ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
“Eğer halkımız yaşadıkları acıdan ders çıkaramıyorsa o zaman böyle bir trajediyi boşuna yaşamıştır”, der bu toprakların hayatta olan en önemli entelektüellerinden biri, şair Kyriakos Haralambidis. Bu utanç verici gidişat, yurdumuzun yarısını kaybetmiş olmamız, adanın sakat bırakılmış olması ve tüm gelişmelerden de görüldüğü üzere, kuzeyin Türkleştirilmesi karşısında, kaderimizi belirleyecek konularda karar verici rol oynayanlara karşı, halk olarak, daha dik bir duruş sergilememiz beklenebilirdi. Yarım asır veya daha uzun bir sürenin ardından eleştirilerimiz daha sert ve vizyonumuz net olmalıdır. Eğer doğruya doğru, eğriye eğri diyebilecek kadar tarafsız olma kabiliyetine sahip olsaydık, yaşadıklarımızdan ders çıkarırdık ve başımıza gelen, ne yazık ki çocuklarımıza ve torunlarımıza da miras kalacak bu trajediyi boşuna yaşanmış olmazdık. Kendimize dürüstçe sorabilirdik: Bu kadar ‘büyük liderlerle’ nasıl bu noktaya geldik? Onlar bilge kişiler miydi? İleriyi görebildiler mi? İlerici olabildiler mi? Bunların hiçbiri değillerdi. Ne ileriyi gördüler ne de ilerici olabildiler. Basiretsiz? Evet. Siyasi muhakemeleri? Dar görüşlü. Bencil? Evet. Naif? Çoğunlukla. Acımasız vurguncu? Şüphesiz. Fırtınalı denizlerde seyrediyor olmaları hafifletici bir faktör müydü? Bunu kabul edebiliriz. Ama ne zaman “tarihsel şartlar” dönemin eleştirisi yapılırken bir bahane olmaktan çıkacak? Yorgos Grivas’ın “vatanımızın değerli bir evladı” olup olmadığı veya Klafkos Kleridis ve Tasos Papadopulos’un 1974’te ölümünden kısa bir süre önce meclisteki konuşmalarında ne demek istedikleri şimdiye kadar çoktan açıklığa kavuşmuş olmalıydı. “…Bu şekilde hareket ederek, ulusal davadaki yasadışılığımızın sonuçlarını hiçbir şekilde hesaba katmamış veya düşünmemiştir. […], bu şekilde iç güvenlik konularında sosyal unsuru karşı gelinemez argümanlarla donatmıştır. / “Kurucu Digenis, yok edici Grivas’a dönüşmüştür. Bugün Digenis veya Grivas’ın meşruiyeti konusunda herhangi bir çelişki yoktur çünkü EOKA’cı Digenis’in efsanesi EOKA B tarafından yok edilmiş ve yerle bir edilmiştir” [Çevirmenin notu: sırasıyla Kleridis ve Papadopulos tarafından 10 Ocak 1973 tarihinde temsilciler meclisinde yapılan konuşmalar]. Altı ay boyunca süren çocuksu argümana da başvurmazdık. “Hata yapmak insana mahsustur, ancak hata yaptığınızı itiraf etmek daha üst seviye bir medeniyet ve yiğitlik gerektirir,” der Generalin en yakın meslektaşlarından Spiros Papageorgiou, “Makarios, ateş ve çelikten bir yolculuk” isimli kitabının önsözünde. Papageorgiou, 1973 yazında Grivas’ın “Makarios’u saf dışı edip, darbeyle gücü ele geçirme” konusunda kararını verdiğini söyler. “Şu an ‘Grivas’ın ölüm saçan planlarını’ yazıyor olmam, Grivas’ın destekçileri arasında sahte bir öfkeye neden oluyor. Ama hikaye buysa, ne yapabiliriz?” Ayrıca, “Grivas’ın Makarios için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu düşündüğümüzde, iki liderin bir dönem bir arada uyumlu, sorunsuz ve birbirlerine sadık bir şekilde çalışmış olduklarına inanmak gerçekten zor.” Kitabın başka bir bölümünde, 159’uncu sayfasında, şöyle deniyor; Grivas ve [Yunanlı] diktatör Yorgos Papadopulos arasındaki görüş ayrılıklarına rağmen,” Grivas yine de Atina’daki Cuntayla aynı amacı taşımaktaydı, yani Makarios’un ortadan kaldırılması ve Kıbrıs devletinin lağvedilmesi.”
Yazdıklarım trajedimizdeki diğer suçluyu aklamayı veya yaptıklarını önemsizleştirmeyi amaçlamıyor. Tam tersine. Yaptıklarıyla ilgili herhangi bir olumlu duruma ya da daha doğrusu, herhangi bir mazerete, yalnızca her birinin yaptığı olumsuz şeyler temelinde ve bunlarla bağlantılı olarak olumlu bir anlam verilmesi tesadüf değildir. Ayrıca, tabii ki, partilerin ve politikacıların hala yakalarında rozetlerini taşımalarının veya konuyu sık sık körüklemelerinin öncelikle küçük siyasi amaçlara yönelik olduğuna dair hiç şüphe yoktur. Ama biz sıradan insanlara gelince, 1960’ta kapana kısılmış ve kör kalmamızın nedeni tam olarak nedir? Hangi kompleksleri besliyoruz?
Kaynak: 1960’a SIKIŞIP KALMAK