| Politika |BAĞIMSIZ

NE MUHALEFETLE SOKAĞA İNİYORSUN NE SENDİKALARLA NE DE DİĞER SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİYLE…

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi beğenmemek ama hiçbir şey de yapmamak…

Kendisi kılını kıpırdatmıyor ancak başkalarının yaptığı hiçbir şey de onu tatmin etmiyor.

Bu ülkede büyük çoğunluk bu halde; gittikçe anlaşılmaz bir şekilde çok değişik bir ruh haline büründü…

Hani sitemkâr bir sözle, “Akıl verip durma, sen de bir şeyler yap” denir ya, bir bakıyorsun ki bu öfkeli ama hareketsiz büyük grup, akıl bile veremiyor. Sadece her tarafa saçma sapan bir saldırma hali var…

Tamam, bu kadar öfkelisin, ülkeye dair her şey seni rahatsız ediyor, sosyal medyada verip veriştiriyorsun da o kadar mı? Sen ne yapıyorsun, bunu değiştirmeye dair ne gibi bir eylemin var, pratiğe dökecek misin tepkini? Yok, iş pratiğe geldi mi tık yok.

Hükümet edenleri beğenmeyişini anlayabiliyoruz, zaten beğenilecek iş yapmıyorlar, eleştiriyi fazlasıyla hak ediyorlar.

Ancak muhalefeti de beğenmiyor sendikaları da sivil toplum örgütlerini de medyayı da üreticiyi de ticaret adamını da…

Peki neden beğenmiyor? Neden beğenmediğini bile anlatamayanlar var…

Muhalefeti beğenmiyor; gerçek anlamda etkili bir muhalefet ortaya koymuyor gerekçesiyle…

Sine-i millete gitmek için meclisten çıkanı da beğenmiyor, mecliste kalanı da seçimde meclise girme başarısını gösteremeyeni de…

“Ana muhalefet gücünü ortaya koyamıyor” gerekçesiyle eleştiriliyor…

Peki meclis dışındaki muhalefet? Onların zaten gücü yokmuş, etkisizmişler…

Ana muhalefeti beğenmiyorsun, meclis dışı muhalefeti yetersiz buluyorsun, marjinal dediklerini kale alamıyorsun…

Ana muhalefet eylem yapıyor, orada yoksun, meclis dışındaki partiler eylem yapıyor “bunlarla olmaz” diyorsun, marjinal parti dediklerinden korkuyorsun…

Sendikalar eyleme gidiyor, grev yapıyor, sövüp sayıyorsun, “yine mi grev?” diye…

Eylemlerin rahatını bozmamasını istiyorsun, mesela eylem yapılır, trafik tıkanır, yollar kapanırsa “Böyle olmaz, eylem yapın ama halkın rahatını bozmayın” diyorsun.

Sanki uysal eylemler bugüne kadar sonuç verebilmiş mi ki? Tabii tam da dedikleri gibi uysal eylem yapanları da bu kez “tatlı tatlı eylem olmaz” diye eleştiriyorsun.

Mesela bakanlık okulların altyapısını hazırlamadan haftada iki gün “tam gün” yapma kararı alıyor. Bu uygulama sizin çocuklarınız için riskli ve eziyetli ama gerçeği göreceğine sendikaya sövüyorsun…

Sen önce çadıra “evet” diyorsun sonra da konteyner sınıflara; sendika sana ne yapsın?

“Etkili eylem yap” diyorsun, eylem biraz etki gösterince de rahatın bozuldu diye şikâyet ediyorsun.

Eylemde biraz gerginlik yaşanır, itişme kakışma olursa, “Bunlar haddini aştı, işi şiddete vardırdı” diye abartılı ifadeler kullanıyorsun.

Seni mağdur edenler nice savurganlıklara, skandallara imza atıyor, sesini çıkarmıyorsun, eylemde meclisin kapısı kırıldı diye “Devletin malına zarar verildi, böyle olmaz” diyorsun.

Ses getiren eylemleri yapanları çekemiyorsun, neredeyse devlet düşmanı ilan ediyorsun.

Peki sen ne istiyorsun? Ne istediğini bilmeyen büyük bir kesim var…

Ne muhalefetle sokağa iniyorsun ne sendikalarla ne de diğer sivil toplum örgütleriyle.

Hiçbirinin eylem yönetimini beğenmiyorsun? Peki senin önerin nedir?

Evinde klimanın altında oturuyorsun, elin klavyede büyük bir kibirle verip veriştiriyorsun.

Maalesef konforunu bozmayan, burnu büyük koca bir kitle var…

Sosyal medyada sağa sola verip veriştirmekle, herkesi suçlayıp durmakla sorunlar çözülür mü sanıyorsunuz?

Nöbete yatıyorsun, muhalefet parti temsilcileri ya da sendikacılar bir söz etsin ve hemen buna bir kulp bulasın, küçümseyesin, beğenmeyesin, aşağılayasın…

İki lafı bir araya getiremiyorsun, yazdığın yazı zaten ne Türkçeye benziyor ne de başka bir şeye ama aşağılama, dalga geçme gırla…

(Mantıklı eleştiriler yapanları tenzih ediyorum ama demek istediğim; eleştirmek yetmiyor, katkı da koymalı, halk kendi gücünün de farkına varmalı.)

Bir siz akıllı, bir siz ülkenizi seviyorsunuz, bir siz sorunları görüyorsunuz, sizin dışınızda herkes kör, herkes sağır, herkes suçlu, herkes yeteneksiz…

Aslında siz de o eleştirdiklerinizden birisiniz, aslında sizin de onlardan farkınız yok ama kibriniz bunu görmenizi engelliyor…

Sen statükonun bir tarafından tut, kendini sağlama al, o harika konforunu kaybetmemek için sokağa inme, hatta eleştirmen gereken iktidara, hükümete dokunma ama vur muhalefete, vur sendikalara, vur diğer sivil toplum örgütlerine.

Bir bakıyorsunuz sanki memleketin bu berbat haline sebep olan muhalefettir veya sendikalardır?

Tamam muhalefetin ve sendikaların yöntemlerini değiştirmesi, klişelerden uzaklaşması, daha etkili olabilmek için çaba sarf etmesi, halkı sokağa çıkarmanın yollarını bulması gerekiyor ama toplum da daha istekli olmalı, toplum da artık omuz vermeli…

Birileri uğraşsın, benim için hak elde etsin ama ben kılımı kıpırdatmayayım. Vay be, var mı öyle bir dünya?

KAYNAK: NE MUHALEFETLE SOKAĞA İNİYORSUN NE SENDİKALARLA NE DE DİĞER SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİYLE

image_printPrint
ALİ BATURAY | BAĞIMSIZ
14 Ekim 1968’de Larnaka kazasına bağlı Alaniçi (Klavya) köyünde doğdu. İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunudur. “Yeni Medya ve Kuzey Kıbrıs’ta Değişen Gazeteler ve Gazetecilik” konusunda yüksek lisans yapmıştır. 1986-1995 yılları arasında Halkın Sesi Gazetesi’nde, 1995- 1998 yılları arasında Yenidüzen Gazetesi’nde, 1998-2020 yılları arasında 22 yıl KIBRIS Gazetesi’nde çalıştı. KIBRIS Gazetesi’nde haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği görevlerini üstlenmiştir. Şubat 2020’de Haber Kıbrıs’ta Genel Yayın Koordinatörlüğünü üstlenen Baturay, Haber Kıbrıs Web TV’deki programının yanısıra, günlük köşe yazıları ile toplumun nabzını okuyucuları ile paylaştı. Baturay, Ocak 2023’te yeni kurulan Bağımsız isimli dijital platformun Genel Yayın Yönetmeni görevini üstlendi.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR