ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Son birkaç gündür yan yana konulan iki fotoğraf var: Birinde bir turist Rodos’ta toprak bir yolda kollarında taşıdığı çocuğu ile yangından kaçmaya çabalıyor, diğerinde çöp poşetlerinden yapılmış bir pelerin giyen Suriyeli bir adam yağmur ve sisin içinde yürüyor ve yine kollarında onu rahatlatmak için yanağından hafifçe öptüğü çocuğunu taşıyor. Yannis Behrakis tarafından 2015 yılında mülteci krizinin doruğa ulaştığı bir dönemde çekilen çarpıcı bir fotoğraf.
Bu iki fotoğrafın ortak yönleri var: İnsanın kötülükten uzaklaşma ve kendini kurtarma çabası, bir babanın çocuğuna olan sevgisi, korku ama aynı zamanda umut bir arada. İkisi de bir düzlüğe çıkmayı umuyorlar. Bu noktadan sonra ise benzerlikler kayboluyor. Birisi sadece yanına alamadığı kıyafetlerle dolu bir bavulu geride bırakacak, diğeri ise evini, ailesini, arkadaşlarını, işini ve o zamana kadar kendisini iyi hissettiren günlük hayatını geride bırakacak. Birisi yakında evine varacak ve günlük hayatında hiçbir aksama olmadan, Rodos’a seyahat etmeden önce kaldığı yerden devam edecek.
Diğeri ise onu kabul edecek bir ülke, yerleşeceği bir ev, çocuğu yaşayabilsin diye bir iş arayacak ve sonsuza dek mülteci kimliği ile ilişkilendirilecek. Turist için, fotoğrafa sebep olan şey, güvenli bir mesafeden anlatacağı, huzurlu bir tatil hayaline mal olan tatsız bir macera olacak. Bazı geceler, yaklaşan yangınların kabusuyla uykusundan uyanabilir, ancak önümüzdeki yaz geldiğinde tatile çıkmaya hazır olacak. Mülteci için ise kabuslar yeni yaşamının bir parçası olacak. Sisin içindeki yürüyüşü sonsuza dek devam edecek.
O zaman iki fotoğraf, ilk bakışta düşündüğümüz kadar birbirine benzemiyor. Ancak ilk bakışta göremediğimiz bir şeyi açığa çıkarıyorlar. Yaşamlarımızın ne kadar kolay bir şekilde altüst olabileceğini, huzurumuzun nasıl bozulabileceğini ve kendimizi sokaklarda çıkış yolu ararken bulabileceğimizi gösteriyorlar. Üstelik bu arayışın sonucunun her zaman olumlu olacağının bir garantisi de yok.
Kaynak: DUMANIN ARKASINDA