ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Eğer Amerika’nın bu hamleleri Kıbrıs’ın Ortadoğu’nun kontrolü için kalıcı bir askeri üs olarak kullanılmasını hedefliyorsa, Türkiye’nin buna vereceği tepkiyi de merakla beklemek gerekir
Geçtiğimiz Çarşamba günü Beyaz Saray’da gerçekleşen Biden-Hristodulidis çalışma toplantısı sırasında ABD Kıbrıs sorununa ilişkin esaslı bir mesaj verdi mi? Açıklamalar ve bildirilere bakılırsa ABD Başkanı’nın Washington’da Kıbrıs sorununa, ABD’nin Doğu Akdeniz’deki stratejisiyle bağlantılı BBF temelinde bir çözüm bulunması yönünde dileğini ifade ettiği söylenebilir. Hepimizin bildiği gibi, bazı gelişmelerin nasıl ve nerede gerçekleştiğine bağlı olarak bazı dilekler gerçekleşir, bazıları gerçekleşmez.
Yıl 2014
Dönemini tamamlayan ABD Başkanı Joe Biden’ın son 10 yılda gönderdiği mesajların zaman içinde tutarlı olduğunu ve olmaya da devam ettiğini belirtmek gerekir. 2014 yılında, ABD yönetiminin Başkan Yardımcısı olarak Kıbrıs’a geldi ve Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması gerektiği konusunda ilgili herkesle ikna edici konuşmalar yaptı. Çözümün sağlayacağı büyük ekonomik faydalara dikkat çekti. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin jeopolitik önemini ayrıntılı olarak anlattı, hatta bölgede bir doğal gaz transit ekseni oluşturulmasında bir rol biçti. Başlangıçta Exxon ve daha sonra Chevron’un ülkemize gelmesiyle doğal gaz çıkarma konusunda dev aktörlerin devreye girişini vaat etti.
2014 yılında Kıbrıs sorununun çözümü için gerçek umutlar vardı, çünkü Kıbrıs’la ilgili tüm taraflar, Birleşmiş Milletler, garantör güçler ve Avrupa Birliği ilerlemeye hazır görünüyordu. Özellikle Mustafa Akıncı’nın Kıbrıslı Türklerin lideri olarak seçilmesinden sonra iyimserlik pekişti, ta ki Crans-Montana’da her şey çökene kadar. Bunun sorumlusu kimdi? Tüm Batı ve Birleşmiş Milletler Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasını destekliyordu ancak Nikos Anastasiadis’in lider, Nikos Hristodulidis’in Dışişleri Bakanı, Nikos Kotzias’ın dengesiz danışman ve Rus Büyükelçi Osadchiy’nin ülkenin her daim hazır ve nazır valisi olduğu Kıbrıs Rum toplumu farklı bir frekansta hareket ediyordu. Kıbrıs o dönemde AB üyesiydi ancak pratikte farklı bir etki alanının parçasıydı. Ülkemizde Kıbrıs sorunu, Kıbrıs’ta Batı tarzı bir çözüm istemeyen Lavrov tarafından kontrol ediliyordu. Ekonomide Putin’in Rus oligarkları, bazı hukuk ve muhasebe firmaları, ve tabii ki hepsi multi milyoner olan Nicos Anastasiades ve ekibi üstünlük elde etti. Bakanlar Kurulu aracılığıyla pasaportların verilmesini düzenlediler, müteahhitler, akrabalar ve arkadaşlardan oluşan yakın bir çevre aracılığıyla gayrimenkul gelişimini koordine ettiler.
Tüm bu irade yoksunu insanlar büyük resmi göremediler. Kıbrıs sorununun çözümü ile İsrail-Mısır-Yunanistan-Kıbrıs-Türkiye’yi kapsayan bir enerji arkının oluşturulmasını içeren 2014 Biden paketi, bölge halklarının yanı sıra Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için de trilyonlarca dolar ciro getirebilirdi. Ne yazık ki Anastasiadis ekibi, çoğu Ruslar, Çinliler ve bazı uluslararası dolandırıcılara olmak üzere 6,000 pasaport karşılığında 7 milyar dolarlık bir ciroyu tercih etti, ve bu ciro bazı dar görüşlü ve çoğunlukla kendine hizmet eden siyasetçi ve müteahhitler arasında paylaşıldı. Anastasiades’in yakın çevresinden bir kişinin bu yazara söylediği şu söz oldukça karakteristiktir: “Peki, Kıbrıs sorununu Kıbrıslı Türklerin de pasaport çıkarabilmesi için mi çözeceğiz?”
Yıl 2024
Joe Biden geçtiğimiz Çarşamba günü bize benzer bir mesaj gönderdi: Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması, enerji ortaklığımızın geliştirilmesi, Kıbrıs’ın insani yardımların aktarılması için bir platform, ve askeri birliklerin konuşlandırılıp hareket etmesi için bir üs olarak kullanılması. Elbette, 2014’e kıyasla işler daha da karmaşık hale geldi. Güncel gerçekler nelerdir?
* 2014 yılında Kıbrıs iki cephede yer alıyordu ve Kremlin’in Lefkoşa üzerinde büyük bir etkisi vardı. 2024 yılında Kıbrıs bu etkiden arınma aşamasındadır. Yaptırımların uygulanmasıyla Putin’in şirket ve oligarkları Kıbrıs’tan uzaklaştırıldı, Ulusal Muhafız ordusu ise yavaş yavaş Rus silahlarından arındırılıyor. Bunun bir sonucu olarak Kıbrıs’ın Batı çevrelerindeki güvenilirliği net bir şekilde artmıştır. Kıbrıs’ta, Kıbrıs ekonomisine pek çok katkıda bulunan ve gelecekte Rusya Federasyonu ile yeni ve nitelikli bir ilişki tanımlaması muhtemel, makul sayıda Rus kökenli Kıbrıslı yaşamaktadır.
* 2014 yılında Türkiye, Akıncı’nın 2016 yılında Mont Pelerin’de bir harita sunmasını kabul ederek ve Cenevre ile Crans Montana’da garantilerin kaldırılmasına ilişkin tartışmaları başlatarak çözüm oyununa dahil oldu. Bugün ise daha sert bir tutum sergileyerek eşit egemenlik şartını ortaya koyuyor ve iki devletli çözümden bahseden Ersin Tatar’ı destekliyor. Elbette, elverişli koşullar oluşursa, Türkiye öngörülemeyen ve beklenmedik bir şekilde hareket edebilir.
* 2014 yılında Türkiye-İsrail-Mısır ilişkileri yönetilebilir olduğu için enerji arkının oluşturulması kulağa daha gerçekçi geliyordu. Bugün, en azından orta vadede, İsrail-Türkiye ilişkileri köprü kurulabilir gibi görünmüyor, ve İsrailliler mantıken Kıbrıs-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine de pek sıcak bakmıyor. İsrail devleti için Kıbrıs giderek ekonomik ve askeri bir üs haline gelirken Lefkoşa bunun artı ve eksilerini tam olarak kestirememektedir.
Karşılaştırma
Bazıları bölgenin sorunlarının ne zaman daha kolay çözülebilir olduğunu merak ediyor; 2014 yılında mı, yoksa bugün, 2024 yılında mı?
2014’te sorunlar, esas olarak ekonomideki sinerjiler ve doğal gazın katalizör olduğu ilgili ekonomik çıkarların sömürülmesi çerçevesinde değerlendirilebilir ve çözülebilirdi. Mantıken 2014’te Amerika’nın yaklaşımı daha ekonomik-jeopolitikti. 2024’te hala güçlü bir ekonomik boyut mevcut, ancak Orta Doğu’daki siyasi çalkalanma ve iki savaşın ortasında yaklaşım aynı zamanda son derece jeostratejik hale geldi. Türkiye’nin Ukrayna konusunda tarafsız bir duruş sergileme, Gazze’de terörist Hamas’ı destekleme ve bir şantaj olarak BRICS’e yönelme kararı, Türkiye’yi NATO’nun ve genel olarak Batı’nın güvenilmez bir üyesi olmasa da öngörülemez bir ülke haline getirmiştir. Bu durum önce Yunanistan’a konumunu güçlendirme, ardından da Kıbrıs’a kendisini jeopolitik ve özellikle de jeostratejik anlamda seviye yükseltme fırsatını verdi. Kıbrıs’ta İngiliz üsleri faaliyet gösteriyor, Amerika’ya ait bir helikopter pisti var, Mari’de bir donanma istasyonu hazırlanıyor, Doğu Akdeniz’deki Amerikan ve Fransız filolarının bir kısmının buraya demirleyebilmesi için Larnaka limanının iyileştirilmesi üzerine çalışılacak, Andreas Papandreu Hava Üssü ise her zaman ABD, Fransa ve tabii ki Yunanistan’ın emrinde. Ayrıca, gerek görüldüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti İsrail ordusu için bir atış alanı ve eğitim sahası haline getirilmektedir.
Karmaşıklık
Bu yeni düzen Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştıracak mı, yoksa yeni sorunlar mı yaratacak?
Eğer Amerika’nın hamleleri Kıbrıs’ın Ortadoğu’nun kontrolünde kalıcı bir askeri üs olarak kullanılmasını hedefliyorsa, Türkiye’nin buna vereceği tepkiyi merakla beklemek gerekir. Ki, Hristodulidis’in Washington ziyaretinin üzerinden bir hafta geçti ve Türkiye’den henüz bir yorum gelmedi. Ankara’nın değerlendirmesi nedir? Öte yandan Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Cumhurbaşkanı Hristodulidis ile görüşmesinin ardından geçtiğimiz Perşembe günü yaptığı açıklamada sorunun karmaşıklığına dikkat çekerken sürecin iyimser yönüne de vurgu yaptı. Miçotakis’in de ifade ettiği gibi, “Kıbrıs ve Kıbrıs sorununun çözümü artık uluslararası bir atalet halinden uzaklaşmış ve dünya haritasındaki en hassas bölgenin denkleminde çözümün bir parçası olarak görülmeye başlanmıştır; bu bakış açısı değişikliği umarım sayfanın çevrilmesini sağlayabilir.”
Umarım böyle olur, ancak bazı apaçık hususlara dikkat çekmek zorunludur. 2004 ve 2017’deki başarısız girişimlere rağmen Kıbrıs sorununun çözümü için umutlar halen mevcuttur. Sorunun temennilerle çözülemeyeceği açıktır. Çözüme yönelik her yeni girişimin karmaşıklık endeksini arttırdığı gün gibi ortadadır. Her seferinde soruna yaklaşmak için daha fazla çaba, daha fazla düşünce ve daha fazla sabır gerekmektedir.
Kaynak: CUMHURBAŞKANI’NIN ZİYARETİ VE KIBRIS SORUNUNUN KARMAŞIKLIK ENDEKSİ