| POLİTİKA |CYPRUS MAIL

KAHVEDEN HİKAYELER: DAHA BÜYÜK AYAKKABILAR, DAHA ZAYIF İÇERİK

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

ŞİMDİKİ başkanımız, dışişleri bakanı olduğu dönemde, dış politika girişimlerini ve yaptığı anlaşmaları tanımlamak için ekonomik bir terim olan “katma değer”i kullanmayı çok severdi. Hiçbir zaman tam olarak net olmayan bir veya öteki şeye “katma değer” katıyorlardı, ve bu “katma değer” ne somut, ne de ölçülebilirdi. Sadece kulağa hoş geliyordu.

Bakanlıktaki halefi Constantinos Kombos da pek bir anlam ifade etmeyen süslü terimlerin katma değerinin farkına vararak kendi deyimini yarattı.  Kombos’un uluslararası alanda güçlendirmek istediği “diplomatik ayak izimize” atıfta bulunuyorum, ancak şu anda karbon ayak izimiz çok daha büyük ve bunun bedelini ödüyoruz.

BM Genel Kurulu için New York’ta bulunduğu sırada “diplomatik ayak izimizin” alanını genişletmeye başladı, “sık temas kurulmayan” ülkelerle temaslar kurdu – muhtemelen dünyanın öbür ucunda olan ve ortak hiçbir noktamızın bulunmadığı ülkeler.

Geçen hafta Kıbrıscık, Üçüncü Dünya ülkelerinin söz sahibi olduğu laf kalabalığı ortamı BM İnsan Hakları Konseyi’ne (İHK) seçilerek “diplomatik ayak izini” güçlendirmek adına büyük bir fırsat yakaladı ve ilk kez burada bir sandalye kazanarak hepimizi gururlandırdı. Ayak izimiz o kadar büyüdü ki, Kıbrıscık yakında kendi numarasında ayakkabı bulmakta zorlanacak.

KOMBOS bunun “Kıbrıs’ımız için önemli bir başarı olduğunu, çünkü ilk kez bu organa seçilmeyi başardığımızı” söyledi.

Kombos, “daha da önemlisi, parçası olduğumuz bölgesel grupta kayda değer bir oy sayısıyla ikinci olmayı başarmamızdı” dedi, ve oy kullanan 189 üye ülkeden 167’sinin oyunu aldığımızı açıkladı.

Tek hayal kırıklığı, bakanın zafer sonrası Kıbrsıcığın Tass haber ajansına [Editörün notu: Kıbrıs Haber Ajansı’na atıf] yaptığı yorumlarda diplomatik ayak izimizden bahsetmemesiydi. Bakan, sonucun “diplomatik ufkumuzun genişlediğine dair bir başka kanıt” olduğunu söyledi.

Oylamanın önizlemesini yapan Tass, yarışmanın zorluğunu bir perspektife oturttu. Habere göre Kıbrıs Cumhuriyeti, “altı ülkenin beş sandalye için yarıştığı ve dolayısıyla en çok rekabetin yaşandığı Asya-Pasifik bölgesel grubunda.”

Peki, diplomatik kaynaklar tarafından “BM sisteminin en önemli organlarından biri” olarak tanımlanan 47 üyeli bu laf kalabalığı ortamında yer almak neden bu kadar önemliydi? Diplomatik kaynaklar Tass’a Kıbrıscığın diplomatik ayak izini genişletmenin yanı sıra, “çocuk hakları, cinsiyet eşitliği, kadın hakları, savunmasız grupların hakları gibi konuları gündeme getirme fırsatına sahip olacağını” söyledi.

İHK, Kıbrıscığın bu konuları gündeme getirmesini umutsuzca bekliyordu.

BAŞKAN NIKOS II, Perşembe günü WISTA Uluslararası Konferansı’nda yaptığı konuşmada, İHK’ya seçilmemizden duyduğu gurur ve sevinci gizleyemedi, ve bu konu ile birlikte ihtişam sanrıları üzerine turbo şarjlı olumlu bir dönüş havası verdi.

Ayrıca Kombos’un ayak izini de gündeme getirerek bu aptalca ifadeyi kendisinin uydurmuş olabileceğine dair şüpheleri arttırdı. Seçilmemizin “sadece ülkemizin bölgesel ve uluslararası ayak izini güçlendiren bir gelişme olmadığını, aynı zamanda herkes için hayati bir konu olan insan hakları konusunda uluslararası toplumun bize nasıl yaklaştığını da gösterdiğini” söyledi.

Bu adım, insani yardımların gönderilmesi ve üçüncü ülke vatandaşlarının tahliyesi yoluyla bölgedeki rolümüzün uluslararası toplum tarafından tanındığı bir zamanda geldi. Kıbrıscığın üye devletler tarafından ikinci en yüksek oyla seçilmesinin hiç de tesadüf olmadığını söyledi.

Başkan, ihtişam sanrılarımızın pompalanmasının Kıbrıs sorununu çözmek için ortaya koyduğu yılmaz çabaya da yardımcı olabileceğini söyledi. “Tüm bu gelişmelerle birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rolünün, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin konumunun yükselmesi, uygulanabilir ve elverişli bir çözüm bulma ihtiyacına ilişkin çaba ve argümanlarımızı güçlendirmektedir.” Bunun nasıl olabildiğini ise söylemedi.

BAŞKAN’a göre “bölgesel, Avrupa ve uluslararası düzeydeki tüm bu çabalar, bir numaralı önceliğimiz olan işgalin sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı güçlendiriyor” olsa da, Salı günü New York’ta düzenlenecek gayrı resmi akşam yemeğine ilişkin beklentiler sıfırın altında.

Erdoğan’ın yemekte Tatar’a daha esnek bir tutum benimsemesini emrettiğini sanmıyorum, çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rolü güçlendirildi, ama ben ne bilirim ki? Diplomasinin nasıl işlediği konusunda uzman değilim, BMGS’nin planları hakkında da herhangi bir bilgim yok.

Tatar, “ortada bir gündem olmadığını” ve “iki liderin sosyal bir ortamda görüş alışverişinde bulunacağını” söyledi. Asıl soru, Antonio Guterres’in değerli vaktini neden çözüm konusunda görüş ayrılıkları olan iki lider için bir akşam yemeğine ev sahipliği yaparak harcadığıdır?

En azından bizimki yemeğe karşı olumlu bir tavır takındı. “New York’a olumlu bir sonucun çıkabilmesi için gidiyorum,” dedi. “Suçlama oyunu, suçlamalar, kınamalar ve benzeri şeylerle ilgilenmiyorum.” Bu işi, kendisine bu etkinlik için Büyük Elma’da eşlik edecek olan yardakçılarına bırakacak.

ADALET ve Kamu Düzeni Bakanı Marios Hartsiotis, üç gündür firarda olan cinayet hükümlüsü Doros Theophanous’un kaçışı konusunda istifa etmemek için yepyeni bir açıklama yaptı.

Özellikle Prez’in yaşanan rezalet nedeniyle emniyet müdürü ve yardımcısını görevden almaya karar vermesinin ardından medyada istifa çağrıları yapılmıştı. Hartsiotis, istifasının “korkakça ve kolaya kaçma niteliğinde olacağını, nüfusun belirli gruplarına malzeme üretmenin yanı sıra popülizme de hizmet edeceğini” söyledi.

Bazıları korkakça olanın, bakanlık görevini bırakmak istemediği için yaşananların sorumluluğunu üstlenmemek olduğunu söyleyebilir. Bakan, polise çeki düzen vermek için görevde kalarak sorumluluk alıyordu. “Çekip gitmek ve meseleyi halletme işini bir sonraki kişiye havale etmek sorumsuzluk olurdu” diyerek cesur yaklaşımının altını çizdi.

GELMİŞ GEÇMİŞ en genç AP Milletvekilimiz Fidias Panayiotou’ya ısındığımı söylemeliyim çünkü asi bir rock ‘n’ roll edasına sahip ve kendisine doğru siyasi davranışın ne olduğunu söylemeye çalışan sıkıcı yaşlı budalalar tarafından korkutulmayı ya da sindirilmeyi reddediyor.

Siyaseten doğru davranışın ne olduğuna dair direktifler tweetlemeyi seven, kendini beğenmiş avukat Chris Triantafyllides’i kızdırması takdire şayandı. Eski kuşağın bir temsilcisi olan Triantafyllides, Fidias’ın Girne’deki bir otelde nargile içerken çekilmiş bir fotoğrafını görmüş ve o kadar sinirlenmiş ki kendini bu küstah gence haddini bildirmek zorunda hissetmiş. Şöyle bir tweet attı: “Suçlanacak başka kimse yok. Hepimiz suçluyuz çünkü senin gibi karagözler (moronlar) tarafından bir anlık gaflete sürüklendik. Yazıklar olsun sana, seni hödük. Yazıklar olsun sana. Biraz saygıdan zarar gelmez.”

BU tweet’in ardından Fidias, Yunanistan’da insanların stüdyoda oturup kızacak bir şeyler buldukları ve kurbanlarını küçümseyerek onlara hadlerini bildirdikleri bir TV programı tarafından arandı. Stüdyodaki öfkeli adamlardan biri, Kıbrıs’ta ikinci Türk işgalinin başladığı 14 Ağustos günü Kıbrıslı Türk bir sosyal medya fenomeni ile fotoğraf çektirdiği için Fidias’ı eleştirdi.

Kızgın bir kadın Fidias’a “izlenme ve takipçi kazanmak” için uğraştığını söylemiş, Fidias da buna karşılık olarak Kıbrıslı Türk bir influencer ile fotoğraf çektirdiğini söylemiştir. “Ne istiyordun, onu öldürmemi mi? Benden ne yapmamı istediğini söyle.”

Ardından öfkeli adam ona “akan kanı ‘beğenilere’ dönüştürdüğünü” söyledi ki bu, programın kendi reytinglerini artırmak için Fidias’a acımasızca saldırdığı düşünüldüğünde biraz cüretkardı. Fidias akan kanı ‘beğenilere’ dönüştürdüğünü reddetti ve sordu: “Ne yapmalıyım? Öldürmeli miyim? Bombalar mı atmalıyım?” Ardından stüdyoya öpücükler gönderdi ve öfkeli konuklara “Sizi seviyorum” dedi.

Asi gençlik Kıbrıscığın umutsuzca ihtiyaç duyduğu şey, ve Fidias zaman zaman saçmalasa da umut veriyor.

BİR müdavim, Başkanımızın danışman olarak atadığı tüm destekçi, arkadaş ve akrabalarının isimlerinin yer aldığı listeyi yayınlama konusunda neden bu kadar isteksiz olduğuna dair bir açıklama getirdi.

Kişisel danışmanlarından biri olan, hükümet sözcüsü olduğu dönemde sekreterliğini yapan ve daha sonra dışişleri bakanlığındaki ofisine alınan Anastasia Konstandouri böyle bir iş için uygun değildi. Tüm kariyeri boyunca sekreterlik yaptığı için değil, emekli olduğu ve danışman olarak işe alınamayacağı için. Doğrudan mesul olduğu Başkan’a ne gibi tavsiyelerde bulunduğunu kimse bilmiyor.

Bu arada Konstandouri’nin kızı da dışişleri bakanlığında çalışıyor ancak yaklaşık sekiz yıllık hizmetinin ardından yurtdışına gönderilmedi. Bu durum bakanlığın yönetmeliklerine aykırı olduğu için birkaç ay önce bir Kıbrıslı için mümkün olan en iyi yurtdışı görevi verildi—Yunanistan’daki büyükelçiliğimizin konsolosluk bölümüne gönderildi. Cumhurbaşkanı’nın sekreterlik işlerinden sorumlu danışmanının kızı için İran ya da Meksika’da görev yok.

BİRKAÇ gün önce Lefkoşa’nın en eski barlarından birinde bir arkadaşımla buluşmak için sözleştik ve biramın yanında birkaç lahmacun yemeyi dört gözle bekliyordum çünkü oldukça iyiler. Garson kız siparişimizi almaya geldiğinde ve ben birkaç lahmacun istediğimde bana “sadece vegan lahmacun yapıyoruz” dedi.

Bu bilgiyle sarsıldım ve garsonu soru bombardımanına tuttum. “İçinde lahmacunun ana malzemesi—yani kıyma—bulunmayan bir şeye nasıl lahmacun diyebilirsiniz? Gerçek lahmacunu vegan versiyonuyla değiştirmek kimin fikriydi? Vegan lahmacun sipariş eden çok ezik var mı?”

Gülümsedi ve alternatif olarak chilli con carne dolgulu bir quesadilla önerdi. Etli kısmı vegan olmadığı sürece alacağım, dedim. Fakat yine de vegan lahmacun fikrini ortaya atan kişinin adının açıklanması ve utandırılması gerektiğini düşünüyorum.

Kaynak: KAHVEDEN HİKAYELER: DAHA BÜYÜK AYAKKABILAR, DAHA ZAYIF İÇERİK

Share:
PATROCLOS | CYPRUS MAIL
Patroclos, 30 yılı aşkın süredir bu köşeyi yazmasına rağmen akıl sağlığını koruyan Kyriacos Iacovides'in takma adıdır. Kahve’den Hikayeler ilk olarak Nisan 1991'de Sunday Mail'de eğlenceli bir okuma sunmak amacıyla yayınlandı. Hedef kitlesi, hayatı ve Kıbrıs siyasetini fazla ciddiye almayan insanlardı.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR