ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Öyle zamanlar olur ki bu ülkenin saçma sapan politik olaylarıyla ve – sözde ciddi gelişmeleriyle – ciddi ciddi (gerçekten!) uğraşacağıma Hrisa Dimoulidu’nun [Çevirmenin notu: Yunanlı bir roman yazarı] tüm yazılarını bir oturuşta okumayı tercih ederim. Bu olaylar Nikos Hristodulidis’in yaptığı anlaşmalardan tutun da – ki işbirliği yapma konusunda anlaşmaya varmadan önce anlaşmalar yapmaktan daha doğal ne olabilir? Aksi takdirde tüm bu tartışmaların ne anlamı olurdu? – Cumhurbaşkanı’nın Makarios Drusiotis’in kitaplarında yazdıklarına karşı geç ve zamansız geliştirdiği hassasiyetine kadar gidiyor. Tabii ki, bu anlaşmalar etrafından dönen tartışmalar, son günlerde seçimlerle ilgili en eğlenceli gelişme olmuştur. Birkaç ay önce [Hristodulidis’e] “programına eklediği basit bir şeyle sınırlı olmayan, güçlü bir anlaşmayla” (!) bağlı olduğunu söyleyen Sizopulos’un EDEK’i [Sosyal Demokrasi için Hareket] bile şimdi çıkıp herhangi bir anlaşma olmadığını söylüyor. 2013 Seçimlerinin ardından kararlaştırılmış prosedürlere uymadığı gerekçesiyle kendisini siyasi açıdan güvenilir bulmayarak, Yorgos Lillikas’ı yeni bir parti kurmamaya zorlayan EDEK, şimdi ise merkezin büyük gücü olarak görülen Nikolas Papadopulos’la birlikte [Çevirmenin notu: Papadopulos’un lideri olduğu Demokrat Parti’ye (DIKO) atıfta bulunuluyor] popüler olan Nikos Hristodulidis’e açık çek mı veriyor? Ciddi miyiz? Neticede kabul edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın bağlayıcılığı olmayan bir belge üzerine 5 koşul yazamazlar mıydı? Sonları böyle acınası bir şekilde mi olacak? Diğer taraftan, DİSİ’nin [Demokratik Seferberlik Partisi] parti ruhunu canlandırmaya çalışmasının nedenlerini anlasam da, acaba durup da durumu bir düşündüler mi? Hristodulis’e oy vermek için koşanların kaçı son genel seçimlerde DİSİ’ye oy verdi? Kaçı partiye olan bağlılıklarını ifade etmenin en iyi yolunun Averof Neofitu’yu desteklemek olacağını düşünüyor? Tabi tüm bu komedi yetmezmiş gibi, bir de Nikos Anastasiadis’in sonradan gelişen hassasiyetiyle uğraşmamız gerekiyor. Kendisi [Anastasiadis] yolsuz olduğu yönündeki suçlamalara dayanamıyor. Dünyanın sonu gelecek! Ne zamandan beridir? Bir köpek balığının midesine ve bir timsahın derisine sahip olduğunu söyleyen kendisi değil miydi? Şimdi sorunu ne…, artık eskisi gibi vurdumduymaz değil mi? Üç kitap ve satılan 100,000 kopya mı onu gücendirdi? [Çevirmenin notu: Anastasiadis’in kamusal yaşamında yolsuzluk yaptığı iddialarıyla ilgili Makarios Druşotis’in yazdığı kitaplara atıfta bulunuluyor] Yoksa, Andreas Mavroyannis tarafından gönderilen mektuptan sonra konunun kontrolden çıkabileceğini ve sessizlik yemininin bozulacağını mı düşündü. [Çevirmenin notu: Yolsuzlukla mücadele makamına gönderilen ve yolsuzluk iddialarının soruşturulmasını talep eden mektuba atıfta bulunuluyor] Bu nedenle değil mi ki “yasal haklarının saklı olduğunu” vurgulamakta vakit kaybetmedi? Şansı varken öne geçebilmek için. Çünkü gerçek şu ki, şu ana kadar oyunun kontrolü ondaydı. Burada medyanın da suçu var – bunu daha önce yazmıştık. Çünkü kendi meselelerinden dolayı – vurgulamaya çalıştığım noktanın anlaşılması için İngilizlerin kullandığı bir deyimi kullanıyorum ‘derdimiz çok’ – konuya gereken şekilde dahil olmadılar. Buna rağmen, halk kendilerini siyasilerle aynı kefeye koyduğunda söylenip dururlar. Ancak Mavroyannis’in mektubu, seçim maksatlı yazıldığını kabul etsem de, bilinçli bilmezden gelme yönündeki çabalarımızda bir çatlak oluşturdu ve bir cumhurbaşkanlığı adayı bir şey gündeme getirdiği zaman eninde sonunda onunla ilgilenmek zorunda kalırsınız. İşte ardından da sonradan gelişen hassasiyetler ve “tüm yasal haklarımı saklı tutarım” gibi sözler gelir. Olur da birileri haddini aşarsa diye…
Kaynak: APTAL PORTAKAL AĞACININ ÜLKESİ