| KIBRIS SORUNU |HABER KIBRIS

BİR GÜN DUVARA TOSLAYACAĞIMIZ BELLİYDİ, OLDU İŞTE…

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

   Hamaset ve yalan üzerine kurulan, uluslararası hukuku dışlayan siyasetin bir gün duvara toslayacağı belliydi. Tosladı işte, hem de tam tosladı…

   İnsanımız Rum Hükümetinin gittikçe genişlettiği “Kuzey Kıbrıs’taki Rum mallarıyla ilgili tutuklamalardan” başka bir şey konuşmaz oldu, “şimdi ne olacak?” sorusu sorulup duruluyor.

   Hukukçuları arıyor birçok kişi, ya da bu konuda bir fikir verebileceğini düşündüğü herkesi…

    Çok iyi eğitimler almış, koca koca insanlar da inanmışlar sürdürülen siyasete ya da inanırmış gibi görünmek işlerine geldi.

     Belki de bu işler için görevlendirilmişler, görevleri başkalarını da inandırmaktı buna, bir yere kadar başardılar da…

     Arkalarına başkalarını da taktılar… “Rum malları sizindir, garantisi de devlettir” dediler

     Hangi devlet? Kıbrıs Türk Federe Devleti mi yoksa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mi?

     1983’te kurulan devletin daha kendisi legal olamamış, tanınamamış, bu nedenle yurttaşları bin türlü mağduriyet yaşamış, yaşamaya da devam ediyor.

     Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin suyu mu çıkmıştı?

     Yeni bir devlet kurmak şart mıydı?

     Geriye dönüp bir bakın bakalım, ne kazandırdı bize?

     Tam aksine kaybettirdikleri daha çok ama bunları söyleyince “hain” derler size, “vatan haini” olursunuz.

     Gerçekleri duymak istemiyorlar, başımıza gelmedik kalmadı, zaman geçtikçe durum daha kötü oluyor.

      KKTC’nin tanınmamasını öngören BM Güvenlik Konseyi kararlarını aşamayacağız, aşılmıyor ama bunu da kabullenmek istemiyorlar.

      Bir grup Türki cumhuriyetin Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açması, KKTC’nin tanınmamasını öngören BM Güvenlik Konseyi kararlarını tanımaları, çeşit türlü gerekçe ile anlatıldı.

      Ne gerekçe olursa olsun, gerçek olan şu ki “dostumuz” dediğimiz ülkeler bile KKTC’yi tanımıyor, tanımayacak.

     Dünya yüzünde hiçbir ülke kendi çıkarlarını bir tarafa bırakıp, bir şeyleri kaybetmek, bir anlamda cezalandırılmak adına KKTC’yi tanımayacak, o tanınma hiç gelmeyecek…

     KKTC’yi tanıyan Türkiye bile başta spor müsabakaları olmak üzere birçok resmi münasebette Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de tanıyor, Türkiye bayrağı Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı Türkiye’de dalgalanıyor.

    Sözde birbirini tanımayan bu iki ülke birçok alanda aslında birbirini tanıyor.

    Kınamıyorum onları… Anlayabiliyorum da… Türkiye, bazı uluslararası organizasyonlardan dışlanmamak için bir şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyor.

     Benim kabul edemediğim; onlar bir şekilde birbirini tanıyıp münasebette bulunuyorken, hep dışlanan Kıbrıslı Türkler oluyorken, “Kıbrıs’ta federal çözüm istiyoruz” diyenlere “hain” ya da “Rumcu” deniliyor olmasıdır.

    Bakın size- bize yalan söylediler, Rum malları bizim değilmiş, hiç de olmayacak.

    Eşdeğer koçanların uluslararası bir geçerliliği yokmuş… Bakın olmadığını yaşayarak deneyimliyoruz işte.

    Şımarıp da Taşınmaz Mal Komisyonu’nu işlevsiz hale getirmek de bize pahalıya patlamış…

    Rum Hükümeti, hukuku siyasete alet edip saldırıya geçti, tutuklamalar yapıyor, tutuklama kararları çıkarıyor.

     Müteahhitler, emlakçılar, eşdeğer mal satışa aracı olanlar derken eşdeğer taşınmaz malı alıp satan normal vatandaşlar da artık tutuklanacaklar listesinde.

      İnşaat şirketlerinde, emlakçılarda çalışanları, mimarları, mühendisleri de listelere almaya başladılar.

     İleriki günlerde Rum malı üzerindeki tüm işyerleri kara listeye alınacak.

     KKTC’de iş yapan veya yaşayan halkın büyük bölümü ülke dışına çıkamayacak, çıkarsa tutuklanacak.

     Kırmızı bültenle arananların Türkiye’ye girmesi bile tehlikeye girecek…

     Kıbrıs’ta çözüm istemeyen, BM parametrelerini dışlayan, sözde dünyaya meydan okuyan, uluslararası hukukun dışında kalmayı avantaj sayan ve sözde yeni siyaset belirleyenler şimdi ne yapacak acaba? Bu konuda konuşmuyorlar bile.

      Elbette ki Hristodulidis Hükümeti masum değil, melek hiç değil ama ona bu kozları kim verdi? Tabii ki Türk tarafının yanlış politikaları, ülke yöneticilerimizin umursamazlığı, bir hayal içinde olması… Sen yanlış adımlar atarsan, haklı pozisyonunu da kaybeder, mağdur olursun.

    Hamasetle, klişe kahramanlık söylemleriyle işte buraya kadar…

   Bugünkü Kıbrıs Gazetesi’nin ön sayfasında bir haber var, halen devlet güvencesinden söz ediyor, ‘tapu yapısı ve mülkiyet güvenliği devletimizin güvencesi altındadır’ diyor bir Emlakçılar Birliği yetkilisi. Hade bakalım korusun sizi devletiniz, yarattığı açık hava hapishanesinde…

      Başka birileri, Rum Hükümetinin yaptığı tutuklamaları, sol muhalefetin, muhalif sivil toplum örgütlerinin fırsat bilip hükümete yüklendiğini, ana muhalefetin bundan medet umduğunu, iktidar hayalleri kurduğunu söyleyenler var. Ayrıca federasyon tezini hortlatma meselesine dönüşmüş bu sorun… Pes artık, “böyle mi okuyorsunuz?” bu sorunu? Ne yani kimse gerçekleri söylemesin mi? Eleştirenler de yaratılan mağduriyetten zarar görecek, tüm toplum gibi. Toplumsal endişe yaşamasınlar mı? Onlar da susup kalsın mı?

    Bakın bu büyük sorun yaşanırken Başbakan ve bakanlar, geziyor Türkiye’nin mali kaynak sağladığı projeleri ön plana çıkarıp, “bizim icraatımız” diye övünüyor ama yapması gerekenleri yapmıyorlar. Mülkiyet sorunuyla ilgili konuşmuyorlar bile. Nasıl bir eylem planı var bu tutuklamalara karşı? Var mı acaba?

      Ülke zaten çok kötü yönetiliyor, insanımız sorunlara boğuldu, yolsuzluk, usulsüzlük, beceriksizlik, partizanlık bizi bitirdi. Şimdi bunlar yetmezmiş gibi hem çözümden uzaklaştık hem de şimdi Rum Hükümetinin tutuklama kararları ile KKTC’ye hapsolduk.

     Bravo size, hade bakalım gelin de çıkın bu işin içinden… Ancak görüyorum ki ülke insanı tarihin en büyük sorunu ile yüz yüze iken ülkeyi yönetenler halen boş laflar, boş övünmelerle çıkıyor karşımıza.

    Halen mi kabul etmiyorsunuz bu büyük başarısızlığı, bu büyük iflası? Ne umutsuz vaka bu böyle…

Bu köşe yazısı ilk defa 14.05.2025 tarihinde yayımlanmıştır.

Kaynak: BİR GÜN DUVARA TOSLAYACAĞIMIZ BELLİYDİ, OLDU İŞTE…

image_printPrint
Share:
ALİ BATURAY | HABER KIBRIS
14 Ekim 1968’de Larnaka kazasına bağlı Alaniçi (Klavya) köyünde doğdu. İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunudur. “Yeni Medya ve Kuzey Kıbrıs’ta Değişen Gazeteler ve Gazetecilik” konusunda yüksek lisans yapmıştır. 1986-1995 yılları arasında Halkın Sesi Gazetesi’nde, 1995- 1998 yılları arasında Yenidüzen Gazetesi’nde, 1998-2020 yılları arasında 22 yıl Kıbrıs Gazetesi’nde çalıştı. Kıbrıs Gazetesi’nde haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği görevlerini üstlenmiştir. Şubat 2020’de dijital gazete Haber Kıbrıs’ta çalışmaya başladı. Haber Kıbrıs’ta halen Genel Yayın Koordinatörü görevini yürütmektedir. Günlük köşe yazıları yazmakta ve hafta arası Haber Kıbrıs Web TV’de “Markaj” isimli programı yapmaktadır.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR