ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Neyse ki koşullar bu kez Kıbrıs’ın lehine işledi ve Amerika Birleşik Devletleri adamızı, Orta Doğu’ya hakim olma projesinin kilit araçlarından biri haline getirdi. İşte bu nedenle Washington, Lefkoşa’yı şaşırtarak Başkan Joe Biden‘ın 30 Ekim Çarşamba günü Oval Ofis’te Başkan Nikos Hristodulidis ile görüşmesini ayarladıklarını ancak 26 Ekim 2024 Cumartesi günü açıkladı. Çarşamba günü yaşananlardan, Dışişleri Bakanlığı’nın, buradaki Amerikan Büyükelçisi aracılığıyla, savunma verilerindeki dramatik eksiklik ve Kıbrıs halkının işgal nedeniyle sürekli bir güvensizlik yaşaması nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin temellerinde kendini güvensiz hissetmesine neden olan boşlukları doldurmanın mümkün olan en iyi yollarını bulmak için kapsamlı bir hazırlık yaptığı açıktır.
30.10.2024 tarihi, Kıbrıs Cumhuiyeti’nin 16 Ağustos 1960’ta bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana belki de en tarihi gün olarak kayıtlara geçeceğinden, Kıbrıs’ın ilk kez tünelin ucunda bir güvenlik, kalkınma ve ilerleme ışığı görme olasılığına sahip olduğunu belirtmeliyiz. Bu olasılığı 130 gün önce (23.06.2024) bu köşede yazmış ve diğer hususların yanı sıra şu ifadelere yer vermiştim: “Kıbrıs Cumhuiyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’un mirası, yeni bağımsız bir devlet için tutarlı bir politikadan başka her şeyi yaratabilen Bizans tarzı siyasetle kendi dini “yanılmazlığını” feci bir şekilde karıştırması nedeniyle 1974 trajedisi ve onu önceleyen birçok küçük trajediye yol açtığı için istikrarsız bir miras olmuştur. Bu, ekseni kendini devrimci bir siyasetçi olarak gören bir rahibin kendine hayranlığı olan şizofrenik bir politikaydı. Fidel Castro ile John Kennedy’nin bir karışımı. […] Dolayısıyla BM üyesi yeni bir devlet kurmaya çalışmak yerine, Şener Levent’in birçok kez yazdığı gibi—ki kimse onunla bu konuda çelişmed—“Kıbrıslı Türklerin kitlesel imhası için bir plan” olan 13 Maddeli Akritas Planı ile devam etti, torunlarının bugün hala “Türk ayaklanması” olarak adlandırdığı iki toplumlu düşmanlıkları tetikledi, Kıbrıs’ı Rusya’nın etkisi altında Tarafsızlar’a kattı, ve bizi Grivas, EOKA B kuklaları ve Türk işgaline yol açan hain darbe ile 74 trajedisine sürükledi. Tüm bunlar 14 yıl içinde oldu. […] Kıbrıs’ın acılarının perdesi inmedi. Bir dizi kritik mihenk taşı vardı. 1978’de Anglo-Amerikan-Kanada planı, 2004’te Annan Planı çözüm için iki önemli fırsattı, ve bu iki fırsat da heba oldu.
Ancak 1974’ten sonra Kıbrıs için büyük bir kapı açıldı: Kıbrıs sorununun eşzamanlı çözümünü hedefleyen AB üyeliği. Makarios’un torunları (bkz. Tassos Papadopoulos) uluslararası müttefikleri kandırarak bunu engellediler. Böylece, 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs AB’ye tam üye oldu; müktesebat işgal altındaki bölgelerde işlemiyor ama Kıbrıs’a, kendisine ölçülemez olanaklar sunan güçlü bir devletler ortaklığı içinde eşit koşullarda faaliyet gösterme fırsatı veriyor. Aynı zamanda Lefkoşa, hem Kremlin’in, hem de adaya inanılmaz bir servet ile kara para aklamanın kirli dünyasına bağımlılık getiren oligarkların Rus ağından istemeyerek de olsa kurtulmuş oldu. Bu durum Kıbrıs’ı uluslararası alanda öylesine küçük düşürdü ki Lefkoşa, Maliye Bakanlığı’nın anahtarlarını bizi kontrol etmeleri için buraya uzman gönderen ABD’ye vermek zorunda kaldı. Şimdi ABD ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında Stratejik Diyalog’un kurulmasıyla Kıbrıs için ikinci bir kapı açılıyor ve bu da Lefkoşa’yı Washington için güvenilir bir ortak haline getiriyor.” Güvenilir, çünkü Nikos Hristodulidis Rus oligarkların yardakçısının varisi olmasına rağmen, Nikaros’un [Editörün notu: Nikos Anastasiades‘e atıf] yolunu takip edemeyeceğini anladı, keza siyasi yakıtı tükenmeye başladı bile. Seçimler ve ötesine ulaşabilmesi için ona yakıt sağlayabilecek tek unsur Stratejik Diyalog, yani ABD olabilir.
Amerikalılar şimdi bize ne öneriyor? Hükümet Sözcüsü Yardımcısı Yannis Antoniou’ya göre, “niteliği ve içeriği güvenlik ve istikrar koşulları yaratan, belirsiz ve öngörülemez bir şeye neden olmayan bir çözüm”. Yani Washington’da, eğer durumu doğru değerlendiriyorsak, artık her türlü suçlayıcı etkiden arınmış olan Kıbrıs’ın, AB üyesi olmanın avantajıyla Orta Doğu’daki durumu kontrol altına almak için mükemmel bir üs haline gelebileceğini gördüler. Dolayısıyla, Amerikan tarafının Washington’da Kıbrıs tarafını bilgilendirdiği gibi, açık bir kontrol tüzüğü karşılığında siyasi ve ekonomik faaliyet ile sürdürülebilirlik için çok temel araçları garanti altına almamızı sağlıyorlar. Çünkü ülkemizde güçlü silahlara sahip Akrotiri gibi büyük bir NATO üssü var, ve buna güçlü ve çok kazançlı bir Amerikan projesi de eklenmek üzere.
Neyi garanti edecekler?
- NATO’nun içinde değil de çeperinde yer alsak bile NATO güvenlik sistemi çerçevesinde tüm Kıbrıslılar için bir çözüm.
- Vasilikos Terminali’ndeki Çin faciası hasebiyle rüşvete halen açık olduğumuzu gösteren enerji ve teknoloji fonları yönetimi.
- Rüşvet savaşında batağa saplanma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir diğer büyük Proje de ABD’nin Limasol’da olduğu gibi Çinlilerin eline geçmesine izin vermeyeceği Larnaka’daki limandı.
- Chevron-Exxon’un gaz arama çalışmalarına katılmasının yanı sıra, Amerikan yatırımları da yüksek kapasiteli bir proje olabilmesi için yetkililerden gelecek işaretlerin alınmasının ardından Enterkonektör’e dahil olacak.
- Kıbrıs’ın güvenlik güçlerinin silah, teçhizat ve eğitim açısından NATO gücü modeline göre yenilenmesi.
- 2024 yılı sonundan önce Kıbrıslılara ABD’ye girişlerinde uygulanan vize kaldırılacaktır.
- Amalthea ve Estia, Lefkoşa’ya bölgesel prestij kazandıran ancak ABD için stratejik açıdan o kadar da önemli olmayan iki proje.
Washington için şu anda en büyük bahis, en önemli hedefi bağlamında (bkz. İsrail’in korunması ve Orta Doğu’ya hakim pozisyon), Kıbrıs’ta inşa edilenlerin Türkiye’ye de sıçrayacağıdır. Böylece Ankara’nın elde edeceği, Kıbrıs’ınkinden çok daha büyük ve önemli faydalar, işgalin kaybından daha ağır basacak ve Türkiye’ye Batı’ya doğru yön verecektir.
Kaynak: WASHINGTON İÇİN BÜYÜK BAHİS