ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kardeşlerim, şimdilik silahlarınızı, miğferlerinizi, üniforma takımlarınızı bırakın ve klavyelerinizi elinize alın. Mağusa’nın kurtuluşu, günlerdir gizli bir savaşın sürdüğü IMDb’den başlıyor.
Gördüğünüz gibi, barbar orduları Famagusta’ya yönelik acımasız bir eleştiri bombardımanı başlattı ve bu da gezegendeki en popüler film sitesinde nispeten düşük bir puan ile sonuçlandı: Salı günü öğlen saatlerinde 3.7’ye düştü, ancak Yunan kullanıcılar durumu tersine çevirme çağrısına yanıt verince öğleden sonra 4.3’e yükseldi. Andreas Georgiou – Koulis Nikolaou’ya ait eserin yüksek vatanseverlik ruhuna uygun, yüksek bir puan alabilmesi için dünden bu yana Yunan dostlarımız IMDb’ye koşarak kayıt olmaya ve diziye 10 puan vermeye davet ediliyor. Bununla oyun olmaz, dostlar.
Famagusta’ya yönelik eleştiri bombardımanı, dizinin 20 Eylül’de Netflix’te yayınlanacağı duyurulur duyurulmaz Türk tarafından gelen açıklamalar “savaşının” bir art etkisidir. Tam anlamıyla bir paranoyadan bahsediyoruz. Partiyi ilk başlatan Ersin Tatar oldu ve Türklerin “barış harekatı” söyleminde ısrar ederken bunun bir tarih çarpıtması olduğunu söyledi (her ne kadar kendi aldatmaca ve milli fantezilerimizden bahsetsek de, işgal altındaki bölgelerde de her ne yapıyorlarsa oldukça yüksek kalitede olmalı).
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “1974 Kıbrıs Barış Harekatını çarpıtan ve Rum tarafının propagandasını yapan bir dizinin Netflix’te yayınlanacak olmasının son derece kaygı verici olduğunu” söylerken, Türkiye Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, “Netflix gibi geniş kitlelere hitap eden bir platformun tarihi gerçekleri çarpıtarak sunmasının kabul edilemez olduğunu” eklemiş, Türkiye Dışişleri Bakanlığı bile Famagusta‘nın “kara propagandaya hizmet ettiğini” belirten bir açıklama yayınlamıştır. Bizim tarafımızda ise (güncel olayları Aristotelous’un panelinden daha sık yorumlayan) Cumhurbaşkanı [Editörün notu: televizyon sunucusu Christiana Aristotelous’a atıf], diziye katkıda bulunanlar ve tabii ki kişisel tatmin dışında işgal altındaki hiçbir bölgeyi özgürleştirmeyen favori milliyetçi mastürbasyonlarına başvuran binlerce klavye savaşçısı, Türkiye’nin tepkilerine yanıt verdi.
Ancak yeşil hattın ve Ege’nin her iki yakasındaki bu kişilerin hiçbiri küçük bir ayrıntıyı (kasti olarak?) fark etmedi: Dizi sadece Netflix Yunanistan ve Kıbrıs’ta yayınlanacak. Yani, daha önce büyük bir başarıyla ve sağ salim yayınlandığı iki ülkede gösterilecek. Yani “Türkiye’ye verilen zarar”, “Netflix aracılığıyla işgal ve istilanın uluslararasılaştırılması” ve “ulusal meselemiz hakkında dünya çapında farkındalık yaratılması” ile ilgili tüm yayınlarımız bir hiç uğruna.
Bir hiç uğruna mı? Hmm belki de o kadar değil, çünkü izleyici hem burada hem de orada memnun. Bizim tarih versiyonumuzla taban tabana zıt bir tarih versiyonuna—burada şaşırmak yok—yani tek doğru olana verdiğimiz tepkinin aynı olması gerçekten dikkat çekici. Birkaç yıl önce, Türklerin işgali öncesi ve sırasında yaşananları anlatan TRT dizisi Bir Zamanlar Kıbrıs / Once Upon a Time in Cyprus vesilesiyle de tam anlamıyla aynı [meseleleri], tersine tepkilerle yaşamıştık. O zamanlar kara propagandadan, tarih bilmeyen insanlardan vs. dem vuran bizdik. Olayların tek taraflı sunulmasına yönelik eleştiriler, tıpkı Famagusta’ya dair Rumca konuşulan dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dile getirilmişti. Dizi hakkında Ocak ayındaki prömiyerinin ardından bu köşede şunları yazmıştım: “Olayların derinlemesine analizi, sorumluluklarımıza yer verme, özeleştiri yapma, tarihsel doğruluk ve tefekkürü… bir pembe diziden mi bekliyordunuz?” Kıbrıs’ta çekilen ancak “Kokkino Potami” ve “Agios Paisios” gibi Hıristiyan vatanseverlik destanlarını yutan Yunan izleyicilere yönelik bir diziden tam olarak ne bekliyorsunuz?” [Editörün notu: çeşitli dizilere atıflar]
Mega’nın duyurusu açıktı. Dizi sadece iç tüketim için Netflix Yunanistan ve Kıbrıs’ta yayınlanacak; ancak gerçeğin iyi bir anlatıyı mahvetmesine asla izin vermemelisiniz, değil mi? Yapımcı dolaylı olarak dizinin yeni yılda tüm dünyaya yayılma ihtimali olduğu mesajını verdi ama bu ihtimal Petropavlovsk-Kamchatsky’den bile daha uzak (anlamak için google’a bakın). Netflix’in 80 milyonluk bir pazar ve en önemli içerik tedarikçilerinden biriyle (Türkiye son yıllarda Meksika ve Brezilya’yı geride bırakarak ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci TV programı ihracatçısı haline geldi) ilişkilerini bozma riskini almasına imkan yok. Ve özellikle de bir dev için önemsiz olan iki pazarda, iç tüketim-boş zaman geçirmeden başka hiçbir amaçla sunulmayan bir dizi için. Bununla birlikte, yaratıcıları için yadsınamaz bir başarı çünkü yerel olarak bile platforma dahil edilmek üzere Yunanca konuşulan tüm içerikler arasından seçildi—bunun gerçekleşmesi, platformun yüksek standartlarını karşıladığı anlamına geliyor.
Tabii yine de anlatı, “Netflix Türkiye’ye tokat attı”dan “Türkiye Famagusta’yı Netflix’ten çıkardı çünkü gerçeklerden korkuyor”a, ya da buna benzer başka bir şeye dönüşebilir. Çünkü kutlamaktan daha çok sevdiğimiz bir şey varsa o da sızlanmaktır…