| KIBRIS SORUNU |Offsite

ANKARA BEŞLİ KONFERANSTA BİZE NE ANLATACAK? İKİ DEVLET Mİ? (VE DİSİ ÜZERİNE 3 DİPNOT)

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Ankara’nın “eşit egemenliğe” dayalı “iki devlet” talebi nedeniyle, yeni bir girişim başlamadan sonlanacak mı?

İsviçre’nin Cenevre kentinde 17 ve 18 Mart tarihlerinde yapılması planlanan (ancak tarihi resmi olarak teyit edilmemiş) beşli konferans için beklentiler sınırlı.

Türk tarafı beşli konferansta iki ayrı devlet pozisyonunu yeniden ortaya koyacağını her fırsatta açıkça ifade etmiştir. Bu tutum, gerek Ersin Tatar tarafından BM Genel Sekreter Yardımcısı’na, gerek Türk Dışişleri Bakanı tarafından Yunan mevkidaşına, gerekse Rosemary DiCarlo ile yapılan görüşmeler sırasında Ankara’daki yetkililer tarafından sürekli olarak iletilmiştir.

Bu tutumun değişmesi pek olası görünmüyor. Beşli görüşmeler muhtemelen devam edecek olsa da “başarı” ihtimali oldukça düşük.

Peki ama ‘başarı’ ne demektir? Kendimizi, her iki tarafın da “başarının” ne anlama geldiği konusunda taban tabana zıt görüşlere sahip olduğu bir noktada buluyoruz.

Örneğin, bizim tarafımız ‘başarıyı’ iki şey olarak görüyor:

Birincisi, Guterres’in altı maddesi çerçevesinde müzakerelerin yeniden başlatılması. Anlaşmaların sağlandığı alanlarda değil, bizzat BM Genel Sekreteri’nin iki taraf arasında anlaşmazlık ya da farklı yaklaşımlara dikkat çektiği noktalarda gerçekleşecek müzakaraler.

İkincisi, Türkiye’nin garantileri ve askeri varlığı konusunda ısrar eden Türk pozisyonunun aşılması ve bunun yerine ‘Sıfır Garanti, Sıfır Asker’ hedefine doğru ilerlenmesi.

Ancak Türk tarafı ‘başarıyı’, Konfederasyon ve iki devlet için kilit bir unsur olan ‘Eşit Egemenliği’ Müzakerelere dahil etmek olarak görüyor.

Öyle görünüyor ki, Türk tarafı Kıbrıs sorununda rota değiştirmeye, ya da ‘iki devletli çözümü’ gündeminden çıkarmaya niyetli değil.

Beşli konferansın gerçekleşmesi halinde Ankara’nın Kıbrıs konusundaki samimi niyetinin ‘test’ edileceğini daha önce yazmıştık.

Tipik olarak Türk diplomasisi, kamuoyu önünde savunduğu şeyleri resmi müzakerelerde savunmaya devam eder. 2003 yılında arabuluculuk konusunda yaşandığı gibi istisnalar da olmuştur.

Sonuç olarak, beşli konferans Ankara’nın pozisyonunu ortaya koyacak ve resmi olarak belgeleyecektir—hem iki devletli çözümde (doğrudan ya da ‘eşit egemenlik’ yoluyla) hem de Garantiler konusunda ısrar edip etmeyeceği; çözümden sonra dahi Türk Askeri varlığı ve Garantiler konusundaki pozisyonunu koruyup korumayacağı, ya da Yunanistan ve İngiltere ile ‘Sıfır Asker ve Sıfır Garanti’ konusunda anlaşıp anlaşmayacağı gibi.

Ancak unutmayalım ki, Genel Sekreter tarafından 15 Ekim 2024 tarihinde belirlenen ‘yol haritası’ başarısız olmuştur. New York’taki üçlü toplantı sırasında A. Guterres iki lidere çok spesifik bir ‘görev’ verdi: Kıbrıs’a dönmek ve geçiş noktalarının açılması konusunda karar almak üzere bir araya gelmek—bu buluşmayı takip edecek beşli konferans için ‘ön çalışma’ niteliğinde kabul edilmiş bir ‘iş’.

İki lider geri döndü ve Geçiş Noktaları konusunda bir araya geldi ancak bu ‘ön çalışmada’ dahi Türk tarafı uzlaşmaz tavrını kanıtladı. Geçiş noktalarının açılması konusunda herhangi bir anlaşmaya varamadılar (en azından şu ana kadar).

Sonuç olarak, haklı olarak şöyle düşünülebilir: Tatar ve Ankara geçiş noktalarının açılması konusunda bile oyun oynuyorlar, sıfır garanti ve sıfır askeri varlığın olduğu bir çözümü hiç kabul ederler mi?

Ve DİSİ ile ilgili üç dipnot:

1: DİSİ’nin 50,000 üyesinin bir cumhurbaşkanı adayı seçmesi kararı doğrudur.

2: Dönem süresi. Herkes için kısıtlamaların kaldırılması yönünde oy kullanmış olsalardı bu doğru olurdu. Herkes için kısıtlamaların korunması da doğrudur. Yalnızca liderlik namına bir istisna için oy kullanmak yanlış olurdu—ya hepsi, ya da hiçbiri.

3: Bakanların Görevden Alınması. Karar hatalı. Bunlar şimdi değil de iki yıl önce yapılmalıydı demeyeceğim. Ancak esas itibariyle, ihraçlar ya Cumhurbaşkanı Hristodulidis tarafından atanan tüm DİSİ üyelerine uygulanmalı, ya da hiçbirine uygulanmamalıydı. Yani Başkan Hristodulidis tarafından atanan (ya da gelecekte atanacak olan) tüm DİSİ üyeleri—ister Komiser, ister Başkan, isterse de yarı idari örgütlerin yönetim kurulu üyesi olsun—kabul edilebilirken, Bakan olarak atananlar ihraç mı ediliyor? Bunlar hep siyasi maskaralıklar!

Bu köşe yazısı ilk defa 16.02.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: ANKARA BEŞLİ KONFERANSTA BİZE NE ANLATACAK? İKİ DEVLET Mİ? (VE DİSİ ÜZERİNE 3 DİPNOT)

image_printPrint
Share:
PANAYIOTIS TSANGARIS | OFFSITE
Gazeteci / Köşe Yazarı / İletişim Danışmanı - Siyaset Bilimi / Alman Çalışmaları üzerine diploma (Almanya ve İngiltere’de olmak üzere) sahibi olup, iletişim üzerine uzmanlığı bulunmaktadır. 1999 yılından beri Medya ve İletişim alanında yazılı ve elektronik medyada çalışmaktadır. 2014 yılından itibaren DigitalTree'de Haber Direktörü olarak görev yapmaktadır (OffsiteNews, Brief, Kerkida, DigitalTV).

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR