| POLİTİKA |PHILELEFTHEROS

TRUMP VE PUTİN ARASINDAKİ FIRTINALI ORTAKLIK

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Trump ile Putin arasında yapılan ve içeriği genel bir çerçevede kamuoyuna açıklanan ilk telefon görüşmesi, Batılı müttefikler arasında paniğe neden oldu ve planları Doğu’dan Batı’ya değiştirdi.

 Washington ile Moskova arasında doksan dakika süren kasırga niteliğindeki görüşme, AB ve NATO’yu ‘ev hapsine’ aldı, ve bir zamanların bilge liderlerini rahatlarını bozmayacak çözümler arayan çizgi film kahramanları gibi gösterdi. Fırtınadaki ilk durgunluk üç önemli meseleyi su yüzüne çıkardı.

Amerikalı ‘uyuşturucu satıcısı’ Mark Fogel’in bir ‘tavsiye’ üzerine Rus hapishanesinden çıkarıldığı ve Beyaz Saray’a geldiği açıklanır açıklanmaz, Trump ile Putin arasında bir iletişim olduğuna dair hiçbir şey bilinmemesine rağmen, son yıllarda Washington ile Moskova’yı ayıran kapıların ortadan kalktığı anlaşıldı. Ancak ertesi gün Donald Trump Putin’le görüştüğünü açıkladı, ‘Ukrayna’da barışın çok uzak olmadığının’ altını çizdi ve ‘o dönemde başkan olsaydı savaşın olmayacağını, ancak şimdi daha fazla kayıp yaşanmadan sona ermesi gerektiğini’ tekrarladı. Ayrıca Putin ile Orta Doğu, enerji, yapay zeka, doların gücü ve diğer stratejik öneme sahip konuları görüştüklerini ve karşılıklı ziyaretler konusunda anlaştıklarını belirtti. Washington aynı zamanda, Fogel’in serbest bırakılması kadar önemli bir jestle, 2017 yılında Yunanistan’da tutuklanan ve 2020 yılında ABD makamlarına iade edilen Alexander Vinnik’i (Bay Bitcoin) serbest bıraktı.

Hazırlıklı durumda olan Trump, boğayı boynuzlarından yakaladı ve -çoğunluğu Rus olan bir dinleyici kitlesine- ‘İkinci Dünya Savaşı sırasında bu iki ülke arasında oluşan tarihi ortaklıktan’ bahsetti, ve Putin ile yakın bir çalışma içinde olmak, karşılıklı olarak birbirlerinin ülkelerini ziyaret etmek ve savaşın sona ermesi için derhal müzakerelere başlamak konusunda anlaştıklarını söyledi! Trump vakit kaybetmeden Zelenskiy’ye Moskova’ya yaptığı ziyaret hakkında ayrıntılı bilgi verdi ve kısa süre içinde ABD Hazine Bakanı tarafından ziyaret edileceğini söyledi, nitekim öyle de oldu. Trump’ın Putin’le savaşı sona erdirmek için derhal görüşmelere başlayacaklarını açıklaması, ABD Başkanı tarafından kendisine verilen 500 milyarlık faturanın ardından şimdi de savaşın sona erdirilmesi için yapılacak görüşmelerde söz sahibi olamayacağını, kaybettiği toprakları geri alamayacağını ve yenilgisinin kim bilir nereye varacağını öğrenen Zelenskiy’nin paniğini daha da arttırdı. Ancak Zelenskiy için en kötüsü, bu koşullarda Putin’in—daha önce tanımlandığı gibi—bir ‘savaş suçlusu’ olmaktan çıkıp, Trump’la birlikte gezegenin kaderini belirleyecek diğer süper gücün çarı haline gelecek olmasıydı.

Nitekim Trump, Başkan Putin’in seçim öncesinde kendi sloganı olan ‘Sağduyu’yu benimsediğini açıkladı. Daha da ileri giderek Rusya’nın G7’ye geri dönmesini istediğini belirtti: “Rusya, 2014’te Kırım’ın ilhakından sonra atılana kadar G7’nin (o zamanki adıyla G8) bir üyesiydi. Geri dönmelerini isterim. Onları atmamızın bir hata olduğunu düşünüyorum. Bakın, mesele Rusya’yı sevip sevmemeniz değil. Mesele G8 idi.” Başkan Trump bir adım daha ileri giderek Rusya ve Çin ile savunma harcamaları ve nükleer silahsızlanmayı görüşmek üzere bir konferans düzenlemek istediğini açıkladı, ve nükleer silah üretmek için ‘hiçbir neden olmadığını’ belirtti! ‘Ortalık biraz sakinleştiğinde’ Rusya ve Çin devlet başkanlarıyla bir zirve toplantısı yapmayı düşündüğünü de sözlerine ekledi!

Beyaz Saray’ın açıklamalarının ağırlığı altında Ukrayna Devlet Başkanı, Kiev’in yokluğunda Moskova ve Washington tarafından ülkesinin geleceğine ilişkin varılacak herhangi bir ikili anlaşmayı kabul etmeyeceğini söyledi, ve Moskova ile herhangi bir barış görüşmesi başlamadan önce Washington ile ‘Putin’i durduracak’ bir plan üzerinde anlaşmaları gerektiğini vurguladı. Zelenskiy’ye sözlü destek veren Avrupa diplomasisinin başındaki isim Kaja Kallas ise ‘Ukrayna ve Avrupa olmadan yapılacak herhangi bir anlaşmanın başarısızlığa mahkum olduğunu’ ifade etti.

Açıkçası, Trump’ın Putin ile görüştüğünün açıklanmasının ardından Volodimir Zelenskiy’ye ilk açıklamalarını bir kez daha sağduyu dikte etti. Zelenskiy, Trump ile bir saat telefonda görüştüğünü ve ülkesinde ‘barışı elde etme olasılıklarını’ ele aldıklarını, ve ‘ABD ile birlikte Rus saldırganlığını durdurmak ve kalıcı ve güvenilir bir barış sağlamak için atacakları adımların izini sürdüklerini’ söyledi. Bu arada Trump Beyaz Saray’da basına yaptığı açıklamada Ukrayna’da ‘çok da uzak olmayan bir gelecekte’ ateşkes sağlanacağını söylemişti.

Ancak Trump’ın ilk açıklamasının hemen ardından Zelenskiy, ABD Başkanı ile yaptığı görüşmeyi ‘esaslı’ olarak nitelendirmekte fayda görerek iki ülke arasında güvenlik ve ekonomi alanlarında işbirliğine ilişkin bir belge hazırlanmasını, ve ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile yaptığı görüşmelerde Ukrayna’nın zengin maden kaynaklarına ilişkin olası bir anlaşmayı ele aldıklarını ‘açıkladı’.

Lakin ABD Başkanı, Putin’le ilk görüşmenin Suudi Arabistan’da yapılacağını söyledi ve lafı dolandırmadan Ukrayna’nın NATO’ya girmesinin—ki Kiev bunu istiyor—Moskova için kırmızı çizgi olduğunu ve bunun ‘gerçekçi’ olmayacağını söyledi. Zelenskiy ile ilgili olarak ise daha da sert konuşarak şunları söyledi: ‘Bir noktada Ukrayna’da seçimlerin yapılması gerekecek. Eğer Şubat 2022’de seçimlerin yapılmasını engelleyen askeri hukuk uygulanmamış olsaydı, başkanlık seçimleri Mart 2024’te yapılacaktı’ diyerek aslında Zelenskiy’nin hiçbir yasal dayanağı olmadığını ima etti.

Bu koşullar altında AB ve NATO, Trump ve Putin arasındaki boğucu tangonun yol açtığı kasırga nedeniyle vertigo atağı yaşıyor gibi görünüyor. Nitekim ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, mevkidaşlarıyla bir araya geldiği Brüksel’de, 2014 öncesi Ukrayna sınırlarına geri dönülmesi, yani Kırım’ın Ukrayna topraklarına katılması ihtimalini gerçekçi bulmadı. Hegseth ayrıca Avrupa ülkelerinin gelecekte Ukrayna’ya en büyük yardım payını sağlamaları gerektiğini belirtti ve olası bir barış gücünün NATO himayesi altında oluşturulamayacağını kaydetti.

Avrupa devletlerinde silahlanmayla ilişkili çıkar gruplarının öfkesi Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius tarafından—NATO bakanlar konferansında—şu sözlerle dile getirildi: ‘Donald Trump’ın müzakereler başlamadan önce Vladimir Putin’e Ukrayna konusunda taviz vermesi üzüntü vericidir. Ukrayna için barış yanlısı bir çözüm bulunsa bile Rusya, Avrupa’nın güvenliği için bir tehdit oluşturmaya devam edecektir. Bu nedenle savunmamıza daha hızlı yatırım yapmalıyız, zira barış bunun güçlü bir pozisyondan sağlanmasını gerektiriyor.”

Yukarıdakilere dayanarak, bundan sonra Trump ve Putin tarafından yönetilirken dünya vatandaşlarını ilgilendirecek üç ana konu olacaktır:

  1. Rusya ve ABD arasındaki olası bir ortaklık ne kadar sürer ve sonuçları ne olur?
  2. Brüksel’de halihazırda yıpranma belirtileri gösteren ‘hidrosefalik’ devlet ne zaman modernleşecek?
  3. Çin’in şimdilik mesafesini korumasıyla bir kez daha ertelenen, Doğu ve Batı arasında geniş Avrupa-Asya pazarında üstünlük için büyük hesaplaşma ne zaman başlayacak…

Bu köşe yazısı ilk defa 16.02.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: TRUMP VE PUTİN ARASINDAKİ FIRTINALI ORTAKLIK

image_printPrint
Share:
ANDREAS PARASCHOS | PHILELEFTHEROS
Andreas Paraschos 1958 yılında Larnaka'da doğdu. Çocukluğunu, 1967 yılına kadar, çalkantılı bir dönemde Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler'in bir arada yaşadığı bir mahallede geçirdi. Larnaka'da eğitim aldığı Amerikan Akademisi'nde sınıfında Kıbrıslı Türkler de vardı - bu daha sonraki yıllarda gazetecilik yaparken onun için çok yararlı olacak önemli bir deneyim oldu. Moskova'da uluslararası gazetecilik eğitimi aldı ve 1987 yılına kadar ülkedeki büyük değişikliklere tanıklık etti. Kıbrıs'a döndükten sonra gazetelerde (Embros, Phileleftheros, Politis, Kathimerini), radyo kanallarında (Radyo Süper, RIK'in Third Programme'ı) ve TV kanallarında (ANT1, ALFA) çeşitli görevlerde bulundu. 1995 yılında, Kıbrıs Trajedisi'nin büyük bir insani meselesi olan kayıp şahısları araştırmaya başladı ve halen devam ediyor. 2021 yılından bu yana serbest gazeteci olarak çalışmakta ve Phileleftheros gazetesinde Pazar köşesini yazmaya devam etmektedir.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR