şekillendirme ve kontrol etme kabiliyetine, itibarına ve mekanizmalarına sahip olduğu için.

Özünde, Kıbrıs için böylesine kritik bir dönemde yoğun ve deneyim yüklü bir siyasi yolculuk geçiren Nikos Anastasiades, birçok devlet başkanının görev sürelerinin sonunda ya da siyasetten çekildikten sonra yaptığı gibi anılarını kaydedip paylaşmayı tercih etseydi, tarihçiler, araştırmacılar ve diğer meraklı okuyucular bundan büyük fayda sağlayabilirdi. Mikhail Gorbachev’in Perestroika’sı gibi belirli siyasi olaylar hakkında yazan politikacılar gördük.

Al Gore gibi diğerleri de kendi deneyimlerine dayanarak insanlığın geleceğine ilişkin endişelerini paylaştılar. Barack Obama’nın “A Promised Land” [Vaat Edilmiş Topraklar] kitabında olduğu gibi, kimi liderlerin hayatları ve siyasi yolculuklarını kapsamlı bir şekilde kaydetmeyi seçtiklerini de gördük. Yerelde, Glafkos Klerides dört ciltlik tanıklığını tamamen siyasi bir yaklaşımla Kıbrıs meselesine adarken, Dimitris Hristofyas yaşam öyküsünün hem kişisel, hem de siyasi boyutlarını kaydetmeyi seçti.

Nikos Anastasiades her ikisini de yapabilirdi. Ortakları mecazi anlamda kafasına silah dayarken, ülkesinin karşı karşıya kaldığı eşi benzeri görülmemiş ekonomik kriz hakkında yazabilirdi. Ya da Kıbrıs çözümünün jübilesi, kapalı kapılar ardındaki deneyimler ve uzun müzakere süreçleri hakkında yazabilirdi. Ya da Anastasiades ailesinin arabalı bir motosikletle seyahat ettiği—- babası direksiyonda, köpekler yakıt deposuna tünemiş, annesi babasının arkasında, ikizler arabalı kısımda ve kız kardeşi bagajda—zamanlardan başlayarak kişisel anılarla zenginleştirilmiş, hayatını ve siyasi kariyerini belgeleyen bir kitap.

Elbette herkes kendi gerçek konumu, siyaset anlayışı ve mirasını nasıl algıladığına göre karar verir. Bu nedenle bize “İftiracı” başlıklı bir kitap bırakacak—eski bir yakın çalışma arkadaşının yolsuzluk suçlamalarına yanıt olarak [Editörün notuBu pasaj, Makarios Druşotis’in Anastasiades ve Kıbrıs Rum elitinin diğer üyelerini yaygın yolsuzlukla suçlayan “Mafya Devleti” kitabına atıfta bulunmaktadır]. Ve kısa biyografik notunda bize dört üniversite tarafından fahri doktora ile ödüllendirildiğini bildiriyor. Umarım bir başarısı olur.

Bu köşe yazısı ilk defa 16.02.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: “UNUTULMADAN ÖNCE, KITSCH’E DÖNÜŞECEĞİZ”

image_printPrint
Share:
THANASIS PHOTIOU | PHILELEFTHEROS
Mağusa doğumludur. Atina’da gazetecilik eğitimi almıştır ve 1995’ten beri gazetecilik yapmaktadır. Dias Medya Grubu dergilerinde ve Grubun Özel Sayılarında çalışmıştır. 2007’den beri Philelefteros Grubu aylık ve haftalık dergilerinde yazı işleri müdürü olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda 2021’den beridir Philelefteros gazetesinin Pazar eki “Eleftera’nın”sorumlusudur. Photiou aynı zamanda Grubun çeşitli yayınlarına köşe yazarı olarak katkıda bulunmaktadır.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR