ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
ABD’de Marco Rubio’nun Dışişleri Bakanlığı’na atandığı açıklanır açıklanmaz Türkiye’de kıyamet koptu. Ülkü Ocakları ve aşırı sağcı yayınlar bir kez daha AKEL’in üslubunu kullanarak Gazze’deki kasaplardan ve katliam/soykırımdan bahsettiler.
Özellikle son 20 gün içerisinde pek çok şey yaşadığımız doğrudur.
Cumhurbaşkanı Washington’a giderek ABD’nin görev süresi dolan Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirdi. Trump’ın önceki başkanlığı döneminde başlayan ve Kıbrıs’ın hem bölgedeki, hem de uluslararası alandaki konumunu değiştiren bir sürecin son iki yılda kaydettiği olağanüstü ilerleme hakkında her yönden güçlü mesajlar verildi. Türkiye’de ise muhalefet bu görüşmeyi Türkiye’nin diplomatik bir faciası olarak niteledi ve Tayyip Erdoğan’ı tutumundan ötürü suçladı. Son birkaç yıl içinde güçlü bir şekilde sergilediği her türlü duruş için.
Kıbrıs’ta Efthimios Diplaros kendisine bakan olma fırsatı verildiğini ancak kendisini bir bakanlıkta hayal edemediğini söyledi. Ancak, sanırım tamamen spontan olarak, kendisini DISY’nin liderliğinde hayal edebileceğini söyledi. Ancak, şimdilik mevcut Başkan Annita Demetriou’yu desteklediğini söyledi. Tahminimce bu iki konuyu, yani ülkemizdeki bakanlıkların kendisine uymadığı gerçeği ile bize bir kıyak yapıp en büyük partinin lideri olabileceği gerçeğini bir araya getirerek insanlara “işte güne keyifli başlamamızı sağlayan o kişi” dedirtmek istedi.
Ancak görünen o ki Efthimios, Annita’yı baltalamak ve 2023 projesini tekrarlayabilmek adına bu kez kendi etkisi altında bir Başkan olması için Foulis [Editörün notu: Averof Neofytou’ya atıf] tarafından cesaretlendiriliyor. DISY’nin bu iki büyük adamından daha trajik olan kimdir, size söyleyemem. Ancak 70.000 kişinin Fidias’a oy verdiği bir ülkede gülmek için acele etmezdim. Bu tımarhanede her şeyin serbest olduğuna dair daha fazla kanıt istiyorsanız, size daha fazlasını da anlatabilirim. İsteyin yeter.
ABD’de Marco Rubio’nun ABD Dışişleri Bakanlığı’na atandığı açıklanır açıklanmaz Türkiye’de kıyamet koptu. Ülkü Ocakları ve aşırı sağcı yayınlar bir kez daha AKEL’in üslubunu kullanarak Gazze’deki kasaplardan ve katliam/soykırımdan bahsettiler. Şaşırtıcı olan, Ülkü Ocakları ve Devlet Bahçeli’nin, AKEL’in aksine, Hamas’ın, AKEL’in deyişiyle, “17.000 ölü çocuk” propagandasını benimsememiş olmalarıdır—tıpkı Putin ve Esad Suriye şehirlerini içinde insanlarla birlikte yerle bir ederken ve savaşın kurbanlarının %80-90’ı sivilken sessiz kalmadıkları, ve 7 Ekim katliamlarından kısa bir süre sonra bunları düzenleyen İran Büyükelçisini parti liderinin ofisine davet etmeyi bile düşünmedikleri gibi.
Her savaş gibi yıkıcı olan Gazze’deki Savaş, BM’ye göre çoğu savaşta (ve Suriye savaşında) olduğu gibi 1:9 (savaşçıların sivillere oranı) değil, modern zamanlardaki en düşük savaş oranı olan 1:1.5 oranına sahiptir. Sadece—sol ve sağ cenahtan antisemitlere göre—tarihi anavatanları olmasına rağmen Yahudilerin yaşama haklarının bulunmadığı bir bölgede, Yahudiler tarafından yapılıyor. Ve elbette Gazze’den bahsetmiyoruz. Hatta sol cenahtan antisemitler, bir yere sığınma talebinde bulunan herkesin (en azından Yahudi olmayanların) şeytani batı dünyasının kurbanı olduğu ve bizim tarafımızdan korunması gerektiğini iddia ederken, savaş Yahudiler tarafından yürütüldüğünde genel geçer terimlerle konuşuyorlar: 40,000 ölü. Bunların yarısından fazlası Hamas üyesiyse, umurlarında değil. Kabahat her zaman Yahudilerindir.
Çok geçmeden (ki 20 gün oldu) Cumhurbaşkanı Budapeşte’de Erdoğan’la buluşacak ve birkaç gün sonra Bakü’de tekrar buluşacağı Türk Dışişleri Bakanı da dahil olmak üzere birlikte kahve içeceklerdi; Dışişleri Bakanımız ise Azerbaycan Dışişleri Bakanı ile ilk kez bir araya gelecek ve diyaloğu sürdürme konusunda anlaşacaklardı. Bizimle hiçbir diplomatik ilişkisi olmayan, sözde devleti destekleyen, yakın zamana kadar Kıbrıs’la hiçbir teması olmayan ve Avrupa için enerji açısından önemli olan bir ülkeye dair çok kaydadeğer bir gelişme.
Türkiye’de yine kıyamet koptu. Kıbrıs’ta her şey hükmünü yitirip dümdüz edilirken haberlere saplantı haline getirilen “Philippa Fonu” [Editörün notu: Bağımsız Sosyal Destek Kurumu’na atıf] kahramanı Odysseas [Editörün notu: Odysseas Michaelides’e atıf], ve kararları popülistlerin işine gelmediğinde yargıçları “yozlaşmış” olarak nitelenen şeytani Yüksek Mahkeme ve çeşitli diğer şeyler hakim oldu. IMF’nin ekonomik tahminlerimize dair not arttırımları ve daha evvel derecelendirme kuruluşlarının uyguladığı not arttırımları üçüncü sayfa haberlerinin arasında yer alabilir.
Geçen gün bir arkadaşım bana savaşın ortasında İsrail’de bu kadar uzun süre geçirmekten korkup korkmadığımı sordu. Gerçek şu ki sadece korkmuyorum; korktuğum ya da en azından umutsuzluğa kapıldığım zamanlar çok sık oluyor.
Orta Doğu’da insanların hala umudu var. Orada bile.
Burada umut ediyorlarsa, ya bir madde kullanıyorlardır ya da kullanmıyorlardır. Ama kullanmalılar.
Kaynak: MANTIK HER ZAMAN HAYATTA KALIR, DEĞİL Mİ? SİZ ÖYLE SANIN…