| Politika |YENİDÜZEN

HERKESİ KUCAKLAYAN BELEDİYELER İÇİN “YEREL EŞİTLİK EYLEM PLANLARI” YAPILMALIDIR

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

“Belediyeler meselesi” sayı tartışmasına sıkıştırılmış olsa da, esasen çok daha derin bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Dün oy çokluğu ile verilen mahkeme kararından sonra, 25 Aralık seçimi için uygulanacak tablo az çok belli oldu. Tabi ki beraberinde pek çok aksaklık da yaşanacak ama en azından perde az da olsa aralandı. Ben konuyu bu yönü ile değil, başka bir pencereden değerlendireceğim.

***

Yerel yönetimler, ayrımcılıktan uzak hizmet vermek, farklı kesimlerin güçlenmesini sağlamak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek için merkezi idareye kıyasla daha aktif hareket edebilirler. Özellikle muhtarlıklardan başlayarak, belediye meclisine kadar uzanan yönetim sistemine göre, en küçük yaşam alanlarına, mahallelere kadar hızlıca erişip sorunları yerinden çözmek mümkündür. “Hiçbir fark gözetmiyorum! Herkese eşit davranıyorum” demek yeterli değildir. Ayrıca birbirinden farklı özellikleri – ihtiyaçları olan kesimlere eşit fırsatlar sunmak gerekir.  Bu yüzden mahalle ölçeğinde ihtiyaç analizi yapılmalı, çıkan sonuçlara göre somut çözüm önerileri geliştirilmelidir.

“Kent Hakkı”, ilk kez Fransız Marksist Henri Lefebvre tarafından ortaya atılmış ve sonrasında özellikle insanların sahip olduğu en temel haklardan; barınma, güvenlik, yerinden yönetimde demokratik temsiliyet, ulaşım, ekolojik dengeyi koruma ve eğitim – sağlık alanlarındaki kamusal hizmetlere erişim gibi konularda yerel yönetimlerin görevi üzerinden tartışılmıştır. Günümüzde daha bilinir bir yaklaşım olan “sosyal belediyecilik” meselesi ile de paralel düşünülebilecek bir mevzudur.

***

Mevzuattaki uluslararası sözleşmeler de, yerel anlamda hazırlanan yasalar da yerel yönetimlere gereken yetkiyi vermektedir. Mesela 51/1995 sayılı Belediyeler Yasası’da yerel yönetimlere verilen görevlerden bazıları şunlardır: Belde halkının sosyal yardıma muhtaç çocuklarına, engellilere, yoksullara ve güçsüz ailelere sosyal yardım hizmeti sağlamak. Gerektiğinde huzurevleri ve düşkünler yurtları ile rehabilitasyon merkezleri kurmak ve yönetmek. Sosyal konut yapmak veya sağlamak. Pazar yerleri kurmak. 61/2014 sayılı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasası’nda ise bakanlık bünyesinde belirlenmesi gereken cinsiyet odak noktasının, yerel yönetimlere toplumsal cinsiyet eşitliği alanında bilgi ve teknik destek vermek, belediyelerle işbirliği içinde sığınma evi hizmeti sunmak gibi görevler tanımlanmaktadır.

Tüm bunlar yanında, Meclis komitesinde hâlâ görüşmeleri devam eden belediyeler (değişiklik) yasasının içerisine bulunan 61. maddenin 25. fıkrası belediye başkanlarına, seçildikten ve belediye meclisinin bilgisine sunduktan sonra en geç 12 ay içinde hazırlayacağı “Stratejik Plan ve Programını” kamuoyuna açıklama görevi yüklemektedir. Birazdan değineceğim “Yerel Eşitlik Eylem Planlarının” da bu programa paralel yürütülmesi ve hizmetler için gereken bütçenin de ayrıntılı bir şekilde belirlenmesi gerekir.

***

Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi (CEMR) “Avrupa Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitliği Şartı”, eşitlik vizyonu sağlamak isteyen tüm belediyeler için adeta bir anayasadır. Bize sunduğu yol haritasındaki en önemli iki husus; sivil toplum örgütleri – uzmanlar – üniversiteler ile sürekli istişare içinde olmak ve bölgenin ihtiyaçlarını karşılayacak “Yerel Eşitlik Eylem Planlarını” hazırlayıp, hayata geçirmektir. İlk adım olarak, belediyede yaşayanların demografik resmini çekmek, farklılıklara dayalı ihtiyaçların analizini yapmak, yani etkili bilgi toplamak gerekir. Ardından çıkan sonuçlarla toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı hizmetler geliştirip uygulamak ve bu alanlarda hem kurum içi hem de topluma yönelik eğitimler düzenlemek önemlidir. En temel ihtiyaçlardan biri de bu planın uygulanmasını koordine edecek bir “Eşitlik Birimi”nin yerel yönetimlerde kurulmasıdır. İşin bir de maddi boyutu vardır ki, o da bütçenin insani ihtiyaçların öncelenmesine duyarlı bir şekilde şekillendirilmesini gerektirir.

Katılımcılık ve temsiliyet alanlarında da adil olmayan hususlar vardır. Devlet istatistik kurumunun yayınladığı verilere bakıldığında sayılar şu şekildedir: Belediye başkanı: 28 erkek, 0 kadın/ belediye meclis üyesi: 188 erkek, 92 kadın/ muhtar: 226 erkek,16 kadın. Çıkan sonuçlara bakıldığında adil bir temsiliyetten bahsetmek mümkün değildir. Kurumdaki birimlerin ayrı ayrı yönetici kadrolarının da ayrıca incelenmesi gerekir. Keza katılım sadece seçimle veya atanma ile alakalı değildir. Yereldeki demokrasiyi güçlendirecek ve bölge halkının etkin söz sahibi olacağı mekanizmalar da kurulmalıdır (halk meclisleri, kadın meclisleri gibi).

***

Son olarak yerelin sunabileceği sosyal hizmetlerdeki eşitlikçi mekanizmalar için birkaç örnek saymak istiyorum. Özellikle yoksulluğun gittikçe derinleştiği bir zamanda bunların önemi daha hayati bir boyut kazanmıştır. Ücretsiz erişilebilir sağlık, kreş – etüt merkezleri, güvenli oyun alanları, hasta – yaşlı bakım evi, kadın emeği pazarları, acil yardım hattı – (duraklara yerleştirilebilecek buton), sosyal konut, engelli dostu ulaşım ve binalarda erişim, sığınma evi, hukuki – psikolojik destek, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi vb gibi gereksinimler en temelde insan hayatını yaşanabilir kılmaktadır. Barınma – konut hakkı, önümüzdeki dönemde özellikle gençler için içinden çıkılmaz bir sorun haline gelecektir, hatta gelmiştir.

Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak bugüne kadar eşit ve kapsayıcı yerel yönetimler yarattık, bugünden sonra da daha güçlü ve planlı bir şekilde yaratmaya devam edeceğiz. Hedefimiz kimsenin cinsiyeti, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, yaşı, dini, dili, ırkı, etnik kimliği, engeli ve ekonomik durumu sebebiyle dezavantaj yaşamayıp herkesin güçlendirildiği bir yerel yönetim anlayışını gerçekleştirmektir.

Kaynak: HERKESİ KUCAKLAYAN BELEDİYELER İÇİN “YEREL EŞİTLİK EYLEM PLANLARI” YAPILMALIDIR

image_printPrint
ASLI MURAT | YENİDÜZEN
Eylül ayının 25'inci günü, 1985 yılında dünya ile buluştum. Sonbaharda doğduğumdan mıdır bilmem, hüzünlü bir yapıya sahibim. Hüzünlü ama üzgün değil. İnsan üzgün olmamalı. Aksi takdirde yaşama olan inancını kaybediyor. Eşitliği ve adaleti önemseyen sol görüşlü bir aile ortamında büyüdüm. Mücadeleci ve feminist duruşumun temelleri o zamanlarda atıldı. Sonrasında İstanbul Üniversitesi'nde Hukuk eğitimi aldım, 2008 yılında avukat oldum. Tabi ki ruhum bunaldı, içim içime sığmadı ve İstanbul Bilgi'de İnsan Hakları Hukuku master programında eğitime devam ettim. Ardından yine kafese dönüş. 2011'den beri barışı hayal ederek; avukatlık yapıyor, sivil toplumda araştırmalar yürütüyor, siyasetle haşır neşir oluyor ve yazıyorum.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR