| SOSYAL KONULAR |HABER KIBRIS

UÇAKTAN İNEN INSANLARIN HAVAALANINDA BUHARLAŞMASI BU KADAR BASİT Mİ YANİ?

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Bu ülkede ipin ucu kaçtı artık, her taraf darmadağın, hiçbir şey kontrol altında değil. Sürekli olarak akıl almaz işler oluyor.

Ülkemizde “insan kaçakçılığı” olduğu biliniyor. Devlet daire ve kurumlarını bile bu işe bulaştırdılar, üst düzey kamu görevlilerinin adı insan kaçakçılığıyla anılıyor. İnsan kaçakçılığıyla ilgili ülkede büyük kavga olduğu da görülebiliyor.

Çok sayıda insanda, “İnsan kaçakçılığı, havayoluyla olmaz, oradaki denetim aşılamaz” diye bir düşünce var.  Çokça örneği de olduğu için “deniz yoluyla insan kaçakçılığı” insanların aklına kazınmış durumda… Sözde ülkemize çalışmaya getirilen insanların insan kaçakçılığına malzeme edildiğini de gördük… İllegal bir şekilde kara yoluyla insanların Güney Kıbrıs’a kaçırıldığını da bilmeyen yok… Biliyorsunuz işte, haberler okuyorsunuz, zaman zaman mahkeme haberlerinden takip ediyorsunuz ya da bir şekilde duyuyorsunuz… Büyük paraların döndüğü insan kaçakçılığına etkili yetkili kişilerin de bulaşması sizi şaşırtıyor mu? Sanırım şaşırtmıyor…

Hepsini anladık, zaten bunları bilmeyen yok ama birçok kişiyi şaşırtan şey; ülkeye hava yoluyla gelen insanların kayıtsız ülkeye sokulmasıdır…

Dehşet verici bir durum gerçekten… Düşünebiliyor muzunuz; 2025 yılı mayıs, haziran ve temmuz ayları içerisinde, Ercan Havalimanı’nda, dokuz farklı seferde Afgan uyruklu toplam 52 kişinin ülkeye kayıtsız girmesi sağlanmış…

Gerçi ben artık bu ülkede hiçbir şeye şaşırmıyorum ama gelen uçakta kaç kişi olduğu bilindiği halde nasıl oluyor da uçak alana indikten sonra bunların bir kısmı kayıplara karışıyor? Muhaceret bu sağlamayı yapmıyor mu? Bir kişi de “Yahu uçakta bu kadar insan vardı ama şu kadarı ortada yok?” demiyor mu?

Bir, iki kez de değil, tam dokuz kez tekrarlanmış bu iş ve 52 Afgan uyruklu insan havaalanında bir şekilde buharlaşarak ülkeye girmiş.

Bu 52 insana muhaceret işlemi yaptırmadan ülkeye giriş yapması sağlanmış. Afganlar havaalanından alınarak, Lefkoşa’da farklı yerlerine bırakılmış.

Ülkeye kayıtsız sokulan kişiler Afgan, onların gayrı yasal olarak ülkeye sokulmasını sağladığı iddia edilen üç kişi Pakistanlı… Bir de muhacerette görevli ve kayıt yaptırmadan onları ülkeye sokan bir memur var… Toplamda dört kişi tutuklandı…

İnsanın aklına bin tane soru geliyor. Bu kadar işi bir memur mu yapıyor? Bir memur kayıt yaptırmadan koskoca insanları ülkeye sokarken bunu kimse fark etmiyor mu?

Uçaktan inip binaya giren Afganlar nasıl görünmez hale dönüşüyor?

Uçaktaki insan sayısı ile ülkeye giren insan sayısını kim kontrol ediyor, kim sağlamasını yapıyor? Afganların denklemden çıkmasını ve sayının azalmasını kimin fark etmesi gerekiyor?

Afganları kayıt yapmaksızın ülkeye soktuğu iddia edilen ve tutuklanan sivil hizmet görevlisi, denetlenmiyor mu? Onu ve onun gibi görev yapanları denetleyen amirleri yok mu? Ercan’da bir görevli aklının estiğini yapacak kadar özgür ve denetimsiz mi?

Ercan’daki diğer görevliler, hiç mi görmedi bu Afganları? Hiç kimse şüphelenmedi mi? Kameralara hiçbir şey takılmadı mı?

Bu Afganları Ercan’dan arayan, arabalara bindirip Lefkoşa’ya taşıyanlar hiç kimsenin dikkatini çekmedi mi, kimse şüphelenmedi mi? Havayoluyla bu kadar rahat insan kaçakçılığı yapılabiliyor mu?

Peki bu insan kaçakçılığı işi yalnızca Afganlarla mı sınırlıdır? Başka defalar başka insanlar da sokuldu mu ülkeye? Kim bilir belki de yıllardır bu iş yapılıyordur? Mademki bu kadar rahat insanlar kayıt yaptırılmadan ülkeye sokuluyor, bunun öncesinin de kurcalanması, kaşınması gerekmez mi?

Bu olay polise ihbar edilmese, insan kaçakçılığı sürüp gidecek miydi? Olayın polise ihbar edilmesi bir anlaşmazlık, parayı paylaşamama nedeniyle mi oldu?

Gerçekten bu olayı üç Pakistanlı ve bir KKTC vatandaşı memur mu organize ediyor? Onlara yardımcı olan, göz yuman başkaları da yok mu? Bunu sağlayan, büyük bir insan kaçakçılığı şebekesi olamaz mı?

Kim olduklarına, geçmişlerine bakmadan, aldırmadan, hiç sorgulamadan, insanları ülkeye sokuyorlar. Örneğin; bu kişiler bazı olaylara karıştı mı, hırsız mı, katil mi, terörist mi? Bunların hiç mi önemi yok? Para uğruna ülkeye böyle bir kötülüğü yapmak nasıl bir vicdanın ürünüdür? Yanlış anlamayın, bu insanlar son derece masum ve tek amaçları Güney Kıbrıs’a gitmek olsa da bu durum affedilemez. Bu ülkede insan kaçakçılığı çeteleri kurulması, bunlara kamu görevlilerin de bulaşması felaket bir durumdur.

Mesele şu ki ülkede çok ciddi bir çürüme var… Kamu kurumları, kamu görevlileri sıkça yasadışı işlere bulaşıyor. Herkes her istediğini yapabileceğini sanıyor ve sürekli olarak yetkili yerlerden güç alıyorlar.

Birçok insan yaptığı işin nereye varacağını düşünmüyor, gayrı yasal iş yapmaktan çekinmiyor. Hak etmediği, yasal olmayan parayı cebe indirmekten korkmuyor, rüşvet her yerde… Haksız, yasadışı zenginleşme bir hak olarak görülüyor. Yapanın yanına kaldığı, yasadışı işler yapanların kollandığı bir yerde ahlak, etik, tutuklanma korkusu beklemek nafile.

‘Yapanın yanına kalır’ sisteminde, davaların 8- 10 yılda sonuçlandığı bir yargı ortamında yüzsüzler tutuklanmaktan da mahkemeye çıkarılmaktan da hatta bir süre hapis yapmaktan da korkmaz. Tutuklanana kadar elde ettiklerini kâr sayar… İşte çürüme budur…

Üst düzey kamu görevlilerinin, polislerin, askerlerin, milletvekillerinin, parti yetkili kurulları başkanlarının sahte diploma almaktan çekinmediği, hatta bunu savunabildiği ve ülke yöneticilerinin de onları korumak için canını yediği bir ortamda, her türlü yolsuzluk, usulsüzlük olur.

İşte ülke yöneticilerine tepkimiz bundandır. Vatandaşların, “Var oluş mücadelesini bu günleri görmek için mi verdik?” dedikleri cümledeki isyan edilen “bu günler”, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, çürümenin olduğu işte bu günlerdir.

Bu köşe yazısı ilk defa 02.10.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: UÇAKTAN İNEN INSANLARIN HAVAALANINDA BUHARLAŞMASI BU KADAR BASİT Mİ YANİ?

image_printPrint
Share:
ALİ BATURAY | HABER KIBRIS
14 Ekim 1968’de Larnaka kazasına bağlı Alaniçi (Klavya) köyünde doğdu. İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunudur. “Yeni Medya ve Kuzey Kıbrıs’ta Değişen Gazeteler ve Gazetecilik” konusunda yüksek lisans yapmıştır. 1986-1995 yılları arasında Halkın Sesi Gazetesi’nde, 1995- 1998 yılları arasında Yenidüzen Gazetesi’nde, 1998-2020 yılları arasında 22 yıl Kıbrıs Gazetesi’nde çalıştı. Kıbrıs Gazetesi’nde haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği görevlerini üstlenmiştir. Şubat 2020’de dijital gazete Haber Kıbrıs’ta çalışmaya başladı. Haber Kıbrıs’ta halen Genel Yayın Koordinatörü görevini yürütmektedir. Günlük köşe yazıları yazmakta ve hafta arası Haber Kıbrıs Web TV’de “Markaj” isimli programı yapmaktadır.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR