ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Mari’de 2011 yılında zaman durdu ve ölen 13 kişi sadece hatıralarda kalmadı aynı zamanda günümüze kadar gerçekleştirilen tüm siyasi tartışmalarda akıllardan çıkmadı. [Çevirmenin notu: Larnaka Mari’de bulunan Evangelos Florakis Deniz Üssünde Temmuz 2011’de patlayan askeri mühimmata atıfta bulunulmaktadır] Kıbrıslı bir Rum’un zamansız, ani ve doğal olmayan ölümü her zaman tüm haberlerin önüne geçer, (hele de bu ölüm şiddetli bir ölümse) duygu veya öfke krizlerine yol açar ve Facebook ağıtçılarının ek mesai yapmasıyla yerel sosyal medyada göz yaşı, sevgi ve dayanışma çılgınlığı ortaya çıkar. Kısacası, eğer Kıbrıslı bir Rum’un Londra’da veya Melbourne’da burnu kanamaya başlarsa, hadise baş sayfa haberi olur ve herkes sosyal medya aracılığıyla geçmiş olsun dileklerini gönderene kadar kendini paralar.
[Fotoğraf eklenmiştir: Bir Kıbrıslı Türk haber sitesinin Türkiye’deki depremde ölen Kıbrıslıların fotoğrafları ile birlikte ‘Enkazda umut öldü’ başlıklı baş sayfa haberi]
‘Kıbrıslı Rumlara’ atıfta bulunduğum için affedin ama eminim ki ırkımızın doğasının farkındasınızdır: Eğer Metaxas’ın [Çevirmenin notu: Seri katil Nikos Metaxas’a atıfta bulunulmaktadır] kurbanları sıradan bir ırkçının (“Çocuklar ona ne yapmış olabilir ki? klasik tepkisini vererek, çocukların annelerinin adamın onları boğması için ona bir şey yaptığını ima eden) duygularını harekete geçiren iki küçük çocuk olmasaydı, kimse tek bir damla göz yaşı dökmezdi. Ve yine medyanın küçük bir bölümü 2021 yazında çıkan büyük yangında Odou [köyünün] dışında yanarak ölen dört Mısırlıdan bahsetmişti, o da dönümlerce arazinin ve ağılların yanması ile ilgili haberlerin ardından. Kahrolası. Ağıllardan. Sonra.
“Dört kişi hayatını kaybetti. Neden dünya başımıza yıkılmadı?” O karanlık Temmuz günlerinde konuyla ilgili bir yazı yazmıştım. Şunu da eklemiştim, “Bu laf ola sorulan bir soru, çünkü cevabı biliyoruz: Mısırlılar.”
Dolayısıyla tekrar edelim. Şimdiye kadar, Türkiye ve Suriye’deki depremlerde hayatını kaybeden yüzlerce kişi arasında, 22’si 35 kişilik işgal altındaki Mağusa voleybol takımından olmak üzere, 34 Kıbrıslı var. Dört kişi kurtarılmış, ancak geriye kalanlar için yukarda fotoğrafı verilen Kıbrıslı Türk haber sitesinin ön sayfasındaki haberin başlığından da görüldüğü gibi “Umut enkazda öldü”. Zaman neden durma noktasına gelmedi? Bu olay neden tüm haberlerin gündemlerini işgal etmiyor? Adaylar ve ekipleri neden seçim kampanyalarına ara verip, tüm faaliyetlerini veya ziyaretlerini erteleyerek bu tarifsiz acıdan duydukları üzüntüyü ifade etmiyorlar? Neden Demokratik Seferberlik partisinin [DİSİ] destekçileri bir birinci dünya ülkesi problemi olan bir haine mi yoksa komünistlere mi oy vereceklerini konuşmayı bırakıp ölen 34 Kıbrıslının yasını tutmuyor? (en azından Meclis Başkanı Annita Demetriou “ölen vatandaşlarımız” hakkında konuşmayı akıl etti). Neden Anastasiadis, Hristodulidis’i halefi olarak atamak için aşikar çabalarına ara verip (muhtemelen yaşlılığını yürüteciyle mahkemelerde geçirme korkusu yaşamamak ve huzur içinde tadını çıkararak geçirmek için) bunun yerine sefil ve gülünç devletin Cumhurbaşkanı olarak kurbanların ailelerinin acısını dindirmek için bir şeyler yapmıyor? Neden üç günlük yas ilan edilemiyor?
Bir kez daha, nedenini biliyoruz: Kıbrıslı Türkler. Yani Kıbrıslı olmayanlar. Bu yüzden Facebook’a üzgün emoji bırakır ve görevimizi yapmış olmanın rahatlığıyla vicdanımızı temizleriz.
Yarım asırdır ‘ötekilere’, ‘sözdelere’, ‘Türklere’, ‘düşmanlarımıza’ karşı bitmeyen tükenmeyen nefret, paranoya ve şüphe sonucu geldiğimiz nokta bu. Kaç fırsat yitirilmiş, kaç nesil zehirlenmiştir? Bizlerin, resmi bölünmeye bile ihtiyacı yok. İşgal altındaki bölgeler ve Kıbrıslı Türkler birçok kişinin aklında (ve evet, bunların çoğunlukta olduğuna inanıyorum) Cibuti veya Haiti gibi bizden ırak ve bilinmeyen bir ülke kadar uzaktır artık. Ve Federasyonu reddedenlerin ekmeklerine bal sürercesine onlara malzeme veren ‘yabancı bir oluşumdur’. Çünkü özünde olan o. En azından Kıbrıslı Türkleri hiçbir zaman eşit vatandaş olarak görmeyen resmi devlet için durum budur. Ve bu halka da – medya yolu ile – bulaştırıldı. Yabancı oluşumlar. Evet, hemen yanı başımızda ama Atlantik’in diğer ucunda da olabilirdi.
Bu yazıyı yazarken, özel bir kanalda sunucu akşam haberlerini sunuyor. Deprem, DİSİ’nin parti içi politikaları ve adayların son mesajlarından sonra üçüncü haber. Dördüncü haber, Türkiye ve Suriye’deki depremzedelere “Kıbrıslıların duygulandırıcı katkıları” ki bu da kendimizi diğer insanların trajedilerinin kahramanı yapma ve kelimenin tam anlamıyla yıkıntıların üzerinde dururken kendi sırtımızı sıvazlama gibi kötü bir alışkanlığımızın örneği (anlaşılan o ki iyilik yap, denize at atasözü bize tamamen yabancı bir kavram). Ölen Kıbrıslı Türklerden bir kez bile söz edilmiyor. Ne de adanın yas tuttuğundan.
Bizim birleştirmek istediğimiz ülke bu mu? Belki de laik olduğumuz Hristodulidis ve onun retçi ayak takımıdır. Tüm umutlar gerçekten enkaz altında öldü…
Kaynak: ŞEYTANIN AVUKATI: (YENİDEN BİRLEŞME) UMUDU ENKAZ ALTINDA ÖLDÜ