ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kıbrıs hükümeti ve ilgili bakanlıklar, Greko Burnu açıklarında meydana gelen ve yedi kişinin hayatını kaybettiği ölümcül gemi kazasının ardından Kıbrıslı yetkililer tarafından zorla geri gönderildiklerini iddia eden insanların tanıklıklarına itiraz ediyor, bunları reddediyor ve çürütüyor; hayatta kalanları bulma umutları ise hızla azalıyor.
Hükümetin göç politikası nettir ve şu anda daha fazla analiz gerektirmemektedir. Bununla birlikte, vurgulanmaya değer olan şey, her şeyi sorgulamaya yönelik yeni taktiktir—sağcı, muhafazakâr ve aşırı sağcı hükümetlerde giderek daha fazla gözlemlenen bir strateji… ABD yönetimi, siyaha beyaz deme ve tersi konusunda başarılı bir şekilde öncülük ederken.
Özellikle göç konusunda Avrupa’daki göç karşıtı politikaların standart yaklaşımı, önce görünmez bir düşman yaratmaya, ardından da fiziksel olarak orada bulunmadan doğrulanamayacak gerçekleri tartışmaya dayanıyor. Sosyal medya ve çevrimiçi nefret söylemi, gerçek ve yalanın (sahte haber) artık belirgin sınırlara sahip olmadığı karanlık bir zemin yaratıyor.
Yakın zamanda Suriyeli bir mültecinin Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri tarafından şiddet kullanılarak geri gönderildiğine dair ifadesi, tahmin edilebileceği üzere yetkililer tarafından reddedildi ve hatta bunun üzerinden bir mağduriyet anlatısı da üretildi. Greko Burnu gemi kazasıyla ilgili şikayet yağmurunun ardından, ilgili üç bakanlık yaptıkları ortak açıklamada “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin insan hakları ihlalleriyle suçlanmasının kabul edilemez” olduğunu belirttiler. Bu durum, özellikle Ekim 2024’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Suriyeli mültecilerin haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kınandığı göz önünde bulundurulduğunda, öfke ve saldırı mekanizmaları yoluyla gerçeğin tamamen inkâr edilmesinin bir örneğidir. Dahası, Alarm Phone adlı STK yetkilileri uyardığında ve hatta geminin koordinatlarını verdiğinde, yetkililer kasten yanıt vermemeyi tercih etti. Bunun sonucunda yedi kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de kaybolduğundan ölü olarak kabul edilmiştir.
Göç politikasının çerçevesi işte bu şekilde oluşturuluyor—vatandaşların çoğunluğu mültecilere ve göçmenlere karşı daha sert önlemler alınmasını alkışlar ve hatta bazen talep ederken başka türlüsü nasıl olabilir? Hükümet kamuoyunun nabzını tutuyor, bu tür suç teşkil eden politikalara destek olduğunu biliyor ve rotayı değiştirmeye hiç istekli görünmüyor.
Bariz olana—gerçeğe—meydan okumak, belki de insanların adalet aramak ya da siyasi ve dolayısıyla toplumsal değişim ummak için bel bağladığı kamusal söyleme yönelik en büyük tehdittir.
Bu köşe yazısı ilk defa 21.03.2025 tarihinde yayımlanmıştır.
Kaynak: HER ŞEY TARTIŞMAYA AÇIK