ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kıbrıs sorunu birkaç Kıbrıslı Rum birkaç Kıbrıslı Türk’e bağırıp çağırmaya devam ettiği veya bunun tam tersi olduğu sürece çözülmeyecek.
Genel Sekreterin BMBG görev süresinin yenilenmesiyle ilgili raporu yayınlandı ve Nikos Anastasiadis, Merkez güçlerinin vatansever DNA’sının gerçek varisi olarak, Kıbrıs’ın aleyhine kötü niyetle entrika çevirenleri ihbar etmeye başladı. Hep aynı hikaye. Sanki iktidarda Spiros Kiprianu veya Tassos Papadopulos var. 2017 yılından beri istikrarlı bir şekilde söylediği gibi, hatalı olan, bizim düşünme şeklimiz değil, BM Genel Sekreteri [Antonio] Guterres, Lefkoşa’daki temsilcisi [Colin] Stewart ve Güvenlik Konseyi’nin daimi temsilcileridir.
Tartışma, her zaman olduğu gibi, önemsiz ve saçma konular etrafında döndü. Çetinkaya sahası ve saha tellerinin yüksekliği. Strovilia’da bazı varillerin yerinden oynatılması. Bunlardan ayrı bazı ciddi konular da vardı. Kapalı Maraş’ta yeni plajların açılması ve Kıbrıs MEB’inde yeni sondaj çalışmaları için hazırlıklar.
Mukayese
2004 yılında Annan Planı’nın reddedilmesinden sonra, tartışmalar Omorfo ve Karpaz’a odaklandı. 2005’te Omorfo ve çevresinde üniversiteler inşa edilirken, yeni camiler de yapılıyordu. Lefke, Bostancı ve bir marinaya kavuşan Karpaz’a binlerce yeni yerleşik geldi. Yalusa’dan Dipkarpaz’a kadar olan bölge tatil villalarıyla doldu. Birkaç hafta önce 40 yaşında bir profesörle tanıştım. Kendisi Karpaz tutkunu. “Yeni Erenköy’deki” plajları beğendiğini söyledi. Orada konaklama Baf’tan daha ucuz olduğu ve kumsallar güneydekilere kıyasla daha sakin ve temiz olduğu için gelecek yıl tekrar gideceğini söyledi. Her yıl, yüzlerce K/R, Apostolos Andreas Manastırı’nın hemen öncesinde bulunan Karpaz’ın ve Kıbrıs’ın en güzel kumsalında kamp yapıyor. Aramızda kalsın ama bunu yapmaları iyi bir şey. ‘Bütün bir Kıbrıs’ı’ destekleyen bu kişileri milliyetçi Nikos Anastasiadis ve onun ‘kısmi Kıbrıs’ ve “Limasol uçuyor’ sloganlarına tercih ediyorum. Gazeteci Vassilis Rafailidis’in bir zamanlar dediği gibi, “bu ülkede, ne kadar aptalsan o kadar iyi bir milliyetçi olduğunu anlamam uzun bir zaman aldı.”
Maraş’taki gelişmelere biraz bozulduğumuz doğrudur, ama olayı da abartmayalım. Maraşlıların çoğunluğu [Mağusa] suriçindeki Ay İkserino [George] kilisesinde ayinler düzenleyen kendi piskoposları yerine Limasollu [Metropolit] Athanosios’e oy verdi. Tahmin edebileceğiniz üzere, yavaş yavaş kendimizi Maraş’taki duruma alıştıracağız. Bugün yolları temizleyip plajları açıyorlar. Yarın o altın kumlarda yeni ve lüks oteller inşaa edecekler. İnsanlarımızın bazıları tazmin edilecek veya işgal güçleriyle yeni ortaklıklar kuracak! Bazı anılar sahipleriyle beraber gömülüp gidecek. İsimler unutulur ve binlerce ton beton tabloyu sonsuza dek değiştirecek. Bugün Limassol’a bir bakın. 1974 öncesi neye benzediğini kim hatırlar ki? Gidilecek yol bellidir. Aynı şey Girne’de oldu. Lapta’da, Garava’da ve Karakum’da bazı plajlar Kıbrıslı Rum sahipleri tarafından satıldı. Bazıları ölene kadar protesto etmeye devam ettiler. Birkaç yıla, Protaras ve Ayia Napa’daki oteller çok pahalı gelebilir veya sadece belirli amaçlar için kullanılabilir. Mağusa suriçinin yanında, Bizans’ın Konstantia’sına, Arsinoe, Salamis ve antik Engomi’ye çok yakın olan Maraş’taki bazı oteller yılın 12 ayı turist çeken dev bir eğlence parkının bir parçası olacak. Tanrı’nın sesi sulara hükmediyor. Bir ada var, milliyetçiler ağlayacak. [Çevirmenin notu: George Seferis’in ‘Kıbrıs’ta Salamis’ şiir kitabından alıntı] Küçük Asya sahilindeki gelişmelere bakarsak, turizm ürünlerini zenginleştirdiklerini gördükçe, Türklerin eski eserlere çok daha saygılı oldukları söylenebilir. Kıbrıs’ta eski eserler, Amathus’da olduğu gibi, üzerlerine aç gözlü müteahhitler bir kat daha fazla çıkarak çok daha fazla kazanabilsinler diye beş yıldızlı [otellerin] temelleri altında gömülü kalıyor. Aynı şey bugün Yeroskipou’da da oluyor.
Olayın saçmalığı
Elimizde kalan tek şey bir avuç belge. Öyle bir noktaya geldik ki – ve bu çok üzücü bir durumdur –1974 ve 1975 yıllarında alınan kararlara başvuruluyor. Bu [kararların] çoğu bir ateşkes ve savaş halinin sona erip normale dönülmesi için görüşmelerin yeninden başlaması çağrısında bulunuyor. Türkiye’yi hiçbir zaman bir işgal kuvveti olarak kınamayan kararlardan söz ediyoruz.
1974 kararlarına başvurma hadisesi tesadüf değildir. Ghali planını, Annan Planını ve Guterres çerçevesini ciddi anlamda unutulma noktasına getiriyor. Akıllı insanları siyasilerimizin bu durumda hiçbir sorumlulukları olmadığı yönünde ikna etmek için yıllarca kullanılan bir iletişim hilesi. Suçlu olan tek bir taraf var: Haksız olan, barbar olan taraf. Suç, 45 yıldır süren müzakereler sonrasında Kıbrıs sorununun bir işgal sorunu olduğunu anlayamayan uluslararası toplumdadır ve de çözümü için, tüm Türk askerleri adadan ayrılmalıdır ve… tüm mülteciler evlerine dönmelidir. Siyasilerimiz kelimenin tam anlamıyla, bu ülkenin dostlarına ve gerçekten yardım etmek isteyen devletlere bile büyük bir rahatsızlık veriyor ve bize çözüm için masaya yatırılan düzinelerce toplantıyı, konferansı, taslağı, planı ve çerçeveyi incelikle hatırlatıyor. Sorunlarıyla ilgilenmenin herkesin görevi olduğuna inanmanın yanı sıra, bizlere aldığımız mesafeyi, masada verdiğimiz tavizleri, 1964 yılından beri bir milyon şımarık K/R ve K/T’ün ne istediğini anlamak için harcadığımız milyonlarca saati hatırlatıyorlar.
Ne yazık ki Spiros-Tasos ve bugün Anastasiadis’ın yerleştirdiği algı Türk tarafını sabahtan akşama kadar uzlaşmazlıkla suçlayanların dostumuz olduğudur. İki tarafı bir araya getirmeye çalışanlar, Anastasiadis ve Tatar’a “baylar ikiniz de bizleri bir yere götürmeyen söylemler konusunda suçlusunuz” diyen herkes düşman.
Bu Tatar’ın işine geliyor. Tıpkı eşeğe binip ayaklarını sallamaya başlayan herkesin işine geldiği gibi. Arkadaki de koşup yetişmeye çalışıp dursun, zaman zaman da ayağı kayıp arkada bırakılan çirkefin içine düşsün.
Tam olmayanlar
Kıbrıs sorunu birkaç Kıbrıslı Rum birkaç Kıbrıslı Türk’e bağırıp çağırmaya devam ettiği veya bunun tam tersi olduğu sürece çözülmeyecek. Dostum Michalis Ignatiou her akşam Omega’dan [TV kanalı] Washington’daki senatör Mendez’in eylemlerini anlatıp dursa da, K/R’lar Emmanual Macron’nun arkasından koşup Charles de Gaulle uçak gemisini Doğu Akdeniz’e göndermesi için yalvarsa da, Anastasiadis kararlı bir şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özel jetine binip Buckingham Sarayı’nda Kral Charles’la Kıbrıs sorununu konuşsa da çözülmeyecek! Ne de Kıbrıslı Türkler, Ankara’nın uşağı olma görevini almaya hazır itibarsız liderler seçtikleri sürece düzgün bir ülkede yaşabilecekler. Tayyip Erdoğan’ın uşağı olan Sayın Tatar ülkemiz için bir şey yapmıyor.
Kıbrıslılar, Kıbrıs sorununu bütünlüklü bir şekilde ele almadıkları sürece, bazı üçkağıtçılar kendi çıkarlarına taraflı olarak hizmet edecekler. Birkaç üçkâğıtçının şanı için bir gün Limasol uçacak, bir gün Maraş, bir gün Girne, bir gün de Larnaka.