ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Ersin Tatar’ın İlham Aliyev ile buluşması sonrası paylaştığı mesajda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın ismini “İlhan” diye yazması, sonradan düzeltildi…
Tatar’ın paylaştığı “Tweet”in altına bazı Azeriler, “Cumhurbaşkanımızın adı İlhan değil, İlham’dır…” diye uyarı mesajı gönderdi.
Tatar, tweet mesajını uyarılar sonrasında “edit” yaptı…
Yani düzeltti!
Ve haliyle, adamın adının ne olduğunu da öğrenmiş oldu!
-*-*-
Tekrar ediyorum, içinde bulunduğumuz “siyasi kıtlık ve kuraklık” içerisinde, Tatar – Aliyev buluşması kesinlikle “değerlidir”…
Ama “önemli bir sonucu” olmasını beklemek; ciddi hayal kurmaktır!
-*-*-
Tatar – Aliyev buluşmasına, Kıbrıs Cumhuriyeti ciddi tepki gösterdi…
Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Azerbaycan’a, “… Bu tavrınızı düzeltici adım atmanızı bekliyoruz” gibisinden bir mesaj gönderirken, açık tehdit de savurdu ve özetle “… Azerbaycan, Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmek istiyorsa, bizim de bu birliğin üyesi olduğunu bilmeli” dedi.
-*-*-
Peki Azerbaycan ne yaptı?
Henüz bir şey yapmadı!
-*-*-
Ersin Tatar ise “… Azerbaycan’a gideceğim” dedi…
Tatar’ın açıklaması doğruysa yani Azerbaycan, “KKTC Cumhurbaşkanı” sıfatıyla ve “Cumhurbaşkanı seviyesinde” Tatar’ı “ağırlarsa”, Kıbrıs Cumhuriyeti kesinlikle boşuna “tehdit savurdu” demektir…
-*-*-
Ancak beklentimi eklemek istiyorum; Tatar, Azerbaycan’a sadece turistik geziye gidebilir… Vali, kaymakam, dernek başkanı ve varsa muhtarlarla temas kurabilir… Ancak, “Resmi devlet başkanı karşılama protokolü” ile kabul edilemez!
Haaaa “ihtimal sıfır” mı?
Mevcut koşullarda “evet sıfırdır”…
-*-*-
Azerbaycan – Türkiye ilişkileri çok iyi olabilir…
Uluslararası hukuk, BM Güvenlik Konseyi kararları ve tabii ki Azerbaycan’ın “çözüldü” denilen ama kesinlikle çözülmediği görülebilen Karabağ sorunu başta olmak üzere; KKTC ile ilişkilerini “istese dahi” engelleyen “çıkarları” söz konusudur…
-*-*-
Bu çıkarlara ve Kıbrıs meselesi ile yakınlığına, ya da benzerliğine izninizle bir bakalım:
Tatar’ın bunca zamandır “İlhan” diye bildiği ama gerçekte adı “İlham” olan Aliyev, iki hafta kadar önce Karabağ’da çıkan bir olay ve bu olaya karşı düzenledikleri askeri operasyonla ilgili bir açıklama yaptı…
Ve bu açıklamanın bir bölümünde şunları söyledi:
-*-*-
“… Laçın, Zabuh ve Sus (Karabağ’daki üç köyden söz ediyor) köylerinde yasa dışı iskan ettirilen Ermenilerin oradan çıkması gerekir… (Kuzey Kıbrıs’taki yasadışı yerleşimi düşünerek okumayı sürdürelim lütfen)… Orada kalmaları aslında bir savaş suçudur. Çünkü bu Cenevre Sözleşmesi’ne aykırıdır (Kıbrıs’taki durum sizce farklı olabilir mi?) İşgalci ülke işgal ettiği topraklarda yasa dışı yerleşim yapamaz. Bu bir savaş suçudur. Belki orada yaşayan, Suriye ve Lübnan’dan gelen Ermeniler bunu bilmiyorlar ama Erivan yönetimi bunu iyi biliyor. Bazılarının çıkmak istemediklerine dair haberler geliyor. Kendileri bilir. Onlar savaş suçlusudur. Bizim sabrımızı zorlamasınlar. İyilikle çıkıp gitsinler. Nereye gidecekleri bizi ilgilendirmiyor.”
-*-*-
Aliyev, TRT’ye yaptığı açıklamada ayrıca şunları da söyledi:
“Karabağ’da yaşayan Ermeniler doğru adımı atmalı ve geleceklerinin ancak Azerbaycan toplumuyla bütünleşmekten geçtiğini anlamalıdır. Aksi mümkün değildir. Karabağ, tarih, uluslararası hukuk, ekonomi, coğrafya ve ulaşım açısından Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçasıdır. Eğer Karabağ’da birileri herhangi statüden ya da bağımsızlıktan bahsediyorsa onlar Ermeni halkının baş düşmanlarıdır. Çünkü Karabağ’da yaşayan Ermenilerin hiçbir statüsü, bağımsızlığı, özel ayrıcalığı olmayacak. Azerbaycan vatandaşları için nasılsa onlar için de aynısı olacak. Azerbaycan vatandaşlarının hakları nasıl korunuyorsa onların da hakları aynı şekilde korunacak.”
-*-*-
Sizden ricam; son iki paragraftaki İlham Aliyev’in bu sözlerini çok iyi okumanızdır!
Bilmem anlatabildim mi?
Yoksa daha açayım mı?
Kaçak devlet!
İnşaat kaçak!
Denetleyen yok!
Yaşamını yitiren işçi kaçak!
Yine denetleyen yok!
Taşeron da kaçak!
Haliyle denetleyen ortada değil!
Ama devlet “eşit ve egemen!”
-*-*-
Samimi olarak sormak istiyorum; “Ersin Tatar’ı geçtim, ötekiler, KKTC’nin gerçekten var olduğuna mı inanıyor?”
-*-*-
KKTC gerçekten var olsaydı; emin olun ne o inşaat kaçak olabilirdi; ne kaçak taşeron firmadan söz edilirdi ve ne de o zavallı işçi kardeşimiz ölürdü!
-*-*-
Ve gerçekten KKTC, “eşit ve egemen” bir devlet olsaydı; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın bu olay sonrası özür dileyerek istifa edişi; üç saniyelik bir düşünmeyi bile gerektirmezdi!
-*-*-
Sahte bir devlet!
Çalıntı topraklar üzerinde; altyapısız inşaatlardan sadece geçici süreliğine para kazanan bir sistem!
O kadar!
-*-*-
Bir de kızıyorlar!
“Yahudiler geldi, mallarımızı alıyor, bize toprak kalmayacak” falan diye!
Birileri geçen gün, “… Bu Yahudiler, Filistin’i de böyle yemişti” dedi!
Kimin, kimi yediği gayet açık oysa!
Derviş kılıklılar
Hz. Süleyman’a, hayvanlarla özellikle de kuşlarla konuşabilme yeteneği bahşedilmişti. Bir gün yaralı bir kuş ona gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Dervişi huzuruna getirten Hz. Süleyman sorar; Bu kuş senden şikâyetçi, niye bu kuşun kanadını kırdın?
Derviş;
– Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı incindi, der.
-*-*-
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa dönerek;
– Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun!
Kuş cevap verir;
– Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allahtan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım!
-*-*-
Hz. Süleyman bu savunmayı beğenir ve kısasın yerine gelmesi için;
– Kuş haklı, hemen bu dervişin kolunu kırın, diye emreder.
Kuş o anda;
– Efendim, sakın böyle yapmayın, der.
Niçin diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş;
– Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın….!!!
Kaynak: ERS’İN AHBABI İLHAN BEY!