| Kıbrıs Sorunu |PHILELEFTHEROS

SIRF TARTIŞMA ADINA

ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)

Deniyorum, ancak bazı şeyleri anlamakta zorlanıyorum. Ya siyasi diplomasi çok daha karmaşık hale geldi ya da yaşlandıkça kavrayışım azaldı – hatta belki ilgim de. Yine de Cumhurbaşkanı Nikos Hristodoulidis’in Kıbrıs sorunu görüşmelerini, Avrupa Birliği’nin ve katalizör görevi görebilen uluslararası tanınmış kişilerin “daha aktif bir katılımını” sağlama amacıyla, yeniden başlatma çabasını – kampanyasını – büyük bir dikkatle takip ediyorum.

Son birkaç gündür, bir gazetecinin ilgili bir sorusuna cevaben Cumhurbaşkanı tarafından adı örnek olarak verilen Angela Merkel hakkında çok konuşuldu. İtiraf etmeliyim ki, cumhurbaşkanının [Merkel’den] söz etmesi öylesine miydi (benim görüşüme göre cumhurbaşkanları hiçbir şeyi öylesine söylememeli) yoksa bir yanıt içinde “örnekten” daha somut bir temele ya da hedefe mi dayanıyordu, bilmiyorum. Ayrıca, Olaf Scholz ile yapılan görüşme sırasında herhangi özel bir şeyin konuşulup konuşulmadığını veya Nikos Anastasiadis’in eski Şansölye ile emekli olmadan hemen önce yaptığı görüşmenin perde gerisinde rol oynayıp oynamadığını bilecek bir konumda değilim. Cumhurbaşkanının çevresindekiler ve biraz daha uzakta olanlar, tüm bunların sağlam bir zemini olduğuna, bağlantılı ve ilişkili olduğuna güveniyor gibi görünüyorlar.

Bununla birlikte, bazıları ise bu büyüklükte isimleri masaya koymamızın çok olumlu bir şey olduğunu düşünüyorlar. “Güveni gösteriyor…”! Ne diyebilirim? Allah sizi duysun? Keşke! Özellikle bu durum için olmasa da genel olarak Kıbrıs konusuna olan güvenim yüksek seviyede değil – hem de hiç. Ancak, önemli olan benim güvenim değil, Cumhurbaşkanının güveni – eğer gerçekten varsa. İnşallah öyledir!

Sonuçta, sık sık tekrarladığı gibi, amaç “çıkmazdan kurtulmak” ve “müzakereleri Crans-Montana’da kaldığı yerden devam ettirmek”. Peki tam olarak nerede kafam karışıyor ve anlamakta zorluk çektiğim şey nedir? İlk olarak, işleri Crans-Montana’da nerede bıraktığımızı bildiğimizden emin değilim. Tabii – bunu birçok kez yazdım – kaldığımız oteli kastetmiyorsanız. Diyelim ki Crans-Montana’da nerede kaldığımızı biliyoruz – ve burada kaldığımız oteli kastetmiyoruz – oraya geri dönmek istediğimizi gösteren en ufak bir işaret olduğunu düşünmüyorum.

Kısaca aşağıdakileri hatırlatmak istiyorum: Guterres, “Konferansın sonunda, taraflar federal yürütme yetkileri ve etkin katılım konusunda neredeyse TAM BİR ANLAŞMAYA VARDI” demişti! Hristodoulidis, Dışişleri Bakanı olarak, birçok kez çözüme çok yakın olduğumuzu belirtmişti. Kotzias da “perşembe akşamı her istediğimizi elde ettiğimizi düşündüğümüz için memnun bir şekilde akşam yemeğine gittik” demişti. Bu, garantilerin ve müdahale haklarının kaldırılmasını da içeriyordu, ancak Çavuşoğlu geri adım attı, ki bu da [görüşmelerin] çökmesine neden oldu. Şimdi tren kazasından sonra alay konusu olan Anastasiades’in acılarını kızının Küba temalı doğum günü partisinde, puro, Poulies ve Avgerinous ile bastırmaya çalıştıktan sonra yaptığı açıklamaları bir hatırlayın. [Çevirmenin notu: Yazar, geleneksel bir Yunan masalına gönderme yaparak, Anastasiades’in yıldızlar arasında olduğunu ima ediyor.]

Çözüm parametrelerini, “tam bir anlaşmaya vardıkları” konuları, yakınlaşmaları ve Çavusoğlu geri adım atmasaydı her şeyin güllük gülistanlık olacağı konuları nasıl da hararetle ve şevkle şeytanlaştırdığını bir hatırlayın. Ardından, “iki devlet” konusunda, Türkiye dahil, herkesin ağzını aramaya başladı ama bir yandan da konfederal içerikli öneriler sunuyordu. Ayrıca, Nikos Hristodoulidis öngörülebilir adaylığını duyurmadan çok önce, “ret cephesinin” tamamının (veya neredeyse tamamının) arkasında toplandığını belirtmiştik. Onların sözlüğünde de “kurtuluş” ifadesi, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon anlamına da gelmez.

Buna bir de [Guterres] Çerçevesiyle ilgili yuvarlak sözleri ve cumhurbaşkanını destekleyen karmakarışık grup içinde dengenin korunması için diğer laf cambazlıklarını ekleyin. Diyelim ki [müzakereleri yeniden başlatma] çabaları başarılı olur- veya farklı bir deyişle, cumhurbaşkanının düzenli olarak kullandığı gibi laf gelişi söylemek gerekirse – bu çabaların başarılı olmasını ve müzakerelerin yeniden başlamasını “gerçekten istiyorsak”, müzakerelerin bizi nereye götüreceğini düşünüyorsunuz? İki bölgeli, iki toplumlu federasyon dışında başka bir yere mi? Peki sonra? “Bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz, herkesi de bazen kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman kandırabilir misiniz?”

Kaynak: SIRF TARTIŞMA ADINA

 

 

image_printPrint
THANASIS PHOTIOU | PHILELEFTHEROS
Mağusa doğumludur. Atina’da gazetecilik eğitimi almıştır ve 1995’ten beri gazetecilik yapmaktadır. Dias Medya Grubu dergilerinde ve Grubun Özel Sayılarında çalışmıştır. 2007’den beri Philelefteros Grubu aylık ve haftalık dergilerinde yazı işleri müdürü olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda 2021’den beridir Philelefteros gazetesinin Pazar eki “Eleftera’nın”sorumlusudur. Photiou aynı zamanda Grubun çeşitli yayınlarına köşe yazarı olarak katkıda bulunmaktadır.

BUNLAR DA İLGİNİZİ SEÇEBİLİR

1 Yorum

  1. […] This opinion piece is also available in Greek and Turkish. […]