ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
SON derece dindar ve kiliseye gitmeyi ihmal etmeyen, Disy üyesi olmaya devam eden ve dokuz yıl boyunca sadakatle hizmet ettiği yozlaşmış hükümete son verecek olan bağımsız, Diko-Edek adayının bariz yalanlar söylemek konusunda biraz tereddütlü olacağını düşünebilirdiniz.
Hristodulidis, bir mektup göndererek Eylül ayında yapılması planlanan tartışma programlarından son anda seçim kampanyası ziyaretlerini gerekçe göstererek çekildiğini duyurarak, devlet yayıncısının insanları yanlış yönlendirdiğinden şikayet ettiği Cybc Yönetim Kurulu Başkanı Michael Michael tarafından açıkça yalan söylemekle suçlandı.
Hristodulidis, Michael’a mektubunda “Kampanya ekibimiz, duyurunuzda belirttiğiniz gibi, Eylül ayında tartışma programı düzenlenmesini hiçbir zaman kabul etmedi. Aksine, başkan adaylarının kampanya ekip temsilcileriyle Rik’te yaptığınız görüşmede, televizyon programlarının takvimini açıkladığınız zaman, yanıt verme hakkımızı saklı tuttuğumuzu belirtmiştik” diye yazdı.
Mektup Cuma günü yayınlanmış ve birkaç saat sonra da Michael bir cevap yayınlamıştı. “Yaklaşık bir ay önce seçim ekiplerinin temsilcileriyle RİK’te yaptığımız görüşmede programların nasıl yapılacağını ele almıştık. Toplantıda Sayın Hristodulidis’in temsilcisi ne bir yorum yaptı nede yanıt verme hakkıyla ilgili bir açıklamada bulundu. Dahası, Ağustos’un 9’una kadar bu konuyla ilgili veya katılmama konusunda herhangi bir açıklamada da bulunmadı.”
Kısacası ‘yalan söylüyorsun’.
YENİ Makarios’un destekçileri, Rik başkanının sözüne karşı onun sözü olduğunu ve Michael’in olanlar hakkında yalan söylemiş olabileceğini iddia edebilirler.
Bağımsız aday Marios Eliades, Christodoulides’in tartışmalara katılmayı hiçbir zaman kabul etmediği iddiasına atfen, “hiçbir şeyin gerçeklerden bu kadar uzak olamayacağını” söyleyerek Michael’ın olaylara ilişkin anlatımını tamamen destekledi. Eliades, Bay İyi Adam’ı “yalan ve yanlış bilgilendirme yolunda ilerlemekle” suçladı.
Elidias sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçeğin ortaya çıkması için, kampanya ekiplerinin Rik ve özel kanallarla toplantı yaptıkları iki hafta boyunca, Hristodoulidis’in kampanya ekibinin, kendi adaylarının programlara katılım için hazır olduğunu söylediklerini belirtti.”
Ancak Eliades’in olaylara ilişkin versiyonu, rakip bir aday olduğu ve verilecek zarardan çıkarı olacağı gerekçesiyle reddedilse bile, yeni Makarios, gerçekleri göz ardı ettiğine dair kendi kanıtını sundu.
Michael’a gönderdiği mektupta, şu ifadelere yer vermişti: “Herhangi bir tartışmada yer almayı hiçbir zaman reddetmediğimi çok iyi biliyorsunuz…” Gösterdiği cüret takdire şayan – tam 24 saat öncesinde Rik’e cumhurbaşkanı adaylarının katılacağı ve televizyonda canlı yayınlanacak tartışma programlarında yer almayacağını bildirmişti.
TARTIŞMA programına katılmamak için sunduğu mazeretinin dürüstlüğü de sorgulanabilir. “Seçim programımı sunmak için Kıbrıs’ın dört bir tarafına yapacağım seçim ziyaretlerinden ötürü Eylül ayında herhangi bir tartışma programına katılamayacağım.”
Şimdi eğer seçim kampanyasını Amerika Birleşik Devletleri’nde yürütüyor olsaydı katılmamak için inandırıcı bir mazereti olurdu, ancak Kıbrıscıkta, bir kişi nerede olursa olsun iki saatlik bir araba yolculuğu ile Rik stüdyolarına ulaşabilir. Ve sanki Eylül ayındaki seçim kampanya programını alt üst edecek 10 farklı programa davet almış gibi bir durum da söz konusu değil. Söz konusun olan sadece birkaç tartışma programıydı.
Televizyondaki tartışma programlarına katılacağı akşamlarda, seçim ziyaretlerini Rik’ten sadece yarım saatten kısa bir araba yolcuğu uzaklıkta olan Tseri, Athienou veya Alambra gibi yerlere gerçekleştirebilirdi. Tartışmaktan korkmayan biri, 30 günlük bir süre zarfında seçim gezilerinden birkaç saat uzakta kalmayı kendine dert etmezdi.
KATILMAMAK için daha dürüst bir mazeret şu olabilirdi: ‘Ben siyasi münazaralarda beceriksizim, çünkü yüzleşmenin her türlüsünden korkuyorum ve konuştuğum herkesle aynı fikirde olmaya bayılıyorum, zira hiçbir konu hakkında kati görüşlerim yok. Rakiplerimle katıldığım son programdan sonra yapılan kamuoyu yoklamaları performansımdan ötürü yüzde yedi gerilediğimi göstermişti, bu yüzden seçilme olasılığımı etkileyecek bir şeye neden katılayım.’
Belki de yukarda yazdıklarımda çok fazla bilgi ve çok fazla dürüstlük var. Daha esprili bir mazeret de sunabilirdi, mesela, ‘Eşim TV programlarına katılmama izin vermiyor çünkü yanımda olmadığı ve bana ne söylemem gerektiğini söylemediği zamanlarda sürekli çuvallıyorum.’
Veya: ‘Seçimleri zekamla değil, görünümümle kazanmayı planlıyorum, ki bu sadece monolog durumlarında işe yarayan bir durum, tartışma programlarında bir işe yaramıyor.’
Aptalca veya değil, bu mazeretler ortaya attığı seçim ziyaretleri saçmalığından daha inandırıcı olurdu.
Prez Nik’in dokuz yıldır yanından bulunan çırak, prez’in en büyük yol gösterici ilkesini öğrenememiş –her zaman doğruyu söyle veya eğer bu mümkün değilse, hiçbir zaman yalan söyleme.
Prez’in doğruları söyleme konusundaki ödün vermeyen tutumunun bir başka örneği, casus aracının bu hafta yeniden büyük haber olması ve Yunanistan’daki siyasi sistemi sarsmasıydı. Hükümet ve Başsavcılık, muhalefet partilerinden ve bağımsız adaylardan konuyu ele alış biçimleri nedeniyle çok tepki aldı..
Hükümet sözcüsü Marios Pelekanos, Kıbrıscığı Yunanistan’daki skandalla ilişkilendirmeye yönelik her türlü girişimin, “kabul edilemez ve eleştirel popülizmden başka bir şey olmadığını ve herhangi bir kanıt sunulmadan yapılan bu eleştirilerin ülkemizi bataklığa sürüklediğini” söyledi.
Açıklamasını prez adına mutlak gerçeği sunarak tamamladı. “Cumhurbaşkanı Anastasiades’in dokuz yıllık yönetimi boyunca hiçbir siyasi şahsın, siyasi partinin, gazetecinin, medyanın veya yasalara saygılı bir vatandaşın izlenmesine asla izin verilmediğini veya müsamaha gösterilmediğini kesin bir şekilde belirtmek istiyoruz.”
Kıbrıscığın hükümetlerinin 50 yıldır siyasi rakiplerin ve medyanın telefon konuşmalarını dinlemesinin ardından, bu korkunç uygulamaya son verdiği için Nik’e minnettar olmalıyız.
AĞUSTOS, siyasilerin tatile çıktığı, işyerlerinin kapatıldığı ve medyanın da çekirdek kadroyla çalıştığı bir dönem olması nedeniyle her zaman haber açısından zayıf geçen bir aydır. Haberlerin esas kaynağı, Trito’daki [Çevirmenin notu: RİK’in 3’üncü radyo kanalı] sabah haber programının yerine, bir müzik programı konuldu.
Şartlar böyleyken, casus yazılım skandalı, biz medya çalışanları için beklenmedik bir lütuf oldu. Aksi takdirde, ahlakçılık taslayabileceğimiz tek konu, melez savannah kedisi Berton’un ölümü olacaktı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bile geçtiğimiz hafta, çok beklediğimiz ve protesto edebileceğimiz kışkırtıcı ve kabul edilemez eylemlerden kaçınarak bizi hayal kırıklığına uğrattı. Yeni sondaj gemisi Abdulhamid Han’ı, beklentilerimizin aksine münhasır ekonomik bölgemize gönderme konusunda başarısız oldu.
Dışişleri Bakanı Ioannis Kasulidis, muhtemelen yardakçılarının kendisine verdiği bilgileri tekrarlayarak, Abdulhamid Han’ın, yedi olası noktadan, münhasır ekonomik bölgemize girebileceğini söyledi. Sonunda, sondaj gemisinin Antalya sahilinin 55km açığında çalışma yürüteceği ortaya çıktı, bizleri provokasyondan mahrum bırakarak hayal kırıklığına uğrattı.
Belki de Erdoğan, Cumhuriyetin kendisine yönelik yeni bir ağız dalaşına girmesinden korkmuştur.
PERSPEKTİF YOKSUNLUĞUMUZ, ki biz hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde bu konunun bölgesel merkeziyiz, bu hafta hayvan ve yeşil partilerinin melez savannah kedisi Berton’un ‘trajik’ ölümü hakkında çıkarttığı büyük yaygara sonucu kendini yine göstermiş oldu.
Bana huysuz yaşlı adam, sefil yaşlı serseri deyin, ama bir kedinin ölümünün neden sözde hayvan severler arasında toplu yaslara yol açtığını, onları, Berton’un tedavisini protesto etmek için kavurucu sıcakta dışarı çıkmaya teşvik ettiğini ve veterinerlik hizmetlerinin başındaki kişinin görevden alınmasını talep etmeye ittiğini gerçekten anlamıyorum.
Kıbrıs’ın yollarında her gün bir sürü kedi ölüyor, ancak kimse suçlu şoförlerin yargılanması için talepte bulunmuyor, peki o zaman ameliyat da olan Berton’un tedavisi neden hayvan severler ve çevreciler arasında bu kadar öfke ve acıya yol açtı? Cevabı mı, tam bir perspektif yoksunluğu.
PERŞEMBE günü Başsavcılığın önünde yapılan eylem, hayvan severler ve çevrecilerin tek ortak noktasının gösterişçi duyarlılık olmadığını ortaya koydu. Her iki grubunu da berbat bir giyim zevki var, her zaman yataktan yeni kalkmış gibi görünüyorlar.
“Eli kanlı” veteriner dairesi müdürü Hristodulidis Pipis’in istifası için atılan sloganların yanı sıra, eylemciler ellerinde “Kıbrıs’taki tüm hayvanlar için adalet istiyoruz” yazan pankartlar taşıdılar. Keşke birileri “Kıbrıs’taki tüm hayvanlar için adaletin” neyi kapsayacağını ve nasıl uygulanacağını bizlere söylese?
Ün ve şöhreti seven aşırı ahlakçı hayvanlar partisi başkanı Kyriakos Kyriaku, Pipis’in cezai yargılanmasını talep ederken, başsavcı Yiorgos Savvidis de dışarıya çıkarak eylemcilerle bir araya geldi ve onlara hayvanlara saygı duyulmasının “kendilerinin çok hassasiyet gösterdiği” bir konu olduğunun ve hayvan istismarı ile ilgili şikayetlerin “derhal ve etkili bir şekilde soruşturulacağının” güvencesini verdi.
Görünen o ki, “Kıbrıs’taki tüm hayvanlar için adalet” hayali yakında gerçek olacak ve umarız ki Pipis hapse girecek, çünkü birileri Berton’un başına gelenler için bedel ödemeli.
Kaynak: KAHVEDEN HİKAYELER: BÖLGESEL PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ MERKEZİ