ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
…Beş Taraflı Konferans ya Kıbrıs sorununda yeni bir rota ve çabanın başlangıç noktası, ya da yeniden bir çıkmazın teyidi olacaktır. Çünkü burada iki kilit konu belirlenecek; birincisi Ankara’nın Garantilerin kaldırılması ve ordunun geri çekilmesini kabul edip etmeyeceği, ikincisi ise Ankara’nın ‘eşit egemenlik’ yani örtülü iki devletli çözümde ısrar edip etmeyeceği…
İşler isteksizce de olsa… ilerliyor gibi görünüyor. Yavaş ve temkinli, ancak Kıbrıs sorunu sürecini ya ‘uyandıracak’ ya da Ankara’nın pozisyonları nedeniyle yeniden çıkmaza sokacak gelişmeler olacağını gösteren, daha doğrusu öngören çeşitli alametler var.
Geçen gün BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorununa ilişkin bir Konferans düzenlenmesi için ilgili tüm taraflardan ‘onay’ aldığı öğrenildi. ‘İlgili taraflar’ derken Kıbrıs’taki iki tarafın yanı sıra Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’den başkasını kastetmiyoruz.
Atina’nın tutumu zaten biliniyordu, keza Londra’nınki de. Muallakta olan, Kıbrıs sorununun en çetrefilli konusu, ‘Garantiler ve Güvenlik’ başlığının, fiilen masaya yatırılacağı bir Konferansa Ankara’nın ‘evet’ deyip demeyeceğiydi.
Hepimizin bildiği üzere, Ankara daha önceki tüm görüşmelerde Garantilerin kaldırılması ile Türk Ordusunun geri çekilmesi konularında kararlılığını korudu, ve herkesin hatırlayacağı üzere, Türkiye’nin tüm meseleye yaklaşımı, dönemin Türk Dışişleri Bakanının Crans-Montana’da Kıbrıslı Rumların Garantilerin kaldırılacağı ve Türk Ordusunun geri çekileceğine dair ‘hayal kurmaya devam edebilecekleri’ yönündeki açıklamasına kadar geriye götürülebilir.
Dolayısıyla gri alan şudur: Ankara, üzerinde kararlılıkla durduğu ve hala da durmakta olduğu bu konuda yeniden pozisyon alması beklenen bir Konferansı nasıl ve neden kabul etti? Başka bir deyişle, bu büyük sınava girmeyi neden kabul etti? Çünkü böyle bir Konferans Ankara’nın kendisi için de bir sınavdır.
Bu iki anlama gelebilir:
Birincisi, Ankara Konferansa kendi pozisyonunda, yani garantilerin kaldırılması ile Türk askerlerinin Kıbrıs’tan çekilmesini kabul etmediği pozisyonunda ısrar etmek için gidecek, ya da…
İkincisi, Ankara Konferansa gidecek ve garantilerin kaldırılması ve ordunun geri çekilmesi konusunu başka bir şeyle ‘takas etmeye’ hazır görünecek. Görünüşe göre ‘Eşit Egemenlik’ (yeniden) talep edecek.
Üçüncü bir senaryo ise Ankara’nın Garantilerin kaldırılması ile ordunun geri çekilmesini ciddi ve özel bir takas olmaksızın kabul etmesi olabilir ki bu da bir olasılık anlamında mevcut olsa da siyasi realitede gerçekleşmesi pek olası görünmüyor.
Ancak ‘en olası’ iki ihtimalden hangisi doğru olursa olsun, eylem süreci epey zorlu olacak gibi görünüyor. Bir yandan, Türk garantilerinin devam ettiği bir çözümün Kıbrıs Rum tarafınca kabul edilemeyeceği açıktır. Öte yandan, hiçbir Cumhurbaşkanı Konfederasyon ve örtülü iki devletli çözüm anlamına gelen ‘eşit egemenliği’ kabul etmeyecektir.
Tek olumlu şey – ne kadar ağırlık taşırsa taşısın – Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin de iki devletli bir çözümün söz konusu olmadığını açıkça belirtmiş olmasıdır. Genel Sekreter de 15 Ekim’deki gayrı resmi yemekte Ersin Tatar’a aynı açıklıkta konuştu. Ancak Hakan Fidan 8 Kasım’da Atina’da Yunan mevkidaşı ile yaptığı görüşmenin sonunda yaptığı açıklamada ‘adadaki gerçeklerden’ bahsetti ve ‘adada federasyon çözümünün gerçekleşemeyeceğinin açık olduğunu’ söyledi.
Bu da Ankara’nın – en azından kamuoyu önünde – iki devletli bir çözümde ya da daha sonra – ilk zorluk ve/veya fırsatta – ayrılmaya ve iki devlet kurulmasına izin verecek bir Konfederasyon çözümünde ısrarcı olduğunu ortaya koymaktadır.
Daha önce de bahsettik, ancak tekrar edelim ki Federasyon ile Konfederasyon arasındaki temel fark üç hususa ilişkindir: 1/ Konfederasyonda Topluluklara / Eyaletlere / Kantonlara / Devletlere ayrılma hakkı tanınır (böylece kurucu tarafların Eşit Egemenliği tanınır); 2/ Topluluklara / Eyaletlere / Kantonlara / Devletlere Merkezi Devletten bağımsız olarak savunma eylemleri ve/veya diğer Devletlerle ilişkiler geliştirme hakkı verilir; 3/ Topluluklara / Eyaletlere / Kantonlara / Devletlere Merkezi Devletten bağımsız olarak diğer Devletlerle diplomatik ilişkiler geliştirme hakkı verilir. Yukarıdaki üç maddeden hangisi bir çözümde mevcutsa, o çözüm Federasyon olarak adlandırılamaz.
Sonuç olarak, Beş Taraflı Konferans ya Kıbrıs sorununda yeni bir rota ve çabanın başlangıç noktası olacak ya da yeniden bir çıkmazı teyit edecektir. Çünkü burada iki kilit konu belirlenecek; birincisi Ankara’nın Garantilerin kaldırılması ve ordunun geri çekilmesini kabul edip etmeyeceği, ikincisi ise Ankara’nın ‘eşit egemenlik’, yani örtülü iki devletli çözümde ısrar edip etmeyeceği…
Kaynak: ANKARA BEŞLİ KONFERANSA TAMAM DEDİ AMA MASADA NE DİYECEK…